Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '09

 
Kategori
Kitap
 

Öğretmenin Öyküsü

Öğretmenin Öyküsü
 

“Hep paşalar, siyasetçiler anılarını anlatacak değil ya ben de anılarımı yazmak istiyorum” diyerek artık emekliliğin keyfini çıkaran Edebiyat Öğretmeni Hasan Oğuz anılarını “Öğretmenin Öyküsü” isimli kitabıyla yayınlamış.

1943 yılında doğan Hasan Oğuz o zamanlar eğitim gören çoğu öğrenci gibi öğretmen dayağını da en şiddetlisinden yaşamış. Köyde çiftçi olmak üzereyken, öğretmen var dünyayı karartır öğretmen var dünyayı değiştirir misali dayakçı öğretmenden sonra gelen öğretmeninin çabalarıyla Köy Enstitülerinin kapatılmasından sonra müfredatının biraz hafifletilmiş şekli olan enstitüye şimdi 6. sınıf dediğimiz o zamanlar ilkokul sonrası ortaokula kaydını yaptırmış. Tabi yazılı ve sözlü sınavları kazanmış.

Babacan bir öğretmenin ilk gün onlara dediği “Burada hepiniz kardeşsiniz kimse kimseye Türk, Kürt, Alevi, Sünni demeyecek ayrım yapmayacak ayrımcılık yapanı benzetirim.” demesiyle arkadaşlarıyla ortaokul ve lise çağlarında kardeş kardeş geçinirler. Enstitüde kendi yiyeceklerini kendileri yetiştirme, sosyal etkinlik gibi becerilerle dolu dolu bir eğitim geçirirler.

Enstitü sonrası ise ilkokul öğretmeni olarak ücra bir kasabaya tayini çıkar. Şimdi olduğu gibi her ilçede lokanta olmadığı için ekmek, helvalı öğünlerle günleri geçirir. Bir süre sonra yıprandığını anlayınca arkadaşlarının yardımıyla enstitü sonrası yine sınavları kazanmak kaydıyla branş öğretmeni olmaya karar verir.Sınavları başarıyla verir ve dört yıl daha okuyarak edebiyat öğretmeni olur.

Hasan Oğuz öğretmenlik anılarını anlatırken eğitim sisteminin nasıl yozlaştığına tanık oluyoruz. İlk öğretmenlik yıllarında küçük idare-öğretmen anlaşmazlıklarını sayılmazsa huzurlu bir ortamda öğretmenlik yaptığı anlaşılır. Takvimler 70’li yılları göstermeye başlayınca art arda Ecevit-Demirel hükümetleri kurulmaya başlanınca okuldaki huzur bozulmaya başlıyor. Öğretmenlerin sağ-sol kutuplaşmaları öğrencileri ve notlarını da etkiliyor. Hasan Oğuz hem sağ hem sol görüşlü öğrencileri tarafından sevilen bir öğretmendir ve aynı zamanda müdür yardımcılığı da yapmaktadır. Kavga eden öğrencisinin birisini bir gün kenara çekerek neden kavga ettiklerini sorar, öğrencisi, “Hocam siyaset yapıp göze girmeliyiz eğer göze girmeyi başarırsak bizi eğitim enstitüsüne alacaklar öğretmen yapacaklar!” der. Hasan Oğuz değişen iktidarların enstitülere kendi öğrencilerini soktuklarını ifade ediyor. Sık sık iktidar değiştiği için eğitim yetkililerinin çareyi sol iktidara gelmişse sağcı öğrencileri mezun ederek, sağ iktidara gelince solcu öğrencileri mezun ederek okulda sükûneti sağlayabildikleri yazıyor. Hasan Oğuz’un yıllarca okuyarak bin bir zahmetle elde ettiği mesleğine böylece “üç ayda yetişen” öğretmenler de ortak oluyor.

Bu sırada İstanbul’a tayini olmuştur ve orda da idarecilik yapmaya başlar. Fakat darbe olur ve ortalık sakinleşir. Olaylara karışmayan kendisine örnek olarak Atatürk’ü seçen Hasan Oğuz dürüstlüğü yüzünden çekemeyen eski müdürlerinin ihbarıyla Bilecik’e sürülür. Öğretmen olan eşi İstanbul’da kalır. Çileli günleri başlar. Hasan Oğuz’un siyasi olarak olumsuz sicili olmamasına rağmen eski müdürlerinin fesatlıkları nedeniyle başına bakın neler gelir! Tüm siyasi öğretmenler bir süre sonra memleketlerine dönmeyi başarırken Hasan Oğuz bir türlü dönemez. En sonunda memleketinden Anavatan’lı hatırlı arkadaşlarıyla İstanbul’a dönmeyi başarır başarmasına da eğitiminden zevk almamaya başlar.

Bakın 12 Eylül öncesi-sonrası arasında neleri tespit etmiş:

—Devlet halkı uyutmak için futbola önem vermeye başladı ve bu tuttu.

—Darbe sonrası öğretmenler, idareciler, öğrenciler kitap okumaktan korkmaya başlamışlar. Hatta Hasan Oğuz, Dünya Klasiklerini bile öğrencinin okumasında sakınca gören idarecileri anılarında yazmış.

—Şimdilerde çok olan özel ders. Hasan Oğuz öğretmenliğe ilk başladığı yıllarda ayıp karşılanan özel dersin darbe sonrası eğitimde vazgeçilmez hale geldiğini tespit ediyor. Velilerin kaçamak sorularla kendisinden özel ders almak istediklerini de belirtiyor. Buna karşın özel ders vermemiş fakat veren meslektaşlarını da eleştirmemiş. Kendisine de geçim sıkıntısı çektiği ilk öğretmenlik yıllarında özel ders vermek anormal karşılanmasa, kabul edip edemeyeceğini bilemediğini belirtiyor.

—Yine öğretmenliğe ilk başladığı yıllarda öğretmenler arasında olan huzurun şimdi yeniden sağlandığını ifade ediyor.

—Darbe sonrası gördüğü olumlu gelişmelerden en önemlisi ise dayağın okullardan kalkması olmuş. Kendi zamanında dayağın eğitimin vazgeçilmezi olmasına rağmen şimdilerde olmadığını ifade ediyor.

Yalın bir dille anlattığı anılarını güzel buldum ve kendime bazı çıkarımlar sağladım. Öğretmenlerin okuması gereken bir kitap.

 
Toplam blog
: 150
: 2951
Kayıt tarihi
: 14.01.07
 
 

1975 Aydın doğumluğum, bir Ege sevdalısıyım. Dostluğa, arkadaşlığa önem veririm...