Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '08

 
Kategori
Eğitim
 

Okulların işleyişi ve eğitimde nitelik sorunu

Okulların açılmasıyla birlikte okul binaları öğretmen ve öğrencilerle, velilerle yeniden şenlenmeye başladı. Bir eğitim öğretim yılı daha başladı. Yöneticiler, öğretmenler ve diğer personel yanında eğitim öğretimle ilgili tüm kurum ve kuruluşlar yanında toplumun tümünde bir hareketlenme, hayatın işleyişinde bir hareketlenme gözle görülür bir şekilde. Özellikle ülkemizin nüfus yapısının oldukça genç olması okul öncesinden yüksek öğretime kadar tüm kademelerdeki okula devam hareketinin daha da fazla şekilde göze görünmesine yol açıyor. Sadece ilköğretimde on beş milyon civarında bir nüfus her gün okullara gidip geliyor. Ortaöğretim ve yüksek öğretim yanında son yıllarda hareketlenen okul öncesi de işin içine girince sadece öğrenci olarak nüfusun üçte birine yakını her gün okulları doldurup boşaltacak. Öğrencilerin aileleri, eğitim öğretimi destekleyici sektörlerdeki hareketliliği de dikkate alınca bu oran daha da yükseliyor. Toplumsal hayattaki hareketlilik için az bir şey değil. Bir çok insan okulların açılmasını ekonomik, sosyal, kültürel nedenlerden dolayı neredeyse dört gözle bekliyor.

Toplumsal hayattaki bu hareketlilik eğitim öğretim sektörünün ülkemizde ne kadar önemli bir unsur olduğunu gösteriyor. Ancak eğitim öğretim yılının açılmasıyla birlikte eğitim öğretim konusunda tartışmalar, konuşmalar da gündeme tekrar geliyor. Aslında eğitim öğretim konusundaki tartışmaların, konuşmaların gündemden hiç düşmemesi gerekiyor. Zira eğitim öğretim faaliyeti toplumun bugünü ve geleceği açısından çok önemli. Okullar açık olsa da olmasa da eğitim öğretime dair hususların tartışılması, konuşulması, fikir yürütülmesine konu olmaya devam etmesi gerekiyor. Fakat ne yazık ki toplum olarak gözümüzün önünde olmayan, bizi doğrudan etkilemeyen hemen hiçbir konuya ilgi duyup uzun vadeli düşünceler, planlar, uygulamalar yapamıyoruz. Okulların açılması bize eğitim öğretim sorunlarını hatırlatıyor, bir süre konuşup tartışıyoruz ardından bir başka konu gazete veya televizyonlar aracılığıyla gündemimize düşüyor bu kez bu konu üzerinde tartışmalar, konuşmalar yapılıyor bir süre sonra o da unutulup gidiyor. Böylece temel sorunlar üzerinde durup çözüm önerilerini tartışıp uygulamak yerine güncel tartışmalar, olayların peşinden toplum olarak sürüklenip gidiyoruz. Bu durum sorunların örtülmesine, köklü sorunların çözümsüz bir şekilde devam etmesine yol açıyor. Siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik bir çok sorunlarımız ne yazık ki bu şekilde devam edip gidiyor.

Okulların açılması bize eğitim öğretim konusunu düşündürttü. Eğitim öğretimin önemini, gerekliliğini, bu alandaki yetersizliklerimizi bir an düşündürttü. Ancak bu bir anlık düşünceyle kalınmaması gerekiyor. Bu nedenle eğitime dair en azından yeni eğitim öğretim yılının başlangıcında, bir bakıma yolun başında yapılması gerekenler üzerinde biraz durmak gerekiyor. Okullarda sene başlarında yapılan toplantılarda okulun işleyişi üzerinde bir çok konu üzerinde durulur. Bu toplantılar her yıl ve yılda birkaç kez yapıldığı için adeta rutin bir iş olarak algılanır. Yöneticiler kendilerince bir takım çalışmalar yaparlar, öğretmenler, veliler, öğrenciler kısaca hemen herkes sene başında kendince bir takım hazırlıklarla girer yeni bir yıla. Bir yıl boyunca yapılacak işlerin düşünülmesi, planlanması belki de oldukça önemli bir faaliyet olarak düşünülebilir. Fakat bu işler okullarımızda genelde rutin bir iş olarak görüldüğü için daha çok defter, dosya, klasör hazırlanması, yapılan çalışmalara ilişkin yıl içinde istenecek hususların dosyalanması şeklinde olmaktan ileri çok da gitmez. Denetim için gelindiğinde veya istendiğinde gösterilmek üzere kağıt üzerinde yapılan hazırlıklar sonrası bunlar dosyalanır. Ardından sınıf içi çalışmalara yine bilindiği gibi devam edilir. Bu durum eğitim öğretimde niteliğin yakalanmasının önündeki en önemli unsurlardan birisidir. Yıllar ve on yıllar boyunca ülkemizdeki okul hayatı, eğitim uygulamaları bu çerçevede devam edip gider. Öğretmenler bu şekilde meslek hayatlarını tamamlar, yeni başlayanlar kısa süre içinde bu yapıya ayak uydururlar. Öğrenciler bu yapı içinde büyür, gelişir, okuldan mezun olur.

