- Kategori
- Eğitim
Okul başarısı nasıl sağlanır?
“Bir gün bilgisayardan insan beynine veri akışı gerçekleştirilecek. O güne kadar öğrenmenin en etkili yolu oturup ders çalışmaktır.”
Okullarda ikinci dönemle beraber öğrenci başarı/başarısızlığı konuları ana gündem maddesi olur. Bu konuda birçok uygulama yapılır. Amaç öğrencinin neden başaramadığını anlamaktır. Bir çok neden ortaya çıkar. Bunlar;
· Yeterince ders çalışmadığımdan,
· Günlük ders tekrarı yapmadığımdan,
· Planlı, programlı ders çalışmadığımdan,
· Bazı dersleri başaramayacağım konusunda gereksiz önyargılı olmamdan,
· Bazı öğretmenlerimizin dersleri çok sıkıcı işlemelerinden,
· Başarılı olmak için neler yapılması gerektiğini bilmediğimden,
…….
Bu nedenlerden belkide en önemlisi öğrencinin nasıl ders çalışacağını bilmemesi, buna bağlı olarak derslere karşı ön yargılı olmasıdır.
Bu yazımızda öğrencinin nasıl ders çalışabileceği ve devamında öğrenmeye başlamasıyla birlikte ön yargılardan nasıl kurtulabileceğini, yapılan görüşmeler, grup çalışmaları ışığında sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öğrencilerin içine düştükleri temel yanılgı, bir çoğunun ders çalıştığını düşünmesine rağmen aslında çalışmadığıdır. Hafızanın çalışma prensiplerine göre çevreden gelen her çeşit uyarıcı öncelikle kısa süreli belleğe gelmekte, daha sonra hemen kullanılacak bir bilgi ise kullanılıp unutulmaktadır. Ancak bu bilgi bize uzun zaman sonrada lazım olacaksa mutlaka uzun süreli belleğe kaydedilmesi gerekmektedir. İşte sorunda burada ortaya çıkmaktadır. Öğrenciler bir defa ders çalışarak konuyu belkide o an içinde olsa öğrendiğini düşünmekte bir dahada söz konusu bilginin yüzüne bile bakmamaktadır. Yazılı gecesi uzun saatler tekrardan ders çalışmakta ve sabah yazılıya girmektedir. Ve beklenen sonuçtur ki başarısız olmaktadırlar. Bu yapılan ders çalışma faaliyetleri sadece öğrencinin vicdanını rahatlatır başkada bir şeye yaramaz. Bir bilginin kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya geçebilmesi için çeşitli aralıklarla o bilginin tekrarlanması gerekmektedir. Şöyleki bir bilgi ilk öğrenildikten 20 dakika sonra neredeyse yarı yarıya unutulmaktadır. Söz konusu bilgi tekrar edilmezse 9 saat sonra üçte bir oranına kadar gerilemektedir. Buradan hareketle bir bilginin uzun süreli hafızaya kaydedilebilmesi için öğrenildiği gün bir tekrar, yedi gün içerisinde ikinci tekrar ve bir ay sonra üçüncü tekrar yapılması gerekmektedir. Şöyle bir düşünelim: Bir bilgi öğrenilsin ve bir daha tekrar edilmesin. Ta ki yazılı gecesine kadar. Yukarıda da belirttiğim gibi öğrenilen bilgi 9 saat içerisinde üçte bir oranına kadar gerileyeceğinden bir ay sonra her birim bilgiyi çok düşük seviyelerden çok yüksek seviyelere çıkartmaya çalışmak ne kadarda zor bir faaliyet olacaktır. Yazılı gününe kadar belkide on farklı konu işlenmiş olduğundan her birini üst seviyeye çıkartmak neredeyse imkansız olacaktır. Öğrenci rehberlik servisine gelir ve “ hocam çok çalıştım ama yazılıda yapamadım”der. Çalışma dedikleri faaliyetin nasıl yapıldığını yukarıda anlattım.
