Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '17

 
Kategori
Güncel
 

Okulsuz Köyün Ağası

Okulsuz Köyün Ağası
 

Bir köy vardı, uzakta.  Köyde ağa ve ağanın çocuklarından başka kimse okuma yazma bilmezdi. Hem okuyup da ne yapacaklardı.

Ağanın dediği dedik, çaldığı düdüktü. Sürekli baskı altında tuttuğu nerdeyse köylüye nefes dahi aldırmazdı.

Otoritesini sağlamak için zaman zaman yanında tuttuğu iri yarı adamıyla güreş tutup onu devirdiği bile olurdu. Köylünün göreceği şekilde önceden planlı güreşleri “Rambo’nun” hep kazanması gibi ağa kazanır en güçlü en yenilmez en sert daima ağa olurdu.

Bir gün bir adamını yanına çağırdı. Cebinden zarf çıkardı ve “şimdi atına biniyorsun, doğruca kasabaya gidiyorsun. Kasabada karakol komutanını bulup bu zarfı ona veriyorsun, tamam mı?” Köylü “tamam beyim” dedi, zarfı aldığı gibi iç cebine koydu ve atına atladığı gibi doğruca kasabanın yolunu tuttu. Elbette zarfı açmayı aklından bile geçirmezdi, geçiremezdi. Hem emanete ihanet edilemezdi, hem de açsa da okuyamayacağından bunun da bir anlamı yoktu. Dolaysıyla şeytana uymaksızın doğruca karakol komutanını buldu ve arkasından ağa da atına binmiş, yanına kâhyasını da almış şehre doğru yola çıkmıştı. Buna bir anlam vermeyen kâhya, “bir şey lazımsa kasabaya giden köylüye söyleseydik ya ağam” dedi. Ağa “az önce aklıma geldi, şehre valiye bir telgraf çekmem lazım. Köye bir doktor göndersinler, çocuklar kırılıyor hastalıktan”  Kâhya ağaya “haklısın ağam, sen daha iyisini bilirsin” dedi. Kâhya içinden;  “ağam ne kadar düşünceli adam, köylüyü ve köylünün çocuklarını çok seviyor. Kendini adeta köylüye adayan ne temiz kalpli bir adam” diye düşündü.

Ağa ile kâhyası atlarına binip, köylünün peşine düştüler. Köylü ise atını dörtnala sürerek hızlı bir şekilde kasabaya ulaştı. Doğruca karakola gidip, ağanın emanetini iletmek üzere karakola gitti. Dışarıdaki erlere durumu anlattı. Erler zarfı alıp kendileri vermek, köylüyü karakol komutanına bizzat vermesi gerektiğini söyleyerek itiraz etti. Aralarında bir itiş-kakış başladı ve tartışma seslerini duyan karakol komutanı dışarı fırladı. Erlere adamı bırakmasını istedi. Ağanın gönderdiği köylüyü ararken üzerinde buldukları zarfı buldular. Köylünün iç cebinde bir de hançer buldular.

Zarfı da hançeri de alan erler doğruca her ikisini de doğrudan karakol komutanına verdiler. Köylü ne yaptıysa da derdini anlatamamış olsa gerek ki, komutan emir verdi “yatırın falakaya şu adamı” Askerler adamı aldılar ele, girdiler yola. Adamcağızın çığlıkları dışarıdan dahi duyuluyordu.

Bu arada ağa ile kâhya da kasabaya ulaşmışlardı. Ağa ve kâhya yollarının üzerinde karakolun yanından geçiyorlardı ki, içerden çığlıklar yükseldiğini duydular.

Ağa atının yönünü karakola çevirdi, kâhya da ağa da atından inip karakola doğru yürüdüler.

Ağa karakolun tam kapısına gelmişti ki adamının dövüldüğünü anladı. Hışımla kapıdaki nöbetçiyi kenara iterek karakola girdi. Bir de baktı ki gerçekten adamını iki asker yatırmışlar falakaya, habire dövüyorlar ve karakol komutanı da olayı seyrediyor. Ağa kızgınlıktan rengi fena halde kızarmıştı ki, kâhyası dahi ağadan ürkmüştü. Ağa tok bir sesle karakol komutanına “sen nasıl olur da benim sana gönderdiğim köylüm olan adamımı falakaya çektirirsin” diye kükredi resmen. Askerler donakaldılar. İçeri giren adamlar karakol komutanına bağırıyordu. Derhal komutanlarının gözüne baktılar. Komutan tamam manasında adamın elini ayaklarını çözdüler, eskimiş çarıklarını ve kıyafetlerini adama verdiler. Adamcağız çarıklarını dahi giymeden kendini dışarı attı. Ağa ise kâhyaya git şunun yanına güzelce giyinsin, elini yüzünü yıkasın, ona bir güzel de yemek yedir ben de geliyorum şimdi dedi Kâhya gaddar karakol komutanın köylüye yaptığını ağama da yaparsa diye düşünerek tereddüt göstererek istemeye istemeye dışarı çıktı.

Kâhya ağanın talimatlarını harfiyen yerine getirdi. Karnı doyan köylü az önce yediği dayakları unutmuş keyfi yerine gelmişti.

-“Bizim ağa ne büyük adam, o gelmese halim nice olurdu. Baksana hem karakol komutanı bile karşısında siniverdi”

            Zarftaki pusulada ise neler yazdığını hala bilemiyoruz!…

            Acaba pusulada yazılanlar… Kim bilir?

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..