Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '14

 
Kategori
Güncel
 

Oğuz Atay, 37 yıl, Tutunamamak...

Oğuz Atay, 37 yıl, Tutunamamak...
 

Tıpkı kahramanı Turgut Özben gibi Oğuz Atay da bu dünyaya tutunamadı ve tam 37 yıl önce bir Aralık günü gözlerini yumdu ve çekti gitti...

Ama... Oğuz Atay’a olan ilgi, özellikle genç kuşaklar arasında her geçen gün artıyor ve olağan dışı hızlı bir gelişme gösteriyor, farkında mısınız?

Oğuz Atay sevgisinin katlanarak artması, bizce ilerinin aydınlık Türkiye’si için umut verici bir gelişmedir.

O'nun ardından neler diyeceğiz, tabutunun arkasında sessizce yürürken neler hissedeceğiz?... Oğuz Atay, bu konuyu da sağlığında öngörüyor ve bizlere yol gösteriyor. Tutunamayanlar isimli romanın başkahramanlarından Turgut Özben'e şunları söyletiyor:

“Günseli’nin sevgilisi ve yazamadığı romanların yazarı, pazarı pazartesiye bağlayan gece vefat ederek kederli ailesini ve ona ümit bağlayanların cümlesini, bu arada, denizde havada ve karada, her zaman ve her yerde, en karanlık meyhanelerde, tutunamamanın acısını dindirmek için, mağrurları biraz daha aşağıya -çok değil- indirmek için, tutunamayanları ve tutunamadığı halde, çırpınanları kederlere boğarak, söylendiğine göre öldükten sonra bir daha doğarak, yalın ayak ve başıkabak, iyilere mükâfat ve kötülere mücazat dağıtacak sultan, dünyayı fenadan, dünyayı bekaya göç etmiş, bu dünyadan öbür dünyaya apar topar gitmiştir; çelenk gönderilmemesi, yüksek sesle ağlanmaması, sigara içilmemesi ve yerlere tükürülmemesi rica olunur; cenazede bulunacaksanız haberiniz olsun: saat on ikide cenaze namazı kılınır; duada fazla gürültü edilmemesi, altı yaşından küçük çocukların getirilmemesi, işiniz varsa zahmet edilip mezarlığa kadar gelinmemesi rica olunur; camiden çıkanlar arasında merhumu tanımadan şahadet edecek birkaç kişi elbette bulunur; intihar edenlere tören yapılmaz, böyle intikamcı Tanrı’ya tapılmaz. Kederli arkadaşları adına: Turgut Özben.”

Edebiyat çevreleri sağlığında Oğuz Atay'ı genç kuşaklardan saklayabilmek için büyük bir uğraş verdiler, türlü/çeşitli taklalar attılar.

Çünkü o; varlığı ile, eserleri ile, içeriği, tekniği, niteliği ve düzeyi ile onların Azrail"i idi...

Çünkü edebiyatımıza getirdiği soluk, öz ve üst düzey duyarlılık ile onların ipliklerini "pazar"a çıkarttı.

Nasıl mı?.. İşte aşağıdaki gibi:

“Bizim sorunumuz, “İn­sanımızın kişilik kazanma savaşının önemini henüz kavramamış olmasıdır. Kendisiyle hesaplaşma diye bir kavramın varlığından habersiz oluşundandır. Bunun için romanımız düzmecedir. Diya­lektik gibi gerçekten büyük kavramların gerisine sığınan cüceler ordusu oluşundandır. Köylünün sefil yaşayışı olgusu büyük ro­man yazmayı gerektirmez. Buna benzer sözler söyleyenlerin de as­lında sözlerinin anlamını kavramamaları da daha acıklı bir durum­dur. Halka büyük doğrular adına yalan söylemekten kurtulama­maktır sorunlardan biri. Kültürsüzlüktür. Ve en önemlisi, ne ken­dini ve ne de gerçeği sezememektir. Sezgisizliktir. Duyarsızlıktır. Kültür kopukluğudur.

… Bir iki top­lumsal gerçeği bir yerden duyan insanın başka şeyleri duyamama­sından ileri gelen bir cahillik coşkunluğudur.

… Bunları yazmanın da bir yararı yoktur aslında. Kişilik kazanmamış bir yarı aydınlar ortamında kimsenin yarım yamalak düşünce ve duygu “müktese­batı”nı irdelemeye, kendi edinimleriyle hesaplaşmaya niyeti yok­tur çünkü.”

Ama gördünüz gibi yine de yazmaktadır o koca Oğuz Atay…

Bütün bunları yazmanın bir yararı olmadığını bilse de/söylese de, yazma edimini sürdürmektedir inatla…

Kültürsüzlüğün istila ve işgaline rağmen…

Nesnel gerçeği ve kendi gerçeğini sezmenin, anlamanın ve sorgulamanın hayli uzağında da olunsa…

Sevgisiz, duyarsız bir kültür kopukluğu da yaşansa… O Yazmaktadır!

Yani hiçbir şey yazmak istemese de, yazamaya devam etmektedir.

Çünkü yazmak bir eylemdir, toplumsal ve bireysel mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır.

Çünkü bağnazlıkla, sığlıkla, kültürsüzlükle ancak, daha çok kültür, daha çok açıklık ve daha çok demokrasi ile mücadele edilebilir.

Çünkü toplumumuzdan içimize yansıyan karanlık, ancak yakılacak ışıklarla aydınlatılabilir.

Öyle değil mi, merhum Oğuz Atay?

Öyle değil mi Turgut Özben, Selim Işık, Hikmet Özben ve bu satırları okuyan sizler?..

Yanılıyor muyuz?..

farukhaksal.didim@gmail.com

www.soruyusormak.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..