Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '11

 
Kategori
Deneme
 

Okuduklarımızı niçin sindiremiyoruz?

Okumayı seviyorsunuz; ancak sevginizin derecesi belli değil. Josephe Clairon’ın  “Okumayı seviyorsanız, dünyanın en mutlu insanısınız.”sözü doğruysa mutlu insansınız. Ama mutluluğunuzun derecesi belli değil. Mutluluğun derecesi mi olurmuş?

Okumayı gerçekten seviyorsunuz; çünkü baksanıza okumaya devam ediyorsunuz. Okuma ve mutluluk kavramları yan yana gelince ilginiz arttı gibi.

Tahminlerimde inşallah yanılmıyorum. Aslında tahminde bulunmuyor genel doğruları klâsik biçimde yazıyorum. Açık deyişle bazı kavramlar okumaya karşı ilgimizi artırır. Okuyunca da mutlu oluruz.

Mutluluğumuzun geçici olmaması için yararlı yazılar okumalıyız. Bu konuyu ihmal ediyoruz galiba. Beslenme konusu üzerinde çok duruyoruz. Bebeklik döneminden yaşlılık dönemine kadar bütün dönemlerde ne yeyip, ne içeceğimizi; ne zaman ve ne kadar yiyip içeceğimizi öğrenmeye çalışıyoruz. Bu çok güzel. Bu örneği özellikle verdim. Konuyu uzatmamak için bu örneği verdim. Evet, beynimizi beslerken de aynı özeni göstermeliyiz. Açık deyişle niçin okumalıyız, ne okumalıyız, ne zaman okumalıyız, ne kadar okumalıyız? Nasıl okumalıyız? …vb. gibi sorulara tatmin edici cevaplar bulmalı ve gereğini yapmalıyız.

Okumayı kesinlikle seviyorsunuz. Öyle ya hâlâ bu yazıyı okumaya devam ediyorsunuz. “Bu da söz mü, elbette okumaya başladığımız bir yazıyı bitireceğiz.”diyenlerden misiniz. Aslında dediğiniz gibi olmalı, başladığımız işi bitirmeliyiz. Ama çoklarımız okumaya başlamamız ile bitirmemiz bir oluyor. Ana fikir, yardımcı fikirler…vb. temel kavramları pas geçiveririz.

Siz pas geçenlerden değilsinizdir. Bu yazıdan bir fikir çıkarmaya çalışıyorsunuzdur. Ben de sizin gibiyim okuduğum yazının ana fikrini olsun kavramaya çalışırım. Ancak bazı yazıları tam olarak kavrayamıyorum. Niye bir yazıyı tam olarak kavrayamadığımı düşünüp duruyorken bugün Doğan Hızlan’ın yazısı ipucu oldu bana. “Günübirlik okumalar, edebi sindirimsizliğe sebep olurlar.”diyor Hızlan. Aynı yazısında ekliyor: “Bir okur olarak, yalnız bugünün kitaplarını okumak size eksik okur kimliği kazandırır. Ne okuduğunuzu, edebiyat tarihi içinde hiçbir yere oturtamazsınız. Oysa her yazarın bir öncesi vardır. Böyle olunca tarihsel süreç içerisinde, okuduğunuz kitabı asla tam anlayamazsınız.”

Hızlan kitap okumaktan söz ediyor; bence bir blog’u, bir yazıyı değerlendirmek de aynı. Yani yazar ve ortam hakkında az çok fikrimiz olmalı.

Yazar değiliz, tanınan bir kişi de değiliz. O halde bu yazıdan bir şey çıkmaz.

Acaba diyorum, bu yazının altında ünlü birinin imzası olsaydı mesaj değişikliği olur muydu?

Yazıyı ağırlaştırdık gibime geliyor.

Sonuca gelelim. Bundan böyle okuduğum yazıları sindirebilmek için gayret göstereceğim. Okuma alışkanlığımı gözden geçireceğim. Okuma alışkanlığım düzelirse yazma alışkanlığım da düzelir belki.

Sabahattin Gencal, Başiskele-Kocaeli, 18.11.2011

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..