Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '13

 
Kategori
Güncel
 

Okul servisleri üzerine ''Taşımalı eğitim''

Okul servisleri üzerine ''Taşımalı eğitim''
 

Okul servis aracı


Eğitim karmaşık bir süreçtir. Eğitimin, kurumsal (okul eğitimi) boyutuna baktığımızda ise çelişkilerin ne kadar çözülür ya da çözülmez olduğu tartışılır. Var olan birkaç çelişkiye hep birlikte bakalım..

Her anne-baba, çocuklarının iyi okulda okumasını ve iyi eğitim-öğretim görmesini ister. Ama çok ilginçtir ki bunların çoğu olmaz ve onların düşündüklerinin dışında başka bir boyuta sapar. Bu karmaşık durumun kaynağı: içinde yaşadığımız düzen değil midir? Bu düzenin erki istese birçok olumsuzluğu giderebilir, doğruları yerli yerine oturtabilir.

1980 öncesinde devlet okullarının yanı sıra, az sayıda da olsa özel okullar, dershaneler vardı; buna karşın bazı semtlerde ne devlet ne de özel destekli okullar yoktu. 1980 sonrasında başlayan göçün kent çemberini genişletmeye başlamasıyla bu yeni yerleşkelerin çarpıklığı, okul eksikliği, dershanelerin öğrenci sayısının çok kalabalık oluşu, insanları yeni çareler üretmeye itti. En önemlisi göçlerin yeni düzeni, yeni simsarlar yarattı. Bu yeni girişimci simsarlar kendi özellerini var etmeye başladı: Semt, mahalle, okul, hastane… Buna paralel olarak okul, eğitim –öğretim, ders, kitap, okul sırası ve akla gelebilecek her şey değişti. Bir yapay özgürlük rüzgârı esmeye başladı.

Bu değişken durum insanların yapılarını da etkiledi. Moda ön plana çıktı. Yaşamın her alanında her şeyi belirleyen moda oldu. Velileri saran çocuk sevgisi, okutma ve iyi okul tutkusu (ben okuyamadım, çocuğuma okullar bitirteceğim, saçımı süpürge edeceğim, onu yurtdışına dahi göndereceğim tutkusu) ne yazık ki çocukları da olduklarından farklı davranmaya itti. Veliler çocuklarına iyi okullar aramaya başladı. Rüşvet, torpil ya da hile ile çocuklarını okullara kayıt yaptırmanın yollarını aradı. Bakanlık bu durumu düzeltmek için nüfusa dayalı e-kayıt sistemini koyduysa da buna da çare bulan velilerimiz bu kez devreye emlakçıları soktu. Geçici ev kiralama, taşınma vb. gibi.

Sonuç olarak okullar açılır. Öğrenciler okul yolunda. Servislerle taşınır öğrencilerin büyük çoğunluğu, okullarına. Öğrencilerimiz sabah saat 5–6 gibi uyandırılır. Zar zor kahvaltı yaptırılır. Saat 07- 07,30 gibi servis gelir (okulun uzaklığına ve yakınlığına göre değişir) öğrencilerimiz yarı uykulu-uyanık, istiflenir.İlkokul mezunu bir şoför ve refakatçinin eşliğinde bir taşıtın içine. Servis şoförü ve refakatçinin eğitim düzeyleri önemli. Çocukları evlerinden alırken verirken güler yüzlüdürler. Öyle olmaları söylenmiştir. Serviste arabesk ya da pop müziğin (çok kötü taklitleri) sesi dışarılara kadar taşmaktadır. İçerde basit davranışlar çocuğun yaşına uygun olmayan sözler, şakalaşmalar. Bağıranlar, boğuşanlar, uyuyanlar… Okula gelinir, uyuklayan, uyuyan varsa uyandırılır. Kimisi kalemini düşürmüş beslenme ya da çantasını serviste unutmuştur. Tören ve günlük ant içildikten sonra dershanelere geçilir. Birinci ders sonu açlık baş göstermiş, çocuklar arasında sırasının altından gizli gizli korku ve endişeyle bir şeyler yeme çalışması başlar. Derken teneffüs, beslenme saati, sonra ders iki test daha, öğlen yemeği zili çalar. Kimisi getirdiklerini sınıfta, kimisi tuvalette elmasını, kimisi kantincinin ucuz maliyetli tostunu yemekteler. Ders, test ve iki etüt boğuşması ve günün sonu. Zili duyan öğrenciler arenaya fırlayan boğalar gibi, servisine koşmaya başlarlar. Refakatçi sayar, şoföre tamam devam der. Güle oynaya çala çığıra boğuşarak ve uyuyarak; semtleri, dereleri tepeleri aşarak, yoğun trafiği sollayarak nihayet iki saat sonra eve dönüş sağlanır…

