Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Okurdan Yazara Veda Mektubu

Okurdan Yazara Veda Mektubu
 

YAZARI TERKEDEN OKUR

(Aşağıdaki açık mektubun gerçek kişilerle ilgisi kesinlikle vardır. İsteyen istediği gibi üstüne alınabilir. )

Ey “Yazar” ki bu sana son hitabımdır! Bir daha, seninle herhangi bir biçimde iletişim kurmayacak ve sana “Yazar” demeyeceğim...Çünki sen, bizim “kalemi ile hayatını kazananlar taifesine” duyduğum saygıyı, sevgiyi ve ilgiyi yerle bir ettin.

Geçmişten gelen gönül bağımızı, sana olan muhabbetimi ve inancımı bu gün ikimizin geldiği noktada, tamamen kaybetmiş bulunuyorum.

Ben, benden iyi yazanı, benden iyi bileni, benden iyi düşüneni, benden iyi hissedeni, benden iyi farkedeni, benden iyi söyleyeni, yeri geldiğinde benden iyi delireni, benden iyi kavga edeni, kısaca aklına gelecek pek çok şeyi benden iyi yapanı okumayı severdim. Sen bir zamanlar benden iyiydin. Sen “Yazar”dın, ben “Okur”dum. Sen yazardın ben okurdum. Sen artık yazamıyorsun ve ben seni okumak istemiyorum... Olmuyor. Roman yazarı, yemek yazarı, reklâm yazarı, ya da her şey hakkında yazdığını zanneden “köşe yazarı... Sen artık çıkmazdasın. Yazamıyorsun. Senden önceki yazarlar okur-yazarlardı. O yüzden “Yazar”lardı. Sen kendinden başkasını okumuyorsun. Ukâla ve tembelsin.Uyan, etrafına bak. İnsanların gündelik sohbetlerindeki ifadeleri, sen kerâmeti kendinden menkul fikirler gibi yazmaya çalıştıkça, orjinal, ses getirici, düşündürücü ve kayda değer birşeyler yazamayıp, bir de kâinatın sırrını biliyor da söylemiyor gibi ortalıkta dolaştıkça, o kullanmaya çalıştığın harflerin altında minicik mini minnacık kalıyorsun. Çünki sen yanlış aynalarda kendini aramaktasın. Sen ve benzerlerin artık biz “Okur”lar için yazamıyor. Sen ve benzerlerin yalnızca kendi kendileri için yazıp çiziyor. Eski itibarınız niye yok hiç düşündün mü? Çünki siz kendisine “yazar” diyen ama “yazı”ya saygısı olmayanlar, kaleme, kitaba ihanet ettiniz. Gidip bakın, 1930’larda, 1940’larda gazetelerde de yazan “Yazar”lara. Sizden önce bu işi yapanlar nasıl yazarlarmış? Böyle aynı şablondan çıkmış gibiymiş yazılar, böyle sade suya tirit cinsinden, böyle edebî, edebiyatı bilmez cinsinden, böyle alelade böyle seviyesiz miymiş?

Muharrirle, müellif (Écrivant ile écrivain ya da yazan ile yazar dersem anlar mısın?) arasındaki farkı sen elinde kalem olan bilmiyor, ben “Okur” olarak biliyor, ayırdedebiliyorsam senin hükmün bitmiş, çağın geçmiştir artık.

Şimdi iletişim de digital kalem de. Herkes, her konuda yazıyor. Dünyanın öbür ucunda da olsa ilgiler, bilgiler saniyeler içinde paylaşılıyor. Sen, kendini geliştirecek, etrafında olup bitenleri farkedemeyecek kadar meguldün egonu okşamakla, son çağrıyı da kaçırdın...Yazmak bir sanat ama sen sanatçı değilsin, zanaatkârın da yaptığı işe biraz saygısı olur, sen zanaatçı da değilsin.

Ben hâla “okurum” ama sen (kıyıda köşede yazmaya devam etsen de) benim ve benim gibi düşünenler için artık “Yazar” değilsin.

Kendini geliştirmediğin, bulunduğun yerin hakkını vermediğin, benim entellektüel zevklerime, duygularıma, değer yargılarıma önem vermediğin, asıl önemlisi önce sen iyi yazma kaygısını terkettiğin için bütün bunlara uzun zaman sabır gösteren ben nihayet bugün seni terkediyorum.

İmza: Okur

 
Toplam blog
: 96
: 1137
Kayıt tarihi
: 28.03.07
 
 

 Hacettepe Üniversitesi mezunu, nörobilimden psikolojiye disiplinlerarası eğitime hevesli bir Türko..