Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '07

 
Kategori
Meslekler
 

Öğretmenin saygınlığı

Koca Osmanlı İmparatorluğu… Muhteşem Kununi Sultan Süleyman... Yavuzlar Yavuzu.. Yavuz Sultan Selim… Dünya incisi Medeniyetler Beşiği Koca İstanbul… ve O’nu bize hediye eden genç, zeki, dahi bir yiğit Fatih Sultan Mehmet… Daha yüzlerce medar-ı iftihar atalarımız… Osman ve Orhan Gazilerimiz ..ve..

Dünya’nın önünde diz çöktüğü Mustafa Kemal… Hangisiyle övünelim. Çılgın Türkler… Çanakkale Yiğitleri… Bu Anadolu nice yiğitleri bünyesinde harman eylemiş. Hepsi bir abide….

Hitler, azgın ruhuyla üstün Alman ırkı yaratacağım derken Rus steplerinde askerlerini dondurmuş ve cesetlerini kurtlara yem etmiş. Musollini halkına olmadık eziyetler etmiş. Lenin’in, Stalin’in torunları heykellerini parçalamış.

Şah İsmail, Yavuz karşısında, Çaldıran’da karısını bırakıp kaçmış. Kendini içkiye verip sefil ölmüş. Torunu Şah Pehlevi halkı sefil yaşarken kendi altın klozetler kullanıp, yakut taşlı kadehlerde halkının “geleceğini içmişti. “ Tabi ihtilalle devrilmiş, çocukları halen sürgünde. Saddam’ın durumu malum. Rusya’nın Çarları ve sonra gelenleri halkını yoksulluğa uğratınca yurttaşları kendini votkaya teslim etmiş. Kadınlarının çoğu şimdi ülkemizden besleniyor. Kapıdan kovuyorsun bacadan giriyorlar. İyi ki Gorbaçov adında bir akıllı adam çıkıp geldi de prestroyka ve glastnost denilen açıklık politikasıyla ülkesinin gerçek yapısını sergiledi. Sömürdükleri zavallı uluslar… Afgan'ıyla, Özbek'iyle, Kırgız ve Kazak’ıyla bugün orta çağ gelir düzeyleriyle ayakta durmaya çalışıyorlar. Bu ülkelerde üniversite hocaları bile ayda 50 dolarla yaşamaya çalışıyor.

Bunları neden yazıyorum? Atatürk, Kurtuluş Savaşından sonra Anadolu’da bir ihtilal yapmaya çalışırken çoğu halk Manda ve Himaye talebiyle, ”Bizi başka devletler korusun” diye feryat ederken Atatürk, millete:”Aman paniklemeyin.” KİM OLDUĞUNUZU HATIRLAYIN YA TOPTAN KURTULURUZ YA TOPTAN YOK ÖLÜRÜZ “ diye moral gücü aşılıyordu. Peki ne oldu…? Önderine inanan bu ulus “HASTA ADAM” psikozundan sıyrıldı. On yılda zaferlerini katladı. Hatta Anayurdu demir ağlarla ördü. Avrupa yangınından kaçan Eynştein gibi birçok bilim adamını, Yahudiyi, Ermeniyi kucakladı, besledi, hatta çoğunu önemli mevkilere getirdi. İstanbul’ un en önemli zenginleri de bu sığınmacı yurttaşlarımızdan oluştu. Hiç kimse de ayak bağı olmadı. Tabi ki “Nush ile uslanmayanlar, hainler de kötek yedi.”

Şimdi ülkenin tarihi panoramasını hatırlayıp Orta Asya’dan Kanuni’ye, Fatih’e…Atatürk’e kadar uzanan bu karizmatik yapının, üstün başarıların sırrı neydi ? diye kendimize soralım..

Bence başta gelen erdem :Büyüğe ve yol göstericiye saygı ve sevgidir.

