Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '11

 
Kategori
Öğretmenler Günü
 

Öğretmenler vardı...

Bir zamanlar öğretmenler vardı. Elinde kazma kürek, sırtında yamalı bir hırka, okul tamir ederdi.

Öğretmenler vardı, sararmış bıyıklarıyla halkın kahvehanesinde oturup halkla bütünleşirdi.

Soğuk kış gecelerinde köylüleri evine buyur eder televizyonda ajans izlettirir, sobada kül bırakmayan muhabbetler ederlerdi.

Köylülerle birlikte tarlada çapa yapar, is tutmuş çaydanlıklara demlenen çaydan hasret yudumlarlardı.

Öğretmenlerimizdi.  Cana yakındı, halka yakındı, çocuklara yakındı.

Okullar sadece çocukların eğitildiği bir kurum değil, halkın da uğrak yeriydi. Ne de olsa bilinçliydi öğretmenler… Ankara’ya yakındı mesela. Dünyaya yakındı. Dışarıya dönük yüzüydü halkımızın.

Çocukları teslim eden baba; eti senin kemiği benim, derdi. Ne etinde gözü vardı öğretmenin ne de kemiğinde masum çocuklarımızın.

Kimse öğretmenin maaşını hesaplamaz, elinde bakraç öğretmene yoğurt taşırdı, yumurta taşırdı. Öğretmenin evinde içilen çay paha biçilmez değerdeydi.

Derken kudretli devletimiz lojmanlar yaptırdı. Öğretmenleri halkın içinden aldı. Tecrit etti bir nevi.

Halk tanımadığı öğretmenin arkasından konuşmaya, öğretmenin maaşını hesaplamaya başladı.

Ardından sendikalar türedi. Akıllıca ve mantıklı bir şekilde öğretmenin hakkını korumayı amaçlayan sendikalar.

Ne olduysa bundan sonra oldu. Öğretmeni maddi yönden kurtaracaklardı. Hakkını yememek lazım kurtardılar da, eksikliklere rağmen.

Lakin her şey paralel gitmedi. Bir yanı geride kaldı. Maddi yönden kurtarılan öğretmenlerin halktan soyutlanmasına engel olamadı sendikalar.

Öğretmen sürekli imaj yitirmeye başladı moda tabirle. Tatili bol olan, yatan, kendisini yenileyemeyen, işe yaramaz, sürekli ekders ve maaş derdinde bir öğretmen profili insanların belleklerinde yer etmeye başladı.

“Hiçbir şey olamazsa çocuğum, bari öğretmen olsun.” Cümlesine mazhar oldu değerli öğretmenlerimiz.

Kız verilirken bile dudak büküldü. Damatlarıyla övünemez duruma geldi kayınbabalar, babalar öğretmen benim oğlum/kızım demeye utanır hale geldi.

“- Bugün okula gittim, benim çocuğun öğretmeni bilmem kim hoca var ya, bir fırça attım, bir ders verdim, sizin okutma yönteminiz yanlış arkadaş, siz bu işi bilmiyorsunuz vs… dedim. “ diyerek kahvelerde alay konusu edildi değerli öğretmenlerimiz.

Haddini ve kendini bilmez şımartılmış çocukların derste çıkarttıkları huzursuzluk neticesinde çekilen bir kulak, pahalıya patlamaya başladı öğretmenlere.

Saçını bile okşayamaz oldu çocuklarımızın öğretmenler. Mesafe koymaya başladılar çocuklara. Okulda veliden, öğrenciden küfür yemeye başladılar. Gıklarını çıkartamadılar, ekmek derdine düşürüldüler.

Bakanların şamar oğlanı haline geldiler. Önüne gelen herkes işin en kolayına kaçıp öğretmenleri üzme pahasına,  trübünlere oynamak için kıyasıya öğretmenleri eleştirdiler.

Haklılıkları vardı. Kendisini geliştirmeyen, yan gelip yatan, okey masalarından kalkmaya fırsat bulup da gazete dahi okuyamayan öğretmenler yüzünden tüm öğretmenler zan altında bırakıldı.

Okulda tahsildarlık yapıp, evraklarla boğuşup, müfettişlere şirin görünmek için dosyalar tutup, öğrencilerle ilgilenme ve kendilerini geliştirme fırsatı bulamadı öğretmenler. Fırsat demeyelim de, hevesleri kalmadı.

Sürekli pres yapılan bir futbolcu gibi, ne çalım atmasını becerebildi, ne de pas vermesini. Milli takıma başkaları yükseldi.  Bakanlık-Müfettiş-Okul Müdürü-Evrak-Veli-Öğrenci kıskacı altında kalan öğretmenlerden başarı beklemek de onlara maaş veren devlete düştü.

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN.

Mustafa SÜS

mustafasus@hotmail.com

 

 

 

 
Toplam blog
: 394
: 178
Kayıt tarihi
: 17.09.09
 
 

Bir kurumda yönetici olarak çalışmaktayım, 1974 Kayseri doğumluyum. Son demine varmadan hayatın h..