Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '12

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmenin sınırı yok

Öğretmenin sınırı yok
 

Oku’nun ilk emir olduğu zamandan bu yana kutsaldır öğretmek, Peygamber mesleği sabır işidir, adanmış olmaktır aydınlığa, çocuk gülüşlerine ve bir harf öğretmenin kırk yıl kölesi olabilecek medeniyetin izinde, sonsuza dek umut içinde olmaktır insandan yana.

Koşulsuz, çıkarsız, beklentisiz olmaktır öğretmen olmak, denizyıldızı kurtarma işidir ki kayıplara tahammülü yoktur. Yıllar sonrasını beklemekten ziyade o anki ışıltısına ve bilgiye açlığının doyumuna şahit olmaktır öğrencinin. Dünyaya güzellik katan çocuklardır,  onların billurluğudur yansıyan,  o enerjiyle, o ışıkla parıldar öğretmen ve kesinlikle yazar alnında, her ortamda belli eder kendini  “BEN ÖĞRETMENİM.”

Öğretmen olmak arınmaktır hayatın kirinden, temiz kalmaktır, dosdoğru olmaya öyle alışmaktır ki okul duvarları dışına çıktığınızda hayatın yozlaştırdığı insanı, bütün maskeleriyle görmektir.  Bilgide, kitapta ve yürekte derinleşmek maddi düşlerde sığlaşmaktır. Gül yetiştiren bahçıvandır ki gül kokusunun sindiği eli öpülesi eldir. İsteyerek seçilen bir meslek olmasa bile sınıfa girdiğiniz andan itibaren bütün kimyanızın sevgiyle, çocuk bakışlarının o saf enerjisiyle değişmesidir.

Öğretmen olmak okul havasını teneffüs etmektir ömür boyu, karasından beyazına, akıllısından klasiğine tahta başında ilk öğretmen Atatürk olmaktır, kendinden çıkıp insanlık adına çoğalmak, şemsiyeni öğrencine tutmaktır yağmurda, onların sesleriyle beslenip, onların mutluluğuyla kanatlanmaktır. Öylesine alışmaktır ki “öğretmenim” hitabına, kendi isminizi unutmak, hayatın her anında bu sıfatın varlığını hissedip başka çocuklar adına da kaygılanmaktır. Zengininden fakirine, köken ve din ayrımı yapmaksızın kucak açmaktır her öğrenciye, sayıları ne kadar çok olsa da özel hissettirmektir çocuğa kendisini ve yeri geldiğinde ana ve babasından çok sevmektir ki mesleğin zirve yaptığı andır belki de.

Sahnesi karatahta, seyircisi öğrenciler olan tek kişilik tiyatrodur öğretmenlik bir kere yutuldu mu tebeşir tozu vazgeçmek imkânsızdır artık, tahta sıralarda, bilgiye ve öğrenmeye istekli umut dolu seyirciden.

Öğretmen olmak, kimileri okul yakarken, üşümesinler diye karın soğuğunda çocuklar, soba tutuştururken yanmaktır, küllerinden doğup yeniden, evreni saracak fikirler bırakıp tarihe,  fedakârlığın abideleştiği yerde kelimelerin kifayetsiz kalmasıdır. Son nefesinde, dünyanın bütün çiçeklerini yanında istemek, sığdırıp bir valize eğitim aşkını, yol olmayan köylere yolcu olmaktır. Bu yüzden en çok öğretmenlere güvendi Atatürk ve baş tacı yaptı onları,” Milletvekili maaşları öğretmen maaşlarını geçmesin”  emrini verirken, savaşın güçsüz ve yalnız bıraktığı ülkemizi bugünlere getirecek eğitim neferlerinin gönlünü, öylesine derinden fethetmiştir ki o ruhla beslenen idealist öğretmenler ülkenin her karış toprağını eğitim teriyle sulamıştır.

Ve bilmezler okul yakanlar, çocuk düşlerinin, güzel günlere inancın ve aydınlanan düşüncenin asla alev almayacağını.

Ve bilmezler öğretmenleri kaçıranlar cehalet rüzgârının insanlık kıvılcımını söndüremeyeceğini aksine palazlayacağını.

Ve bilmezler öğretmen öldürenler, ölümüne bir karanlığı aydınlatmak için şehit düştüklerini yıldızların… Ateşe atılan İbrahim’in aynı topraklarda gül bahçesine düştüğünü.

Okuyanla okumayanın bir olmadığı gibi bilenle bilmeyen de bir olmayacaktır elbet.  Bilmesinler diye uğraş verenler bir gün bilmenin ışığında kör olacaktır elbet…

Tüm öğretmenlerimizi ve öğretmen arkadaşlarımı sevgiyle kucaklıyorum…


FATMA KOŞUBAŞI 

 
Toplam blog
: 70
: 863
Kayıt tarihi
: 18.01.08
 
 

Eğitimci, yazar... Denizin Üvey Kızı ve Hayalbaz şiir kitaplarının şairi... Bilgisayar öğretm..