Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

25 Ekim '18

 
Kategori
Eğitim
 

Okul İdaresi Eski Sistem Olsun

Okul İdaresi Eski Sistem Olsun
 

Davranışlar Kelimelerden daha Fazla Konuşur.


Milli Eğitim Bakanlığı'nın, 'Eğitimde Kalite Endeksi' adıyla başlatacağı yeni uygulamayla okul yönetimlerinin artık öğretmenler tarafından değil 'profesyonel yöneticiler' tarafından yürütüleceği belirtildi. Buna göre, okulların başına gelecek kişiler kamu yönetimi, işletme veya iktisat bölümleri mezunları arasından seçilebilecek.
 
Bu haberi bir gazetenin İnternet sayfasında okumuştum. Fakat yeniliğe açık biri olmama rağmen bakanlığın düşüncelerini doğru bulmamıştım. Çünkü öğrencinin halini, en iyi öğretmenler anlar. İktisat bölümü mezunu bir atama neyi, ne kadar anlar?
Öğretmenlerin içinden seçilecek deneyimli ve sevecen yürekli hocalar okul yönetiminde söz sahibi olabilirler.
 
Geçmişte kalmış olan eğitim sistemimiz de, orta dereceli okulların her birinde okulun yönetiminden sorumlu bir erkek müdür olduğu gibi, her okulda en az bir olmak üzere hanım öğretmenin müdür yardımcılığı görevi vardı. Onlar okullarda kız öğrencilerin annesi konumunda gibilerdi. Kız öğrencinin sağlık sorunu mu var, bu yüzden beden eğitimi dersi almak istemiyor mu, bu sorun kız öğrenci tarafından hanım müdür yardımcısıyla samimi bir şekilde konuşulur. Gerekli görülmesi halinde kız öğrenci beden eğitimi dersinden muaf tutulurdu. Ergenlik çağına adım atma yaşlarındaki kız öğrencilerin okula geliş gidişleri, aylık bedensel rahatsızlıkları hep hanım müdür yardımcısının gözetimi altında olurdu. 
Kız öğrenciler kendilerine ait tuvaletlere kapanıp sigara mı tüttürüyor? Hanım müdür yardımcısı, hemen ensesinde biterdi. Sigaranın zararını çocuğun anlayacağı dille söylerdi. Ya şimdi bu tuvaletlerde sigara içim kontrolleri nasıl yapılıyor? Erkek yetkililer ‘Pat’ diyerek kız tuvaletlerine dalmıyorlardır herhalde? Yoksa o şekil mi oluyor? Ya da hiçbir şekil kontroller yapılmıyor mu?
 
Önceki yıllarda daha pek çok özel ve özenli dikkat isteyen konularda kız öğrencilerin cankurtaranlığını hanım müdür yardımcıları yapardı. Okullarımız da samimi bir disiplin söz konusuydu. Şimdilerde çoklukla görüyoruz, ders saatlerinde bile kız öğrencilerden bazıları (kendi tabirleriyle) dersi kırıp kıyıda köşede erkek arkadaşlarıyla gönül eğlendiriyorlar. Eğitim görecekleri yaşta, yanlış umutlar peşinde oluyorlar. Bunun sorumlusu hepten aileler olmasa gerek; aileler kızlarını eğitim görsün, okumuş, aydın insanlar olsun, düşüncesiyle okula gönderiyorlar. Okul saati dışında öğrencinin sorumluluğu elbette velisine aittir. Ya okulda kime aittir? Bu öğrenciler öğretmenlerine nasıl bir yalan uydurup da okul saatinde dersinden uzak, gözlerden ırak, kuytu köşelerde aşk- meşk yollarında yürüyebiliyor? 
 
Yanlışla doğruyu ayıramayacakları yaşta olan bu gençlere, okullarda kim rehberlik yapacak? Rehber öğretmenler olduğu söyleniyor, onlar okulda varsalar, bu gençler niye okuldan uzaktalar, bizim ilde genelde çay boyundalar?    
 
Okullarda bir hanım müdür yardımcısı bulunsa bu kız öğrencilerin geçerli gerekçe göstermeden okul saatinde park yolunu, ya da camilerin şadırvanlarını mesken tutması mümkün müdür? Hangi zihniyet okullardan hanım müdür yardımcılığını azaltmış, çoğu yerde de kaldırmıştır? Okullarda hanım müdürlerde olmalı. Erkek egemenliği bazı yerlerde gerektiğinde ikinci planda kalmalıdır. 
 
Bizim ilin merkezindeki orta okulun müdür yardımcısı Suna Uysal hanımefendiydi. Yılların deneyimli öğretmeni Suna hoca; kız öğrencilerin yanlışlıklarını görse bile, öfkesini belli etmeden anne şefkatiyle kız öğrenciyle diyaloga girer, onu yanlışını anında düzeltirdi. Suna hoca, kız öğrencilerin bir gün anne olacağını, bu topluma yeni nesiller katacaklarının bilincinde olarak, kız öğrencilere kırmadan, dökmeden, onurlarını zedelemeden ahlaki kuralları da öğreten olurdu. 
 
Şimdi öğrencilerimiz bir başıboşluk içindeler. Ana- babalar çocuklarını “ okusunlar, bu vatana yararlı insan olsunlar” diye düşünerek okullara yolluyorlar. Ama gençlerimizin çoğu, ailenin istediği eğitimi okullarda istenilen şekilde bulamıyorlar. Çocuğunun okumasını, bir meslek sahibi olmasını arzu edenler, dershanelerden medet umuyorlar. Bu durumda Milli Eğitimle dershaneler arasında ‘danışıklı dövüş’ olasılığını düşünmeden edemiyordu insan. 
 
Geçmişte bir çok Lise Türkiye genelinde başarılar alırdı. Bu okulun öğretmenleri ve öğrencileri tüm şehrin insanlarını gururlandırırdı. Çünkü o günlerde paraya eğilim değil, insana eğilim vardı. Ve lise müdürleri  yönetmeliklere uymaktan ziyade, babalık vicdanıyla okulu yönetirlerdi. Zira davranışların kelimelerden daha etkili olduğunu bilirlerdi.
 
Şimdi ki günde vicdanların kapısı önüne para gerilmiş vaziyetteyse, okullarda çocuklarımızın diploma almaktan öte bir şey öğrenemeyeceğini kabul etmemiz gerekir. Dershaneye gidemeyen ve düz lise bitirmiş bir çocuğun, ‘elindeki diplomasından başka’ ilkokul mezunundan bir farkı yoktur inanın. 
 
Elinde lise diploması olan, pek çok vasıfsız insan topluluğu giderek yaygınlaşmakta; bunun vebali de (sorumluları için söylüyorum) her geçen gün kaldıramayacağınız kadar ağırlaşmakta. Son on beş yıldır, iyice kör düğüm olmuş eğitim sistemimizi yeni bakanımız bir hal yoluna koyar diye umut ediyorum. 
 
Daha bu yaranın derinliğini gösterecek pek çok sebep var. Biz üstün körü şöyle bir kaşıdık yarayı; tımarını yapmak bize düşmez. Ancak okullardaki eğitim gören çocuklarımız, bu ülkenin geleceğidir. Onların gidişatlarında yanlışlıkları bariz şekilde görüyorsak, bu yanlışlıkların düzelmesini istememiz hakkımız diye düşünüyoruz. Yeni Milli Eğitim Bakanımız gerekeni gerçekten yapacaktır, diye umut ediyoruz.  
 
Ayfer AYTAÇ 
ayferaytac.com
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..