Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '15

 
Kategori
Deneme
 

Okumak ve yazmak insanı yalnızlaştır mı?

Ey simurg, hayatın dengesi bozulduğu zaman ya sürekli yukarı tırmanmak ya da düştüğün yerden kalkmakla uğraşılır. Gel gör ki hayatın en zor bölümü de hayatı denge de tutmaktır. Hayatımızdaki bütün kayıpların ve tutarsızlıkların, ne yapacağımızı bilememenin, kararsızlıklar nedeni dengenin olmayışı ve nasıl dengeyi kuracağımızı bilmeyişimizdir. Hayatın kaidesi dengeyi bozmak, bizim kaidemiz ise bozulan dengeyi kurma çabasıdır.

Okumak ve yazmak ile yalnızlık arasındaki ilişki bahsi geçen denge olayıdır. Okumak  ya da yazmak insanı yalnızlaştırmaz. Yalnızlaştıran insanlardır. Okuma ya da yazma insani aksine sosyalleştiren eylemlerdir. Çünkü ikisi de paylaşım üzerine kuruludur. Bilgi hiçbir zaman kişiye has değildir. bilgi ortaktır. Yalnızlık, kişilerin bizi anlamadığı ve bizim kendimizi ifade edemediğimiz yerde başlar.

Evet, biliyorum bunlar tanıdık cümleler, ama bilginin ruhumuzda ve düşüncemizde dengeli bir şekilde yer etmemesi bizi, insanlardan kaçırtan kısımdır. Ne istediğimizi bilemememiz, zihnimizin karışık olmasına neden olur. Bu karışıklık bizim teori ve gerçek hayat arasındaki ince çizgiyi görmemize neden olur. Bilginin her zaman yaşamın önünde olması ve ideal bir hayat sunması ve bizim bunu bulamamız bizi hayattan kaçırtır.

Halbuki bilginin hayata indirgenmesi gerekir. Gerçek hayat ile bilgi arasında dengesizlik bizim insanlara karşı tepkili olmamıza neden olur. İnsanı ve hayatı bize tanıtan ve anlamamıza sağlayan bilginin bizi hayattan uzaklaştırması garip bir durumdur.

Bilgi, insana üstünlük sağlamaz. Bilgi anlamaya yarayan bir araçtır. Ve bu anlam üzerinden yaşam çizgisi oluşturulmalıdır. Bilginin anlamlaştırılmaması ve hayatta aktarılmaması kişiyi yalnızlaştırır. Yoksa hiçbir insan yalnızlığı uzun süre sevmez. Gelin görün ki yalnızlık insanda alışkanlığa dönüşünce geri dönüşü olmayan bir yola da girilebiliyor.

Okumak ve yazmak ayrıcalıktır. Hayatta daha fazla anlam yüklemek ve farklı görmeye başlamaktır. Bunlar da hayatın birçok geçici zevklerinden kopmak anlamına gelir. Yani okumak erdemliğe giden yolda önemli bir basamaktır. Okuyan kişinin zevk algısı farklılaşır. Bu farklılaşmaktan dolayı yüzeysel ve standart insanlarla uyum sorununa neden olur. Bu doğal gelişme yanlış bir adlandırmayla yalnızlık olarak ifade edilir. Okuma ve yazma eylemi içindeki insanların azlığı ya da anlayan insanların azlığı, kişiyi anlaşılmaz bir duruma düşürür, tek olmaya zorlar. Ey simurg! Dikkat et, yalnız yapar demiyorum, tek yapar diyorum. İkisi birbirinden farklıdır. Tek olan kişi asosyal değildir, hayatın içindedir. Kendisini anlayan olmadığından anlaşılmama nedeniyle yalnız bir görüntü verebilir. Ya da farklı bir konuma sunabilir. Ama yalnız kişi kendine öz güveni olmayan, asosyal ve insanlarla iletişim sorunu yaşayan kişidir.

Okumak ve yazmak kişinin düşünce ufkunu ve hayal dünyasını ötelere taşır, varoluş süreci sürekli sorgulatır. Sıradan insan insanın ise hayalleri kurumuş ve varoluş amacı kalmamıştır. Bırakalım da okuyan insan biraz önde olsun.

Ey simurg! Biz burada okuma derken insanı şımartan, egosunu şişiren, insanlara bilgiçlik taslayan, büyüklük komplesine neden olan, bilgiyi kendi çıkar ve menfaatleri için kullanıp, insanları aldatmaya yarayan bir kirli bilgiden bahsetmiyorum. Elbette böyle bir bilgi insanı adam etmez ve insana saygılık kazandırmaz. Kişiyi erdemli de yapmaz; Bunu birbirinden ayırmak lazım. Bu ikisi birbirinden karıştırıldığından okuyan ve yazan insana bakışlar biraz yamuklaşmaktadır. Ve hak etmedikleri eleştirilere maruz kalmaktadırlar

Okuma insanı olgulaştırmaz da, sadece kendimizi ve hayatımızı anlamaya yarar. Burada irademiz araya girer. Şayet irademiz güçlü ise, edindiğimiz anlamlandırma bizi hızlı olgunlaştıracaktır. Hayatın iyi ve acımaz yönleri beraber görülecektir. Dolaysıyla bilginin tek yönlü gelişmesine izin vermemeli.

Okuma ve yazmanın ilk dönemleri insanın kafasının karışıklığı kişiyi yalnızlaştırabilir. Yukarda bahsi geçen nedenlerden dolayı da bu süreç uzayabilir.

Unutmamak lazım ki herkesle arkadaş olma zorunluluğu olmadığı gibi herkesin bizi anlama gerekliliği de olmamalıdır. Okuma insana fazla beklentiler yükleyebilir. Ancak kendimizi bilgiyi kontrol edecek şekilde de eğitmemiz gerekir. Eğitilmeyen bir zihin ve ruh, bilginin kölesi olma durumuyla yüz yüze gelebilir. Köle olan insan yalnızlaşır da merhametsiz de olur.

Ey simurg! Çevrenin okumaya sonra yazmaya dair olumsuz telkinlerine -yani yalnızlaşırsın, arkadaşın olmaz, bulanıma girersin vb.- aldırma. İnsan bilmediğinin kadar yapamadığının da düşmanıdır.  Hiçbir şey telkin ve olumsuz söylemler senin kendine olan inancını sarsmasına izin verme.

 

 

Osman Tatlı

osmantatli@gmail.com

https://twitter.com/tatliosman63

 

 
Toplam blog
: 90
: 382
Kayıt tarihi
: 02.08.14
 
 

2004 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Üniversite yılla..