Günlük tekrar, haftalık tekrar ve aylık tekrarların yapılması şüphesiz disiplinli çalışmayı gerektirir. Öğrenci ancak çalıştıklarından bir şey öğrenebiliyorsa ders çalışma konusundaki motivasyonunu koruyabilir. Ayrıca bir öğrenci günün hangi zaman diliminde ders çalıştığında öğrendikleri kalıcı oluyor buna dikkat edip öğrenme faaliyetlerini ona göre planlamak durumundadır.
Verimli ders çalışma yöntemleri konusunda verdiğim seminerlerde öğrencilere şu soruyu sorarım: “Bir oturmaya kaç saat ders çalışabilirsiniz?”. Bu sorunun cevapları farklı farklıdır. Kimisi 45 dakika der, kimisi 1 saat. Bazı öğrenciler 3 saat aralıksız ders çalışabildiğini ifade ederler. Oysa düzenli aralıklarla dinlenerek 45’er dakikalık ders çalışma süreleri en etkili zaman kullanımıdır.
Bir diğer konuda her öğrencinin öğrenme sitilinin farklı olduğudur. Öğrenme sitillerini ayrı bir yazıda daha geniş ele alacağım. Ancak şunu vurgulamak gerekir ki bazı öğrenciler işitsel olarak daha iyi öğrenir, bazı öğrenciler görsel olarak daha iyi öğrenir. Bunlardan farklı birde kinestetik dediğimiz dokunarak öğrenen azınlıkta kalan bir grup öğrencide vardır. Her öğrenci mutlaka hangi öğrenme sitiline sahip olduğunu öğrenmeli ona göre ders çalışmalıdır.
Akademik başarı konusunda öğrencilerimle yaptığım grup çalışmalarında şunu fark ettim ki: Öğrenciler etkili ve verimli şekilde ders de dinleyemiyorlar. Bunun hem öğretmen hem de öğrenci merkezli bir sorun olabileceğini vurgulamakta yarar görüyorum. Yukarıda da sözünü ettiğim görsel öğrenme sitiline sahip bir öğrenciye işitsel uyarıcılarla bir şeyler öğretmeye çalışmak ya da tam tersi işitsel öğrenciye görsel uyarıcılarla bir şeyler vermeye çalışmak durumu ne kadarda zorlaştırır takdir edersiniz.
Eğitim öğretimin söz edildiği her yerde bir miktar sınav stresinden söz edilebilir. Öğrencinin öğrenmiş olması yetmez ayrıca bilgi lazım olduğunda kullanılabilmelidir. İşte kullanılamayan bilginin en güçlü nedeni sınav stresidir. Stres dediğimiz durum insanın fiziksel, duygusal, düşünsel ve davranışsal durumunu büyük oranda bozmaktadır. Dolayısı ile kişi sağlıklı düşünememeye ve sağlıklı hareket edememeye başlamaktadır. Rehber öğretmen bulunan okullarda sınav stresi ile nasıl baş edileceği sistemli ve etkin bir şekilde öğretildiği kanaatindeyim. Bu konuda sorun yaşayan öğrencilerin mutlaka destek almaları yararlarına olacaktır. Hiçbir öğrenci sınav stresini kendi başına aşmaya çalışmamalıdır. Bu konuda okul rehberlik servisleri gereken yardımı yapmakla yükümlüdür.
Başarısızlıktan kurtulmanın en etkili yolu özel nedenler yoksa düzenli ve etkili ders çalışmadır. Nasılını yukarıda anlattım. Birinci yarıyıl öyle ya da böyle geçti gitti. En azından ikinci yarıyılda neler yapılabileceğini anlatmaya çalıştım. Öğrencilerime verimli ders çalışma yöntemleri seminerlerinden sonra söylediğim bir sözle yazımı bitiriyorum: “Bir gün bilgisayardan insan beynine veri akışı gerçekleştirilecek. O güne kadar öğrenmenin en etkili yolu oturup ders çalışmaktır.”
Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle…
(Soru, görüş ve önerilerinizi yorum kısmına yazabilirsiniz.)