Oğuz Kağan, seferden döndüğünde, evde anasını ve hanımını bulamayınca kendini öksüz gibi hisseder. Ana hatun ve evin kadını o kadar önemlidir ki dostlarına dert yanar.”.Anam gitmiş çamaşır yıkamaya… Eşim gitmiş yakacak almaya.. Bense üzgün ve yalnız bir garibim”der. Çünkü hatun, HAKAN’dan öndedir.

Fatih Sultan Mehmet, Üsküdar sırtlarında hocası Molla Gürani ve Ak Şemseddin’le gezinirken hocasının atı aniden şahlanır ve İstanbul Fatihi’nin kaftanını çamura bular. Herkes korkuyla, hocasının kellesinin vurulacağını sanarken, O ”Öğretmenimin atının çamuru bize süstür” diyerek hocasını onurlandırıp elini öper. Yavuz Selim, Çaldıran molasında çadırında hocasından aldığı dersle “şiir” yazmaktadır

Kanuni, sarayında sadrazamlarından değil hocalarından icazet almadan sefere çıkmazdı. Hatta ormanların talanını duyunca:”Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” dediğinde, ağaç sevgisini öğretmenlerinden aldığını hemen söylemiştir. Öğretmen baş tacıdır, ULU kişidir, EREN’dir.

Mustafa Kemal’in adının öğretmeni tarafından verildiğini duymayan var mı? ”ÖĞRETMENLER YENİ NESİL SİZLERİN ESERİNİZ OLACAKTIR” derken geleceğimizi öğretmenlere bırakmamış mıdır? Toplumun mimarı öğretmendir.

Güzel ülkemin güzel insanları…!!!! Bugün, ibretle izlediğimiz töre cinayetleri, kadınımızın köleliği, kapkaççı çocuklar, polise saldırılar, vahşi tecavüz olayları, uyuşturucu vakaları, hortum olayları ve yüzlercesi…NEDEN???????

Hepimiz aynaya bir bakalım. Tüm bu olayların tek nedeni EĞİTİM SORUNU ‘dur diyoruz. Değil mi? Yani temelde ÖĞRETMENİN YERİ VE ÖNEMİ yatmaktadır.Bana öğretmenini göster, sana NE OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM. Gübresi sağlam olmayan ağaçtan ne beklersiniz? Sorun sadece ekonomik değil… Para, problemin bir parçası….Belki de zurnanın son deliği… Sorunun en önemli kaynağı ÖĞRETMEN YETİŞTİRME POLİTİKASIDIR.

Millet Mektepleri ardından Köy Enstitüleri, Atatürk Devrimleri çizgisinde eğitim verirken aniden buharlaştı(?) Ne zaman ki, iki yıllık eğitim enstitüleri MEKTUPLU Öğretim ve YAY-KUR rezaletine dönüştü, sorunlar kar topu gibi büyüdü. Arkadan 12 Eylül hatırası YÖK geldi durum iyice çatallaştı. Bilimsel Eğitim yapıyoruz diye Öğretmenlik ruhu Davos Ruhu gibi Tuz Ruhu gibi buharlaştı…

Gençlerin bunda suçu yok, onların merakla izledikleri büyüklerinin DAHİYANE(!) planlarıyla, öğretmen fakültelerine girişler de özel dershane odalarındaki TEST seçeneklerinin arasına sıkıştırıldı. Yeter ki bir yere “KAPAK” atılsındı… Askerliği de yedeğe aldı mı tamamdı. Çünkü artık öğretmen liseleri de Hak’kın rahmetine kavuşmuştu. Kaliteli, üretken öğretmen de ya emekli olmuştu ya da siyasetçilerce dışlanmıştı. Pıstırılmıştı… Gelen, giden birer tokat vurunca öğretmen öğrencisinin ve halkın nezrinde şamar oğlanına dönmüştü.

