Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Okuma yazma uğraşı

Okuma yazma uğraşı
 

Türkay KORKMAZ, Nuray GÖKAKSAMAZ, Tanju AKERMAN


Türkçe yazmanın, okumanın yaşamsal bir önem taşıdığı bilinciyle kitapları değerlendirmeliyiz.Yazar için yazmak, okumak ne kadar önemliyse okur için de metni anlamak, çözümlemek o ölçüde geçerlidir.

Dil ürünü olan metnin kendi içinde kurduğu çoğul anlam dizgesi yazınsal metni oluşturur. Yazınsal metin dilbilimsel öğelerle onu çevreleyen ruh çözümsel, toplumsal, tarihsel boyutlar içerir. Okur bu gerçekleri dikkate alarak metni okumalı.

Yazınsal metinle toplumsal- ideolojik yapıyı birlikte ele alıp çözümlemeli. Toplumsal-ideolojik yapı yazınsal metnin olanaklarıyla yeniden üretilir. Çağın genel sorunsalı metin içine yerleşir.Yani yeniden üretim söz konusudur. Bu iç içelik metin okumalarında önemsenmeli.

Metni yazarın tek başına ürettiği gerçeği onun toplumsallığını görmezden gelmemize engel olamaz.Metnin bütünselliğini, dil ürünü olmasının yanında ekonomik, toplumsal yapının giderek ideolojilerin  eklemlenmiş biçimleri olarak algılamalıyız.Toplumsal-ideolojik yapı  yazınsal metnin özgün olanaklarıyla yeniden yaratılmıştır.Bu gerçekler yazarı okur edinmeye götürür.

Bilge eğitimci F.W.Foerster, ” Biz dünyaya anlamak için geldik.” *  derken bilinmezi bilinir kılacak yapıcılığı, yaratıcılığı dile getiriyor.    Anlam işi, kişinin anadilini tanıması – kullanması – ile  yaşam bulur. Anadilini kullanamayan, kurallarıyla birlikte uygulayamayan  kişi, anadilinden uzaklaşacağı gibi anlam işini de gerçekleştiremez. Kısaca, anadilinden uzaklaşan kişi anlama gücünü yitirir.

Türkçe sesçil bir dil olduğundan anlaşılması kolaydır.Türkçe, yalın, özü biçimine,   biçimi özüne uygun bir dildir. Bu kolaylığı başarabilmenin yolu kuşkusuz anadili bilincinden geçmektedir.

Anlama olayı  dinleme ya da okuma yoluyla gerçekleşince  metin / düzyazı, bölümce , tümce , sözcük boyutlarında konuşma ya da yazıya dönüşür. Yazıya dönüşüm edilgen biçimde gerçekleşir . Şimdi bu dönüşümün metin / düzyazı boyutunda nasıl gerçekleştiğini görelim.

                                       METİNDE / DÜZYAZIDA ANLAM

Şiirden başka bir anlatım yolu olan düzyazı, dilbilgisi kurallarına göre  bölümce, tümce ve sözcüklerden oluşan anlatım türlerine verilen genel addır. Bu genel ad, metin / düzyazı,  “şiirden düzyazıya geçiş düzyazının tiyatro türünde önem kazanmasıyla geçekleşmiştir.” **

Bizim yazınımıza da Tanzimat’tan sonra Batı kökenli düzyazı türleri girmiştir. Bu düzyazı türleri Türkçenin sözdizimi kuralları içinde işlenip geliştirildi.Bunlar düşünsel ve yazınsal olmak üzere iki genel başlık altında toplanabilir:  

Düşünsel türler: Düzyazıda bir amaç için oluşturulan, bilgi veren gazete ve dergi yazıları olarak da adlandırılanlardır. Bunlar: makale, deneme, eleştiri, köşe yazısı, söyleşi, gezi yazısıdır. Bir de gerçek yaşam ve yaşantıdan kaynaklanan anı, günlük, yaşam öyküsü, gerçek özyaşam öyküsü, mektup türlerini sayabiliriz.

Yazınsal türler ise, gerçekleri düş gücüyle kurmaca bir dünyaya dönüştüren, duygusal, çağrışımsal anlatım özelliği taşıyan yazılardır.Örneğin, öykü, roman, masal, dramatik türler, şiir olarak adlandırılabilir.

Şiir, tüm düzyazı türlerinin işlevini üstlenen insanın ilk anlatım yoludur. İnsanoğlu önce sesini geliştirerek onu bir araç gibi kullandı. İnsanoğlunun geliştirdiği, bir araç gibi kullandığı ses ilkel insanın şiiriydi. Yazınsal ilk tür şiirdir. Yazınsallaştırmanın bir dil oyunu olduğunu doğrulayan baş türdür şiir. İlkel insandan bu yana gelişen bütün yazınsal türler şiirden doğup gelişmiş, şiir onların anası olmuştur. ***

Şiirden doğan düzyazı türleri bölümce, tümce, sözcükte anlam boyutlarında ayrı ayrı ele alınmalıdır. Metin kavramada tümcede anlamı üzerine alan sözcüğü  belirlemek gerekir. Bu sözcük anahtar sözcüktür. Yanıtı istenen soru bu sözcük üzerindedir. Bu sözcüklerin anlamları üzerinde düşündükten sonra tümceyi yorumlamak gerekir.

Bir tümcede yer alan sözcükleri ve sözcük öbeklerini anlam bakımından değerlendirirken tümcede vurgulanan düşünceyi aramaya girişiriz; bu çalışma tümce yorumu olarak  adlandırılır. Yorumla tümcede yer alan alt anlamları da belirleriz. Örneğin,  "Birkaç çiçek aldım .” tümcesinde “ ... lale ... menekşe ... aldım.” anlamı da düşünülebilir. Bu yorumlayarak kazandırdığımız anlam tümcenin alt anlamıdır.

Tümcede yorum çalışmasının sonuçlandırılması tümcenin anlamını doğru biçimde belirlemekten geçer. Bunun için:                       

1. Anahtar sözcük ya da sözcük öbeklerini belirleyerek  tümcenin anlamını çözmek.

2. Belirlenen anlamları tümce bütünlüğü içinde  değerlendirmek .(alt anlamlılık)

3. İstenilen ile belirlenen anlamın aynı olup olmadığını  karşılaştırarak denetlemek .

Yukarıda sıralanan üç aşamalı çalışmadan sonra tümcedeki anlamı kolaylıkla belirleyebiliriz.

Örneklersek:

 “Başımdan geçen kimi olayların öyküsünü   yazarken, olayları yeniden, hem de zamanında ayırımına  varamadığım yönleriyle yaşamanın küçümsenir bir mutluluk  olmadığını  söylemeliyim.”

Bu tümceyi yorumladığımızda anahtar durumundaki sözcük öbeğinin “zamanında ayrımına varamadığım yönler “ olduğunu görürüz. Yazar, yaşarken ayırdına varamadığı güzelliklere yazarken – yeniden yaratırken – ulaştığını söylüyor. 

 Okuduğunuz kitapları bu doğrultuda değerlendiriniz. okuma, yazma  uğraşı üzerinde  düşününüz.

* İyi İnsan – İyi Vatandaş, Çeviren, M.Hekimoğlu, İst. 1964, s. 34)

** Cevat Çapan, Değişen Tiyatro

***Cristopher Caudwell, Yanılsama ve Gerçekçilik; George Thomson, Şiir Sanatı 

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..