Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '12

 
Kategori
Magazin
 

Okan Bayülgen gelecek sene nah beş program yaparmış

Okan Bayülgen gelecek sene nah beş program yaparmış
 

“Türkiye’de bütün dizilerde herkes her türlü gayrimeşru ilişkiyi kuruyor. Tecavüz eleştiriliyor derken tecavüz seyrediliyor. Koca dayağı eleştiriliyor derken, kocaların hepsi dayak atıyor. İnsanlar dizilerde şiddete, cinsel suçlara, tacize, hırsızlığa, mesleksizliğe, kabadayılığa, her türlü eğitimsizliğe heveslendiriliyor.


Koskoca Osmanlı İmparatorluğu, ‘Dallas’ dizisine  dönmüş, bu cezalandırılmıyor. Ben, cezalandırılsın diye söylemiyorum ama sadece biraz adalet.

 
Henüz National Geographic düzeyinde değiliz. Ama cezalar artarsa biz de Afrika steplerinde kaplanı, zürafayı takip etmeye başlayacağız, belgesel çekeceğiz.” (milliyet cadde/O. Bayülgen)

 
Ekran, pek çok vesileyle sürekli tartışma konusu olan cazibeli bulaşıcı bir hastalıktır. Medyada magazinsel ekranın ürettiği canavarlar üzerinden konuşulurken, dönüp dolaşıp tavuk-yumurta ikileminde tıkanmaktadır mevzu.

 
İşin özü ekranın birinci beslenme kaynağının; şiddet, kadın bedeni ve bunların bir karışımı olarak magazin haline getirilmiş yaşam olmasıdır. Kadının, bedeninin, yaşadıklarının, toplumsal rolünün, biçilen kılıfın, sergilenen görüntünün ekran açısından sonsuz bir önemi vardır.

 
Özellikle bizim gibi kapalı toplumlarda, her zaman ilgi odağı olacak yegane konu, kadın realitesi olmaktadır. Kadın bedeni sadece medyanın iştahını kabartmamakta, siyasette de kadın üzerinden ideolojik çatışmalar gerçekleştirilmektedir.

 
Siyasetin ve medyanın buluştuğu iktidar kavramı, kadın üzerindeki siyasetleri ve reytingi açıklamaktadır. Bu iktidar, Türkiye'de özellikle yaşama biçimlerine ve hayatlara geçirilmiş bir yular olarak kendini göstermektedir.

 
Medya, ekran aracılığı ile çocuksu, gerçeksiz, sahte bir yaşama formu üretmektedir. Ekranlardan yansıyan görüntüler, insanın nereden gelip nereye gittiğini sorgulayamayacak bir düzenek üretmektedir.


Popüler kültürün bir biçimi olan dizilerle, toplumsal hiçbir kaygının olmadığı bir kitle yaratmak amaçlanır. Böylelikle çıkar düşüncesinin ürettiği en dehşetengiz silahlardan birisi olarak sürekli kafaya dayatılır.  Ekran insana çevrilmiş en etkili silah olarak her daim seyirciye döner ve nişan alır. Amaç hedefi on ikiden vurmaktır.


Kitle iletişim teorilerinin klasik yaklaşımında diziler toplumun deşarj olmasını sağlayan bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Şüphesiz ekran yapıcıları böyle bir yaklaşımla kendini savunuyor. Onlara göre toplum sürekli karnı aç bir kazandır. Ekran kendini bu sonsuz iştahı beslemekle görevli hissetmektedir. Bunu yaparken net bir didaktik anlayıştan öte, kurgulanan bir hikaye, izleyicinin belleğine servis edilir.

 
Bu bir düzendir. Medya hayata müdahale hakkını kayıtsız şartsız elinde bulundurduğu sanıyla hareket ediyor ve etmeye devam edecektir. Hangi kurum olursa olsun işin ucu ranta dayandığında, sadece aba altından sopa göstermek için formalite program ve tv’cilere yaptırım uygulanacaktır.

 
Hal böyle olunca da Bayülgen Okan nah beş program yaparım diyerek, Afrika  topraklarında zebraların çiftleşmesini çeker hale gelecektir.

 

Haklısın tatlım! Emeğine, çabana, gayretine sağlık;-) 

Rtük'e selam;-)

 
Toplam blog
: 432
: 6177
Kayıt tarihi
: 08.10.06
 
 

Med cezir içinde kafasına estiği gibi yaşayan bir havva kızı birazcık kağıt kalem aşinalığı olmas..