Öğretmenin kendine güveni ve onurlu duruşu biraz zorlaştı tabii. Bu kadar yaz-boz tahtasının önündeki öğretmenin kafası da karıştı dostlar. Böyle olmamalıydı…

Bizler, yamalıklı pantolonla okula gelen, yoksul öğretmenlerle eğitildik.Ama onlardan öğrendik kitap okumayı, mandolin çalmayı, müsamere ve münazara yapmayı, insanca onurlu dolaşmayı…

Üniversite hocası olarak ilk göreve başladığım seksenli yıllardı. Eğitim Fakültesinin kalitesi, her geçen yıl hızla düştü… Stajsız, tezsiz, köyü tanımadan, zorlanmadan ”Gelenin geçtiği yer “ oldu öğretmen okulları… Acı bir itiraftır bu… Taşra fakültelerinin durumu daha vahimdi.

Şimdi, suskun, kitap okumayan, onlarca dernekle bölünmüş, ürkek, onuru çiğnendiğinde sus pus olan, toplantılarında bile iki laf edemeyen, genç eğitimci evlatlarımızı kim bu hale getirdi? Dersimi vereyim çıkayım diyenlerin sayısı çoğalıyor mu? Baş Öğretmenliğin bile test soruları arasına sıkıştırıldığını duyanınız var mı? Toplumun değişik katmanları neden böyle arsız ve YÜZSÜZ oldu? Gençlerin suçu yok büyükler öyle istiyor.

Ankara’da Bakanlıklarda, benim evime çok yakın bir genel müdürlük binası var…Adı “Öğretmeni Yetiştirme Genel Müdürlüğü..” Ne zaman girsem iki yetkiliyi zor bulursunuz. Niye? Eski kızak genel müdürlerin dinlenme merkeziymiş orası. Hani Nasreddin Hocanın dediği gibi eski ayları kırpıp yıldız yapmışlar. Ne yaparsın siyaset amca öyle istiyor. Böyle olunca Bakanlıkta çalıştığım eski dostları orada bulmak ne mümkün. Hepsi çokoprens almaya gitmiş.

Şapkamızı çıkaralım ve düşünelim. Halide Edip, ”Vurun Kahpeye”adlı romanını neden yazma ihtiyacını duymuştu? Yakup Kadri’nin YABAN, PANORAMA, ANKARA romanlarını okuyanlar elini kaldırsın(?)

Okur-Yazar olmamak, bu güzel ülkeye ve güzel gençlerimize reva mıdır?Yıllar öncesinden köy öğretmenin üzerine okulun duvarı çökmüş…Adı Şefik Sınık…Bakın ölmeden önce sizlere nasıl sesleniyor:


“Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Bütün çiçekleri getirin buraya…

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya…

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer…

Bütün köy çocuklarını getirin buraya…

Son şarkımı söyleyeceğim…

Getirin…getirin ve sonra öleceğim...”

*********

…… Öğretmen ölüm döşeğinde….doktor yerine ÇOCUKLARINI istiyor.....!!!!!Ama bu, biraz farklı(?)


ÖĞRETMENDEN ŞEFKAT VE BAŞARI BEKLEYENLER !!!…….Almadan vermek ALLAH’a mahsustur…Lütfen biraz hoşgörü, şefkat ve destek verelim , çocuklarınızı emanet ettiğiniz kutsal mesleğin sahiplerine…Zira öğretmenlik , ”Her babayiğidin harcı değildir.”…Zor iştir dostlar binlerce hamura şekil vermek…Umutla uzanan tomurcuk elleri yakalayıp göğsüne sokmak zordur, zor. Dışardan kolay gelir” ümmilere….”


ÖĞRETMENİNE SAHİP ÇIKMAYAN TOPLUMUN BATMASI HAKTIR.SEN SAHİP ÇIKARSAN BU TOPLUM BATMAYACAKTIR.

***************************

“Tüm öğretmenlerin o gül kokan ellerinden öpüyorum………”

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..