- Kategori
- Meslekler
Öğretmenliğin tanımı
ÖĞRETMENLİĞİMİN İLK YILLARI, 1966
2000 – 2001 eğitim yılı başladığında Uluğbey eğitim kurumunun üçüncü katında bulunan Türkçe-Edebiyat Bölüm Odası’nda toplandık. Ders programını alıp bir alt kata indim. 8 / D sınıfına doğru yürüdüm. Elimdeki program sınıf öğretmeni olduğumu yazıyordu.
Sınıfa ilk girdiğimde öğrencilerle tanışmam da gerçekleşecekti. Camlı kapıyı açtığımda oturan çoğunluk yanında gezinen birkaç öğrenci de ayaktaydı. Aldırışsız duran öğrenciler yanında beni görünce ayağa kalkan kalabalık saygının örneğiydi.
İşte, öğretmenliğimin otuz dördüncü yılında başlangıcın çok önemli olduğunu biliyordum. Kendimden söz ederken öğrencilerden de kendilerini tanıtmalarını istedim. Bir ders boyu söyleştik. Sonra müzikli zil dersin bittiğini duyurdu.
Öğretim yılının mutlu geçeceğini umarak sınıf kapısına yöneldim. Sınıf listesi kafamdaydı. Toplam 26 kişiydiler. 12 kız, 14 erkek öğrenci boy boy sıralanmışlardı. Zilin çalınmasıyla beni beklemeden kendini dışarı atan birkaç öğrenci derse girerken sınıf içinde gezinenlerden mi diye baktım. Yanılmamıştım, evet onlardı. İçten içe güldüm; öğrencilik, çocukluk diye de mırıldandım.
Öğretmenlik bir maraton olarak tanımlanabilirdi. Bu uzun koşu engebeli olduğundan başta sabır gerektiriyordu. Bunu öğreneli yıllar olmuştu.
Günler geçince yaramazlıkta direnenler, o ödevini yapmayan, defterini, kitabını evde unutanlar her geçen gün azalıyordu. Kitap okuma alışkanlığı sarmıştı öğrencileri. Kitap okuma saatlerini iple çekiyorlardı.
Okuduğu kitabı sınıfa sunarken okuma becerisi yer yer tiyaroya kayıyordu. Mutluluk işte bu olsa gerekti. Onların başarısını paylaşıyor, mutlulukları sınıfça çoğaltıyorduk.
Dönemin yarısını bitirip karne alma günü gelmişti. Adlarını tek tek okuyup karnelerini verirken onları kutluyor, onlara daha başarılı olabileceklerini söylüyordum. Karne dağıtımı bittiğinde derse girdiğim o ilk gün aldırışsız duran öğrenciler soluklarını tutmuş beni izliyorlardı. Öğretmen masasına bırakılmış, yaldızlı kâğıtla özenle sarılmış paket gözüme ilişti. Üzerine iliştirdikleri kartta, “8 / D SINIFINDAN SEVGİLERLE” yazıyordu.
Böylece, öğretmenliğin tanımı bir kez daha doğrulanmıştı.
19 KASIM 2012’YE DÜŞEN NOT
Sait Faik Abasıyanık, “Her şey insanı sevmekle başlar.” diyor bir öyküsüne başlarken. Yıllar önce öğrencilerimin de bana öğrettiği bu oldu!