Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '08

 
Kategori
Eğitim
 

öğretmenlerim canlarım benim

öğretmenlerim canlarım benim
 

24 Kasım Öğretmen gününü geride bıraktık. Tüm öğretmenlerimizin bu bir güne sığdırılan günlerini yürekten kutluyorum. Başta Zafer İlkokulunda okuduğum dört yıl boyunca Ali Rıza TAŞKIRDI Bey olmak üzere tüm öğretmenlerimin ellerinden öpüyor ve hepsinin öğretmenler gününü kutluyorum kendilerine katkılarından dolayı teşekkürlerimi bir borç biliyorum.

Türk Dil Kurumu sözlüğündeki karşılığı “Resmî ya da özel bir eğitim kurumunda çocukların, gençlerin ya da yetişkinlerin istenilen öğrenme yaşantıları kazanmalarına kılavuzluk etmek ve yön vermekle görevlendirilmiş kimse. 2- Bilgi, görgü ve yaşantısı ile belli dal ve alanlarda başkalarının yetişme ve gelişmesine yardım eden kimse. 3-Öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği öğrenimi bitirerek ya da yeterlikleri kazanarak öğretmenlik yapma yetkisini elde etmiş olan kimse.” olan öğretmen kavramını; okul öncesi dönemde aktif olmak üzere tüm hayatı boyunca çocukları için hayata ve okula hazırlayıcı ve eğitici olarak görev yapan, örnek teşkil eden, koruyan, kollayan, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan annelerimizi de ekleyerek biraz genişletmek istiyorum.

Arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, babalarımız da öğretmenlik özellikleri gösterirler. Anlatım tarzının farklı olan yaşadığımız hayatta, şartlarda, zamanda bir çeşit eğitici, öğretici rol üstlenirler üzerimizde…

Ben özellikle hayatımıza yapılan dış etkilerde başrol oynayan resmi görevli öğretmenlerimiz ve annelerimizi toplum olarak geri kalmışlığımızın baş mimarları olarak gördüğümü belirtmek istiyorum.

Diğer faktörleri görmemezlikten gelmek gibi bir niyetim yok.

Öğretme konusunda mükemmel olan bir öğretmenin öğrenmesi aynı derecede limit üstü bir öğrenciye bilgi ve birikimi aktarma oranı en fazla matematiksel olarak %100 olur. Böyle bir olasılık ihtimal dâhilinde olabilir mi? Çok zor. İstisna belki…

İyimser duygularla oranla bunun %50 ile 70 arası dersek abartmış olmayız. Böyle bir ikilinin karşılaşma olasılıklarını da hesaba katarsanız ne kadar iyimser olduğumu fark edeceksiniz.

Bir öğretmen, anne-baba çocuğuna bilgi ve birikiminden maksimum %70 ini verebildiğini kabul edelim ve bilgi ve birikim olarak hiçbir yeterliği bulunmayan bu kişilerin çocuklara zaten yeterli düzeyde olmayan bilgi ve birikiminin %100 ünü verse ne olur. Bir de mevcudun %70 ini düşünürseniz kendimizi şanslı kabul edebiliriz.

Bir öğretmen düşünün, idealist değil, enerji yok, istek yok, okulu bitirdiği yılların bilgi ve birikimiyle işi götürmeye çalışan, çözüm kaynağı olmaktan uzak, ufku dar, teknoloji ve bilim özürlü… Kendinde bir şey yok ki size ne versin… Onda olanın hepsini alsanız ne olur. %50-70 oranında alsanız siz düşünün. Çocuğunuzu böyle bir öğretmeni olmasından sa kitaplardan kendisinin öğrenmesi daha faydalıdır. En azından kötü örnek almaz. Etkilenmez.

Sizden daha fazla şey bilen, sizden daha hızlı gelişen, kendini yenileyen birine öğretmenlik yapmak, yapmaya çalışmak ya durumu idare etmekle ya da höt hüt le yapılır herhalde.

Toplumun temel taşı olan bireylerin yetişmesinde aktif rol alan öğretmen ve annelerimizin idealist olmamalı, kendilerini geliştirmeyerek çağın gerisinde kalmaları, bilinçsiz eğitim öğretim teknikleriyle hem verimsizliğe hem de vakit kaybına davetiye çıkarmaları, önde olamayanın geride kalacağından hareketle üzerlerine aldıkları görev ve sorumluluklar yönüyle zafiyete sebep olmuşlardır.

Özellikle okul öncesi dönem için toplumumuzda babadan daha aktif rol lan annelerimizin bu sorumluluklarının gereklerini sadece besleme ve büyütmeye endekslemeleri neticesinde baştan kötü ve yetersiz başlamış, üzerine yetersiz ve duraklama dönemleri hiç bitmeyen öğretmenlerimiz denk gelince sonuç tamamen fiyasko oluyor.

Anlattığım durumların yani anne-baba ve öğretmen mağdurlarının toplumumuzdaki sayısı hiçte az değildir. İstisnalar dışında insanımızda potansiyel olduğunu düşünen biri olarak bu sayının çok ciddi boyutta olduğunu kanısındayım.

Netice itibariyle kaybedeceklerimizi kaybettik. Ama geleceğimiz için hala şansımız var… dünü geri getiremeyiz ama geleceğimizi kurtarabiliriz.

Haydi şu çok yakındığımız geri kalmışlıktan, ilerleyememekten, kurtulmak için başta bahsettiğimiz anne-baba ve öğretmenlerimiz olmak üzere tüm fertler olarak önce kendimizi yetiştirip, geliştirelim sonrada çevremizi… herkes görevini layıkıyla yaparsa hak ettiğimiz yerlere geleceğimizden hiç endişe etmiyorum zorlukları ne olursa olsun…

Kendimiz, çocuklarımız, geleceğimiz, ülkemiz ve onurlu bir hayat için ömür boyu öğrenme, gelişme, yenilenme, öğrenme modelini vatanseverlik duyguları içinde uygulayalım…

 
Toplam blog
: 12
: 1260
Kayıt tarihi
: 09.05.07
 
 

Endüstri Meslek lisesi Elektronik bölümü, Adalet Yüksekokulu, İktisat fakültesi mezunuyum. Bilgisaya..