Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '17

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmenler Gününde Haşlanmış Mısır Satanlar

Öğretmenler Gününde Haşlanmış Mısır Satanlar
 

Yüzme havuzu salonuna girdiğimde “dedikodu gurubu mensuplarından” Ferit ve Uğur abilerim çoktan dedikoduya başlamışlardı.

—Günaydın, erken başlamışsınız?

—Günaydın Hocam! Hoş geldiniz. Otur hele… Unutmadan, “öğretmenler gününüz kutlu olsun”

—Ya ben, dün akşam öğretmenler günü sandım. Kimse aramadı diye üzülmüştüm. Bu sabah anladım 24 kasım olduğunu. Teşekkür ederim.

—Eee hocam neler düşünüyorsun bu kutsal günde(!)

—Hüzünlüyüm. Mesleğimde, pardon memuriyette(!) 35 yıl nasıl geçti anlamadım. Bu günlerde sık sık onu düşünüyorum. Emeklilik saatim geldi artık…

—Sen daha çok çalışırsın hocam. Bırakma sakın!

—Öyle deme Uğur abi. Aslında geçinebilsek; emekli olduğumuzda bir gün bile kalmayız belki bu meslekte. 400-500.000 öğretmen atanmak için bekliyor.

—Evet. Aynen öyle. Yenilere yol açmak lazım. Var mı akşam için planınız? Okul olarak yani…

—Yemek düzenlemişler. Gündüz saati. Vakıf herhalde. Sağ olsunlar. Eskiden, hala bazı okullar öyledir ama şimdi öğretmenler gününde yemek toplantıları biraz farklı oluyor. Belki her meslek kolunda yemek davetleri böyledir. Kimileri alkollü kimileri alkolsüz yemek düzenlenmesini istiyor. İstekler değişik olunca toplu olarak davranılamıyor. Zaten hangi meslek gurubu bir arada ki hak arama konusunda?

—…

—Stajyerlik yıllarım geldi aklıma Ferit abim. 80 li yılların başında lise çağına gelmiş bir öğrenciye okuma-yazma öğretmiştim. Hey gidi günler hey! Ama iyiydim, yani iyi bir öğretmendim herhalde. 80’ler de bana “2000’li yılların öğretmeni.” derlerdi” Ben de “hayır 3000’li yıllar” diyerek düzeltirdim kendimce.

—Duygusalsın bugün?

—Bu kutsal günde(!) ilk mezun ettiğim öğrencilerden biri geldi aklıma. Sarı saçlıydı, mesleğe “eli yatkın” çok sevdiğim öğrencilerden birisiydi.  Mezun olduktan dört ay sonra terminalde sepeti kolunda “haşlanmış mısır” satarken gördüm onu.  Şok oldum. Çok üzülmüştüm. Çalış çabala, dünyanın harcamasını yap ve sonuca bak. Yıllar boyu insan artık normal karşılıyor.  Meslek lisesi öğrencileri mezuniyetten sonra bazı alanlarda %90’lara varan oranlarda kendi mesleğinde kalmıyor. Bu yüzden şimdi sadece vicdanımı temizliyorum. Hiçbir işe yaramayan dersimi en iyi bir şekilde anlatıyorum. Akşamları huzur içinde yatıyorum(!)

—Vay canına! Hiç böyle bakmamıştım "meslek öğrenimine." Ben ara elemanlara ihtiyaç olduğunu sanıyordum.

—Bu “ara eleman “konusuna daha sonra değinelim Uğur abim. Çünkü o başka bir inceleme konusu. Her öğretmen göreve başladığında “vatana millete ailesine hayırlı yararlı öğrenci” yetiştirme düşüncesini taşır. Bu düşüncesini de uygulamaya koyar. Bizim mesleğin en ağır tarafı da budur işte. Mezun ettiğiniz her yüz kişiden ancak %10 en iyi tahminle %15 i kendi mesleğinde kalır. Yıllarca uğraşır didinirsin. Her sene bitmez tükenmez gayretlerle konunuzu-branşınızı  öğrencilere aktarmaya çalışırsın. Aynı şeyleri yüzlerce kez tekrarlarsın. Sonra düşünürsün ve görürsün. Bunca çabaya bunca emeğe değen bir şey var mı yok mu? diye. Hele başarılı bir öğrencini kolunda sepeti terminalde mısır satarken görürsen…Birde yenisin o yıllarda. İdeallerin var. Stajyerliğin kalktığına dair yazın bile henüz tebliğ edilmemiş. En başarılı öğrencini o halde görünce…. Sonra düşünüyorsun “yahu arkadaş neden bu böyle?” diye. İşte Uğur abi, Ferit abim bu güzel olması gereken bir günde beni her zaman rahatsız eden düşüncelerim böyle...

 

 
Toplam blog
: 144
: 899
Kayıt tarihi
: 06.02.07
 
 

Gazete ve kitaplara hep tersten göz atar, daha sonra okumaya başlarım. Bu özelliğim devrik cümlel..