Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Okeye dördüncü aranıyor!..

Okeye dördüncü aranıyor!..
 

Üniversite yıllarında tanışmıştım okey oyunuyla… Ders eker, Özlem ve ben, ünlü Göksu kahvesinde okey oynardık, özellikle de bahar aylarında ne keyifliydi, ki zaten ilk yıl biz oyunu öğrenene kadar bahar da gelmişti, muhtemelen yemyeşil ağaçlardan ziyade, bizim oyuna iyi kötü hakim olmamızdan geliyordu bu keyif…

Elbet… Serdeki gençliği, baharın ise bu gençliğe katkısını da yok saymamak gerek…

Dersi ektik diyelim, okey oynamak için, arkadaşlardan birilerini bulmasak da sorun değildi, Buca’nın civar delikanlıları zaten apartta beklemekteydi ki, git gel arkadaş olunsun ve de okeye oturulsun…

Biz okeye üçüncü, dördüncü bulmanın keyfinde, onlar, hoş günahlarını almayayım, hiç birinden bir kötülük görmedik kulakları çınlasın, ama belki de bizi tam olarak tanıyana kadar okey ayaklarıyla kız tavlama hazırlıklarındaydılar…

Kendimi fazlasıyla kaptırdığımı anlamam, araba plakalarındaki rakamları işaret parmağım aracılığıyla düzeltme çabalarımı fark ettiğimde olmuştur ki, serde gençlik var demiştim ya, yalnızca gülüp geçivermiştim…

.......com olsaydı o vakitler, itiraf etsem, yayınlarlardı muhtemelen!

Bu kadar sözünü ediyorum ya bu sitenin, sanmayın ki beni el üstünde tutuyorlar…

Tam tersi, onca şiirim yayınlanır, onca yazım, yaşıma mı güvenmiyorlardır ne, hani bu kadın da her şeye çemkirir diye mi düşünüyorlardır, yorumcu olma talebimi bile onaylamadılar…

Belki de iyi yaptılar… Bir anlık içgüdüyle… Pardon, birkaç anlık diyeyim, birkaç sefer yineledim çünkü, yorumcu olayım diye butona bastım… Bastım… Hani birkaç yazmak istediklerim vardı ve sanmıştım ki, anında buyur edecekler…

Neyse… Bana gelen yorumlara, mesajlara zaman zaman vakit bulamazken yanıtlamak için, neyime bir de orada yorumcu olma isteğim!

Bir de inat konusu vardır ya bazen insanların, o noktaya mı geldim ne?

Hadi bir yorumcu yapın, bakın bakalım ben herhangi bir yorum yazıyor muyum!...

Neyse… Nereden nereye geldim yine…

Birkaç gündür okey oynuyorum bilgisayarda… Online değil ama… Yoksa, muhtemelen atarlar vallaha beni masadan…

Çamaşırlar var asılacak… Ayy… Bir el daha oynayayım, sonra asarım!

Oğlummmm… Karnın acıktı mı?

Yok acıkmadı anne…

Tamammmm…. Okeye devam!...

Hırs mı? Yok canım… Keyif olsun…

Keyif mi?

Ehhh işte…

Beynimi uyuşturuyorum!...

Çözmem gereken tonla sorun var…

Çözmem için belli şartların oluşması durumu var ki, kontrolüm altında olmaları mümkün değil…

Kontrol edemediğin durumları düşünüp durmak asla çözüm değildir, bunu da bilirim…

Beklemek gerek… Beklerken sakin kalabilmek gerek…

Sakin kalabilmek için beynini seni yormayacak, üzmeyecek şeylerle meşgul etmek gerek…

Beyini uyuşturmak da bir keyif elbette, eğer ki çözüm sizde değilse…

Ama… Kaptırıyor şekerim insan kendini…

Kaptırmak gerektiğinden mi?

Hani, sağalıyor muyuz aslında o arada, yoksa uyuşturuyor muyuz beynimizi?

Zaman zaman severim, oyun oynamayı bilgisayarda, hem keyif verir, hem uzaklaşırım biraz olsun problemlerimden… Başarma duygusu da hoştur ama en çok neresinden keyif alırım biliyor musunuz, beynimin bir tarafı oyunla meşgulken, bir tarafı da nasıl bir olaysa çözümler kafamda bazı sorunlarımı…

Bu, keyifle yemek yaparken de böyledir… Pat diye, kafamda şimşekler çakar ki bazen, aaa… Hiç de düşünmezken direkt olarak o konuyu, çözümlenivermiştir kafamda bir anda…

Hani, biraz soluklanmak gerek dedikleri de bu olsa gerek…

Ama… Fazla da kaptırınca insan kendini oyuna…

Sorgulamak da gerekiyor…

Kaçıyor muyum acaba?

Orada bulaşıklar makineye konulsun bekler…. Offff… Zaten hep benim başımdalar… Şurada azıcık keyif alıyorken, bekleyiversinler…

Keyif dediğimiz aslında sorumluluklarımızdan kaçmak mıdır, azıcık yada coğucuk olarak…

Çok mu bunalmışızdır kendimizi oyunlarla bunaltacak kadar?

Kaçış mı?

Buluş mu?

Dengede tutturanlar alkışlasın kendilerini hiç hafifsemeden…

Hani, iki el oynayayım da bitireyim deyip de, iki el sonra kazansa da, kaybetse de bilgisayarın başından kalkabilenlere kendi adıma koskocaman bir alkış gönderiyorum buradan!

Vallaha helal olsun!

Ben mi? Kafamı kaşıyıp duruyorum… Yazı mı yazmaya devam etsem, okey mi oynasam, Maia’cığımı yanıma alıp uyusam mı diye…


Gülgün Karaoğlu

Ksım, 12/07

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..