Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '11

 
Kategori
Güncel
 

Olanları aklım almıyor!

Olanları aklım almıyor!
 

Terörün yüzü


Gene hain bir pusu, gene ölüm ve gene acı! 

Diyarbakır/Silvan kırsalında PKK'nın yaptığı iddia edilen bir saldırı sonucu 13 askerimiz sehit oldu. Gene 13 ailenin bağrına ateş düştü, gene yürekler yandı, gene umutlar ve hayaller geri gelmeyecek biçimde kaybolup gitti. 

Belli ki, ülkemiz yeniden korku, endişe ve huzursuzluk batağının içine çekilmeye çalışılıyor. Birileri, insanımızı rahatsız etmekten, üzmekten, ümitsizliğe düşürmekten sadistçe zevk alıyor. Malesef bunu da her istediğinde başarıyor. 

Kafam da vaziyet te o kadar karışık ki, nereden başlayacağımı bilemiyorum. PKK'nın Öcalan tarafından yönetildiği söyleniyor. Halbuki o, avukatları aracalığıyla BDP'lilere, "Meclise gidip yemin edin, " PKK'lılara, "15 Temmuz'la ilgili eylem kararının hükmü kalkmıştır" diye haber ulaştırıyor ama, emrindeki teröristler onu takmıyor. Pusu kurup, saldırı yapıyor. 

Tabi her zamanki gibi terör uzmanlarının buna münasip bir açıklama bulmaları gerekiyor. Onlar da olaya, "Bazı terör grupları komuta kademesinden bağımsız eylemler yapabilir" şeklinde şeklinde bir izahat getiriyor. Bu da, hem yapmadığı eylemi kabul edip etmemekte kararsız kalan PKK'nın, hem de saldırının arkasındaki güç odağının işine yarıyor. 

Vatandaş, bir örgüt komutanından habersiz eylem yapabilir mi diye düşünürken, işin aktörleri de zaman kazanıyor. Bu süre içinde irtibat kurarak, yeni bir mazeret uydurmalarına gerek kalmadan, terör uzmanlarının ortaya attığı, "merkezden bağımsız bir grubun eylemi" fikrinde mutabakata varıyorlar. Böylece esas el gizlenmiş, PKK da taraftarlarını mutlu edecek bolca bonus kazanmış oluyor. Demem o ki, PKK terör örgütü, Öcalan tarafından değil, bir odak tarafından yönlendiriliyor. 

Nedense terör eylemleri, devlet eliyle yürütülen olumlu teşebbüslerle paralel biçimde artıyor. 12 Haziran 2011 seçiminden Ak Parti'nin galip çıkması, demokratik açılımın devam etmesi, bu yasama döneminde yeni bir anayasa yapma niyeti, Ergenekon'un Silivri, BDP'nin Hatip Dicle mağlubiyeti birilerini son derece rahatsız etmiş görünüyor. Saldırı ve saldırılar öyle bir zamana rastlıyor ki, insan ister istemez, derinlere gizlenmiş bir grubun, "siz bu adamları bırakmazsınız ha, yeni anayasa yaparsınız ha; madem öyle alın bakalım" diyerek, terör yoluyla mevcut gidişi akamete uğratmaya çalıştığını düşünüyor. 

Terör eylemlerinin, "demokratik ve ekonomik girişimleri" engeleme ve bir kısım mihrakların saltanatlarını koruma veya kaybettiklerini geri kazanma umuduyla tertiplendiği hususunda artık ekseriyet fikirbirliği etmektedir. Demokratik açılımın başladığı günlerde Habur sınır kapısında teslim olan militanların tahrikiyle ülkenin ayağa kalkması, 2007 seçimleri öncesinde zıvanadan çıkan terör ve artan şehit sayısı bunun açık örneğidir. 

Yapılanların, iktidarın elini zayıflatma veya seçmenin Ak Parti'ye olan ilgisini azaltma amacına yönelik teşebbüsler olduğunu anlamak için medyum olmak gerekmiyor/du. Esasen PKK, KCK, DHKP-C ve Hizbullah benzeri örgütlerin demokratik veya teokratik bir yönetim özleminden doğmadığını bunların, ülkede kaos çıkarmak veya iktidarları hizaya sokmak amacıyla yerli/yabancı güç odakları tarafından kurulup kullanıldığını artık, aklı başında olan herkes biliyor. 

