Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Okumadan evet demeyin

Okumadan evet demeyin
 

Bundan yıllar önce çalıştığım yerden istifa ettiğim topu topu bir aylık işsizlik serüvenim sırasında, durumumu soranlara "bir yerde beni bekleyen bir iş ve eş muhakkak var" diye kendimce esprili bir yanıt veriyordum.

Bir şeyi kırk kez söylersen olur mu demek lazım, Allah söyletti mi demek lazım bilinmez. Bir ayın sonunda bulduğum işte bir de eş çıkıverdi karşıma. Ne olduğunu anlayamadan işe alındığım gibi, ne olduğunu anlayamadan evleniverdim de.

Nişanlıyken ablam "bak şimdi popülersin, iyi düşün bu popülariteye aldanma" dedi. Kabul ediyorum, aldandığım bu popülaritedir. Bu sözüm bekârların kulağında küpe kalsın.

Nişanlı kız olmanın verdiği tatlı telaşla bir anda düğünün ertesi sabahına uyanıverdim. Her şey sütliman, bense bir başımaydım. O gün bu gündür ütopik bir hayaldir benim için zaman makinesi.

Bekârlığımda sabah yatağımı bile toplamadan işe giderdim. Akşam geldiğimde yatağım şöyle dursun, annemin mükemmel yemekleri ile sofra bile hazırdı. Heyhat artık tüm bunlar ve ben başbaşa mutlu, mesut yaşayacaktık. Bir başka deyişle, hayatın sarp ve dikenli yollarına kendi özgür irademle, pembe bulutlar üzerinden iniş yapmıştım. Ben böyle düşünmemiştim ama kazın ayağı böyle çıktı işte.

Beni asıl şaşırtan evliliğimin ilk sabahı değil, ilk akşamıydı. Ekmek almak için dışarı çıkan eşim, yanında kızarmış piliçle geri dönmüştü. Buyurun buradan yakın. O ana kadar aklıma değil yemek yeneceği, sofra hazırlanacağı bile gelmemişti. Sağolsun eşim evliliğe benden daha hazırmış demek. Şimdi anlıyorum benden büyük beklentileri de yokmuş. Acaba önce ben acıksaydım aklıma gelir miydi?

İlk bir kaç yıl bir hengâme içinde çarçabuk geçiverdi. Yeni evlenmiş, hayalleri gerçekleşmediği için binbir çeşit travma yaşayan tüm arkadaşlarıma şöyle söylüyorum: Eşinize, evinize, hayatınızı bir başkasıyla paylaşmaya o kadar kolay alışamazsınız. En azından benim için kolay olmadı. Duruma çok çabuk adapte olanlar da var. Ben onlara gıpta ile değil hayretle bakıyorum. Yanlış anlaşılmasın yadırgamıyorum.

Geçtiğimiz günlerde 11. yıldönümümüzü kutladık. Artık ilk bir kaç yıldaki kadar kavga etmiyoruz. Birbirimizin özel yaşam alanına saygı gösteriyoruz. Hatta birbirimize özel yaşam alanları açmaya çalışıyoruz. Birimizin sorumluluğu diğerimizin de sorumluluğu haline geliverdi.

Bu sözlerimden artık hiç kavga etmediğimiz anlaşılmasın. Bilakis kavgalarımızın lezzeti arttı. İşin tekniğini kavradık. Yani ben kavradım zira eşim pek fazla kavgaya katılmaz. Ben kavgama O'nu nasıl dahil edeceğimi öğrendim.

Şimdi bunu okuyan bir çok kişinin aklına, evliliklerde kavgacı olan tarafın kadınlar olduğu gelebilir. Tabi canııım, kadın dediğin nedir ki, biraz mazohizm, biraz da sadizm. "Am-man ne sebep bulsam da huzurumu kaçırsam" diye dört dönüyoruz hepimiz. Yok artık, pes! Bizi kurum kurum kurun, fiş fiş fişekleyip kenara çekilin, sonra kadın milleti dırdırcı, kadın milleti kavgacı olsun.

Bu konuda ahkâm kesmek değil niyetim. Kendimce edindiğimi sandığım tecrübeye dayanarak evliliğe özen göstermek gerektiğini, sabır gerektiğini, saygı olmadan sevginin eksik kalacağını, empati kurmanın çok önemli olduğunu söylemek istedim o kadar. Bütün bunlar bir anda olmuyor tabi, zaman da gerekiyor.

Geri dönüp baktığımda geçen yıllarımdan şikâyetçi değilim. Hayatımdan memnunum ama söylemeden geçemeyeceğim "BEKÂRLIK SULTANLIKTIR"

 
Toplam blog
: 14
: 942
Kayıt tarihi
: 28.10.06
 
 

Yıllardır hayatımı hesap, kitapla kazanırım. Kendimi bildim bileli ne bulursam okurum. En çok da ..