Ne tuhaf durum, şaşmamak elde değil. Ulusal ekonomiye mi yanarsın, öğrencilerin sabahın köründe zorla uykularından kaldırıldıklarına mı, doğru düzgün beslenme yapamadan, sabah 1–2 saat serviste sersemleştirilen öğrenciler eğitilir mi. Bu öğrenciler biraz bilinçlense; okulunu, öğretmenini, kitabını, velisini kısacası hayatı sever mi? Bunca servis nereye, ne için? Anlam vermek zor. En ilginç olanı da şu: öğrenci akışı, A mahallesinden A okuluna gidecek olan öğrenci B okuluna, B okuluna gidecek olanların da A mahallesindeki okula gidiyor olması. Bu ters yönlü akış diğer iş alanlarında da aynı; Avrupa yakasından Asya yakasına, karşı yakadan da Avrupa yakasına işe gidiliyor. Üstelik aynı kurumun değişik şubelerinde. Sonuç, anlamsız bir servis ağı ve akışı.

Bu ülkenin okulları aynı değil mi, program aynı değil mi, öğretmeni aynı eğitimden geçmemiş mi, kitaplar farklı mı ki? Okul - öğretmen peşine düşülmüş, yapay ayrımlar oluşturarak, servislerle taşıma eğitim başlatılmış. Bu anlayış kendi mahallesindeki okula, öğretmene, il-ilçe müdürüne, bakanlığına, devletine ve halkına hakaret sayılmaz mı? İnsan kendi çocuğuna eziyet eder mi? Hele bu ilk çocukluk çağında ise…

Eğitim sürecinde görev herkesindir. Herkesin eğitimli olması kaçınılmaz olmalıdır. Zorunlu olmadıkça servis olmamalı; her öğrenci kendi mahallesindeki okula yürüyerek gitmeli. Her şeye karşın servis gerekli ise, servisçilerin de eğitimle ilişkilendirilmesi ve yeterlik belgelerinin olması gerekmez mi? Servis araçlarının yeni model olması, rutin kontrollerinin yapılması, sürücüsünün ve refakatçisinin pedagojik eğitimli (psikoloji, sosyoloji, rehberlik) , yakın temastan dolayı sağlık raporlarının olması gerekmez mi? Eğitimle ilgili olanların, toplumsal ve kurumsal boyutuyla davranış göstermesi gereklidir. Eğitim kurumlarının görevi, öğrenciyi bulunduğu yerden alıp daha üst kültüre taşıyarak kişiyi hayata hazırlamaksa: Eğitilecek toplumla ilişkili olan herkesin buna göre davranışla içinde olması gerekir. (anne-baba, yakın çevresindeki eş dost ve okul personeli, ta ki hizmetlisine kadar).

Eğitim kurumlarının düzelmesi, yukarıda sözünü ettiğimiz olumsuzluklar, ancak velilere verilecek bilgiyle olasıdır. Bu bilgilendirme de medyanın önemi büyük. Medya, her öğretim yılı başında ve her fırsatta çocuklarının eğitiminin kendi yakın çevresinde olacağını ve bunun ekonomik boyutunu ne olacağını vurgulamalıdır. Ekonomiye, öğrencilere yazık. (çocukların geleceğini düşünmek bu şekilde olmamalı, sevgi bu değildir). Servisçilik gibi bir sektör var ederek, gizli işsizler ordusu kurmanın anlamı yok. Son çıkarılan yasayla da trafiğe bunca bozuk taşıtları çıkarıp, trafik sorununu çözümsüzlüğe sokarak hava kirliliği yaratmanın, yeni kazalar ve ölümlere yol açmanın da anlamı yok.

Servisçilikle ilgili yetkili kişiler, servis araç ve personel konusunda değişikliğin Avrupa birliği yasalarına göre şekillendiğini söylüyorlar. İngiltere de çok eski model taşıtlar bile servis aracı olarak kullanılıyormuş. İyi de orası gelişmiş bir ülke. Bir aracın sağlıklı oluşu göreceli bir durumdur. Aracın sağlıklı oluşu, aracın nasıl kullanıldığı ve kat ettiği yolla orantılıdır. Kullanılan elli yıllık aracın beş yıla denk olduğu da düşünülebilir. Acaba Türkiye’de servis araçlarının trafiğe ve öğrencilerin güvenliğine uygun olup olmadığı ne derece kontrol ediliyor? Personele gelince Avrupa ülkelerinde ilkokul mezunu yok ki, yaş sınırı da olsun.

Öncelikle eğitim verilen kurumların her yönüyle eşitlenmesi sağlanmalı ve daha sonra taşımalı eğitimin zararları üzerinde durulmalıdır. Herkesi, bu çarpıklığın verdiği maddi, manevi zararları düşünmeye, sorgulamaya ve taşımalı eğitime son vererek; sorunu çözmeye çağırıyorum.

Canip DOĞUTÜRK

 
Toplam blog
: 18
: 1578
Kayıt tarihi
: 16.07.09
 
 

Eğitimci, Yazar ..