Okulun öğrenciye hiçbir şey kazandırmadığını, öğretmenlerin hiçbir şey yapmadıklarını, öğrencilerin bomboş yetiştiklerini söylemek istemiyorum. Ama istisnalar olmakla birlikte eğitim sistemimizdeki işleyiş bu şekildedir. Okullar açılır, öğretmenler okullara gelir, öğrenciler gelir. Sınıflarda programların gösterdiği çalışmalar kişisel yeterliliğe bağlı olarak belli bir başarı düzeyinde yapılır, defterler doldurulur ve okul kapanır. Yeni yıl ve sonraki yıllar hep bu şekilde devam edip gider. Eğitime dair istatistiki bilgiler yıllıklarda yayınlanır, göstergeler, tablolar kitaplaştırılır, bu kitaplar raflardaki yerlerini alırlar. Bu yapıya uzaktan bakılınca niteliğe yönelik, kaliteyi geliştirmeye yönelik, yapılan işlerin daha iyi yapılması için neler yapılacağına yönelik çalışmalara gereği gibi yer verilmez. Okullar eğitim öğretim kavramının ihtiva ettiği bilgi, beceri, alışkanlık, yetenek, davranış ve kazanımları ne derece edindiler sorusunun cevabı üzerinde çok da fazla durulmaz. Öğrenciler yıllar yılı devam edip mezun oldukları, geçtikleri sınıflardan ne düzeyde başarılı, istenen düzeyde yetiştiğini takip etme gibi bir duruma dikkat edilmez. ÖSS veya OKS türü sınavlar öğrencilerin yetişme durumlarına ilişkin o da sadece bu tür sınavlara girenlerle sınırlı kalacak şekilde değerlendirme yapılır. Bu değerlendirme, sistemin değerlendirmesinden çok öğrencilerin bilgi veya sorulan sorulara cevap verebilme yeteneklerini ölçmekten öte geçmez. Bu ise oldukça geç ve yararsız bir değerlendirmedir. Zaten bu tür sınavlar adı üstünde seçme ve yerleştirme sınavı olarak yapılırlar. Öğrencilere yönelik yapılan eğitim faaliyetlerinin niteliğine yönelik bir değerlendirme yapılmamaktadır. Bu ise eğitim sistemimiz için büyük bir handikaptır.

Sistemin, insan yetiştirme düzeninin işleyişine ilişkin fikir verecek şekilde değerlendirme yapmaya elverişli hale getirilmesi gerekir. Ancak bu anlayışla yapılacak değerlendirme çağdaş anlamda eğitim yatırımlarının verimliliği konusunda, eğitim sektöründe çalışan insan gücünün kalitesi konusunda genel anlamda eğitimimizin kalitesi hakkında fikir verebilir.

Öğrencilerin yetişme durumlarına yönelik değerlendirmeler yapabilmek için daha alt düzeylere kadar inilmesi gerekir. Eğitimin yapıldığı yerler olan sınıfların içinde yapılanlara yoğunlaşılması gerekiyor. Eğitimde gerçek anlamda kalite hedefleniyorsa sınıf içi çalışmalara etki edilmesinin yolları araştırılması gerekiyor. Bu konuda çalışma yapması gerekenlerin ilk dikkate almaları gereken yerler sınıf içi ortamlardır.

Soru, görüş ve önerileriniz için…

Ali Hikmet DEMİR

ahdiron4@hotmail.com

http://egitimci35.blogcu.com/

 
Toplam blog
: 147
: 1198
Kayıt tarihi
: 26.09.08
 
 

Öğretmen olarak başladığım meslek hayatıma yönetim ve denetim konusunda aldığım yeni eğitimler sonr..