Haberlere göre Silvan kısalındaki saldırı, arama tarama faaliyetleri sırasında meydana geliyor. Ben konunun uzmanı falan değilim. Fakat, bir kaçırma veya saldırı olayından sonra arama ve tarama faaliyeti yapılacaksa bunun, bir tabur veya bir alay askerle yapılmaması gerekir diyorum. İz sürme ve takip görevinin sivil kıyafetli, halktanmış gibi görünen insanlarca yürütülmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum. Askerin veya silahlı unsurların, yer veya nokta tesbitinden sonra devreye girmesini akla daha yakın görüyorum. 

Şimdi konuyla ilgili şu alıntıyı okuyalım: "Askeri kaynaklar ve istihbarat birimleri, 6 kişilik bir grubun daha önce bölgede 10 gün boyunca keşif yaparak askeri hareketliliği izlediğini belirtiyor. Silvan sorumlusu da eylem kararı alıyor. Eyleme Batman ve Bitlis kırsalında bulunan bir miktar terörist de destek olarak geliyor. En az 20 kişiler. Belirli alanlara mayın tuzaklıyor. Sonra da 4 ayrı koldan uzun namlulu silah, el bombası ve lav silahlarıyla saldırıyorlar." (Milliyet) 

Burada, askeri kaynakların konuyla ilgili detaylı bilgilere sahip olduğunu görüyoruz. İşte burada, "acaba bu bilgiler neden eylemi önleme noktasında bir işe yaramamıştır" deme hakımız doğuyor. Olay olup bittikten sonra bunları paylaşmanın ne yararı var ki? Benzer açıklamalar, Reşadiye baskınında yedi askerin şehadetinin ardından da yapılmıştı. Teröristlerin kürtçe/türkçe karışık telsiz konuşmaları yayınlanmıştı. Birileri kendilerince, görevlerini hakkıyla ifa ettiklerini anlatmak isterken, milleti saf yerine koyduklarını farkedemiyor. Artık insanlar, masaya vurulan yumruktan, gür çıkan sesten korkmuyor. Doğru bildiğini cesaretle söylemekten çekinmiyor. Muhatabına, "madem bunları biliyordun, niye tedbir almadın" diyebiliyor. 

Onüç asker şehit olduktan, onuç ocağa ateş düştükten, ümitler, hayaller söndükten, gencecik bedenler bir daha dönmemek üzere yitirildikten sonra bir sürü istihbarat bilgisi yayınlamanın hiç bir anlamı yoktur. Aksine bu, elindeki istihbaratı değerlendiremediğinin, gaflete düştüğünün ilânıdır. 

Saldırı sonrası, sayılarının 20/30 kadar olduğu söylenen teröristleri etkisiz hale getirmek için bölge uçak ve helikopterler tarafından bombalanıyor. Yani, 30 kişi için ordu seferber oluyor! Sonuçta herşey, daha önce defalarca yaşandığı gibi oluyor! Bunca çabanın sonunda askerlerimiz açılan ateşle, çıkan yangınla 13 zayiat veriyor ama teröristler onca merminin, bombanın ve çevreyi saran alevlerin arasından sadece yedi kayıp bırakarak sıyrılıp kaçıyor. Saldırı, kimi habere göre yemek esnasında, kimine göre yamaçtaki mağaralara girmek isterken meydana geliyor. Bazıları yangının, teröristlerin bombalarından, bazıları da TSK uçaklarının attıklarından çıktığını iddia ediyor. 

Sanıyorum, bu olayın esasına ilişkin ipuçlarına önümüzdeki onbeş yirmi gün içinde ulaşılacaktır. Demem o ki, medya Dağlıca, Aktütün, Hantepe, vesair baskınları nasıl takip ettiyse bu hadiseyi de ciddiye alacak ve peşini bırakmayacaktır. Gerçekler ortaya döküldüğünde muhtemelen, Türkiye'nin en güvenilir kurumu gene zor durumda kalacaktır ama o, her zamanki gibi buna aldırmayacaktır. En güvenilir kurumun, "güven veren konumda olamaması" ne garip değil mi? 

Bir Not: Twitter de biri, "Komutanlar içeride, PKK dışarıda" diye bir not düşmüş. Sanki komutanlar dışarıda iken hiç baskın olmamıştı! Galiba milleti, kendisi gibi "balık hafızalı" sanıyor! 

Resim: tr.caspianweekly.org 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..