Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '18

 
Kategori
Eğitim
 

Okul Öncesi Öğretmeniyle Hayata Farklı Bir Bakış

Okul Öncesi Öğretmeniyle Hayata Farklı Bir Bakış
 

Çok sevdiğim bir arkadaşımın Okul Öncesi Öğretmeni olduğunu söyleyerek yazıya başlayalım. 

Bir gün bu arkadaşımla bir otelde seminere katıldık. İçeride sadece bayanlardan oluşan topluluk, salatanın üzerine nar ekşisi gibi serpilmiş küçük bir erkek topluluğu ve ben. 

Seminerin konusu gelişen teknolojide çocuklarımızın teknolojiyi doğru kullanması, doğru bilgiye ve doğru bilime ulaşmasıydı. 

Einstein temalı geçen seminerde benim ilgimin açıldığı yer eğitici oyunların oynandığı zamandı. Burada en ilgimi çeken oyun adacık oyunuydu. Bir gazete kağıdı yere boylu boyunca seriliyor. Bu sizin adanız oluyor. Adanın etrafına üç arkadaş diziliyorsunuz. Müzik çalıyor, durduğu an gazete kağıdının üstüne yani adaya çıkıyorsunuz. 

Oyun zorlaşsın mı, diye sorulduğunda evet derseniz kağıdı ikiye katlıyordunuz. Nedense oyunu oynayan her öğretmen oyunun zorlaşmasını talep etti sonunda A4 sayfası kadar bir yer kaldı. Üç kişi değil iki kişi bile zor dururdu. Merakla arkadaşımın ve ekibinin ne yapacağını düşündüm. İsterseniz yazıyı aşağıya kayıdırmayın ve siz de düşünün. Sadece iki kişinin durabileceği bir yerde üç kişi olsanız ne yapardınız? 

Bu yıl neredeyse 9 aydır satranç oynadım. Satranç strateji ve taktiğin birleşimi olan bir zeka oyunu. Taktikler, açılışlar, fedalar... Kafamdaki satranç tahtasında ben bile burada birinin feda edilmesi gerektiğini düşünürken arkadaşlarımın ne yapacağını merak ettim. Onlar üçüncü için çoktan plan yapmıştı bile. Müzik durduğunda grupların kafası karışmıştı. Kimisi benim yaptığım gibi birini feda etti ama arkadaşımın grubu öyle değildi. 

İki bayan aralarındaki en hafif bayanı kucaklamış ve ayaklarını gazete kağıdına dayamıştı. Herkesten takdir topladılar. Sanırım hayata çocuk gözünden bakmanın faydalarından biriydi bu. Asla vazgeçme, asla arkadaşını bırakma ve her zaman başka bir ihtimalin olduğunu daha düşün. 

Benim öğretmenlik hayatımda en tahammül edemediğim şey bir çocuğun bir başkasına yaptığı bencilliktir. 

Oysa bizler böyle değildik! Vallahi değildik!  

Kantinden bir şey aldığın zaman kimseye göstermeden yerdin. Evden bir şey getirdiysen paylaşırdın, bir cips, bisküvi alırsan ona çökerlerdi. Günümüzde çocuklarımız böyle şeylerden çok uzak yetişiyor. Belki de böyle çocuklar hala vardır ama benim çalıştığım yerler de yoktur. Belki gözlük numaralarım biraz daha büyümüştür göremiyorumdur. 

Evet sözlerimi bir başka öğretmen arkadaşımın sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğrafla bitiriyorum. 

Anneler iyi öğretmenler arıyor, oysa öğretmenler de iyi anneler arıyor. Çünkü annenin eğitemediğini eğitmek çok zor. 

 

Emre Erden 

 

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..