Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Öğretmenliğimin ilk haftası

Öğretmenliğimin ilk haftası
 

Son zamanlarında "bitmek tükenmek bilmiyor" dediğim upuzun bir maratonun ardından nihayet öğretmen oldum. Daha ilk günden "İşte benim mesleğim bu!" dedim kendi kendime. Çalıştığım dershanenin armasının basılı olduğu beyaz önlüğü üzerime geçirdiğim an bambaşka biriydim artık...

Daha önceleri hep ilk derste çok heyecanlanıldığını, "Ee, ne yapacağım şimdi" denilip elin ayağın birbirine dolaşacağını, o ilk 40 dakikanın hep tereddüt ve kuşku içinde geçeceğini söylemişlerdi bana; ama bunların hiçbiri olmadı. Belki tuhaf ama, hiç de "ilk ders" gibi değildi. Öğrencilerin adını bilmiyordum, onları tanımıyordum evet ama, o "ilk ders sendromu"nu hiç yaşamadım.

Artık "o tarafta" değildim, yani yıllarca bulunduğum tarafta, yani sıralarda değildim... Evet, artık "bu tarafta"ydım, yani kara tahtanın, kürsünün olduğu tarafta. İşte bu duyguyu tarif etmem mümkün değil. Karşımda gülümseyen gözler, havaya kalkan parmaklar vardı. Tıpkı "eski ben" gibi...

Öğretmen olarak geçirdiğim ilk iki günün, yani cumartesi ve pazarın ardından, edindiğim ilk izlenimi şöyle özetleyebilirim:

En şirin: 4. sınıflar
En gürültülü: 5. sınıflar
En masum: 6. sınıflar
En az yoran: 7. sınıflar.

Biraz açacak olursak; 4. sınıflar gerçekten o kadar tatlılar ki, kapıdan ilk girdiğimde o kadar şirin gülümsediler ki bana... Kimi saçlarımı çok beğendi, kimi bayan olmama çok sevindi, kimi "gördüğüm en genç öğretmen sizsiniz" dedi. Sevimli yavrularım benim :)

5. sınıflar ise o kadar gürültülü ki... Gerçekten en zorlandığım sınıf diyebilirim. Hele bir sınıf var ki, orada üç öğrenci var ki! Kıpır kıpırlar, çeneleri de hiç durmuyor maşallah :) O kadar enerjiyi nereden bulduklarını öğrenip ben de aynı yöntemle onlarla daha kolay başa çıkabilmeyi çok isterdim. Çok cadılar çok!

Gelelim 6. sınıflara... Ne çocuklar, ne de gençler. O kadar masum duruşları var ki anlatamam. Hatta sınıf öğretmenliği için bir sınıf istendiğinde ilk tercihim 6. sınıfların bir şubesiydi. Benim kuzucuklarım onlar!

7. sınıflar beni en az yoran, en anlayışlı ve en sessiz olanlar. Onlarla ders o kadar çabuk geçiyor ki, anlamıyorum bile. Hem daha hızlı yazıyorlar, hem de daha hızlı anlıyorlar. Canlarım benim :))

Öğretmenler odasında en çok dikkatimi çeken şey ise şu oldu: Sabah ilk birkaç saat hepimiz dinç, neşeli, konuşkan ve enerjikken, son satlere doğru bitkin, durgun, suskun ve yorgun durumda oluyoruz. Özellikle de 10 saat aralıksız derse girenler dakikaları sayıyor (ben de o 10 saat kesintisiz bir şekilde derslere girenlerdenim).

İlk günün sonunda ise aldığım bir ders vardı: Asla ve asla topuklu ayakkabı giymemeliyim. Biraz geç anladım bunu ne yazık ki. Sabah "İlk gün hem daha uzun, hem daha şık görünmeliyim" düşüncesiyle giyiverdim topuklularımı. Giymez olaydım! Allah hiç kimseye böyle işkence yaşatmasın. Nereden bilebilirdim 8-9 saat boyunca hep ayakta kalacağımı? Bir daha asla!

Aslında dışarıdan bakıldığında, bir çok kişi öğretmenliğin çok kolay bir meslek olduğunu sanıyor. Fakat bir an bile oturmadan, hiç susmadan 15 - 20 kişiyle ilgilenmek (okullarda 45'e, hatta 60'a kadar çıkabiliyor bu sayı) hiç kolay değil. Sadece ders anlatmak da değil önemli olan; öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarının, psikolojik durumlarının, beklentilerinin, kapasitelerinin, kişiliklerinin farkında olmak; öğretmenliğin gerektirdiği unsurlar arasında.

İşte tam da benim mesleğim! Düşünüyorum da, üniversiteye girişte en doğru tercihi yapmışım. Yaptığı tercihten pişman olmayan çok az kişiden biriyim ve bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum.

Ders aralarında öğrencilerin "örtmenim, örtmenim!" diye peşimden gelmeleri çok hoşuma gidiyor! Derste küçücük parmakların yukarı kalkmasına ise bayılıyorum! Öğrencilerin, anlamadığı konuyu yeniden sormalarından onur duyuyorum! Küçük sınıfların derste eğlendiklerini belli etmeleri gururumu okşuyor!

Daha ne diyebilirim ki! İyi ki öğretmen olmuşum! :)

<özlem boral="">




 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..