Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '08

 
Kategori
Sinema
 

Öldür.com

Öldür.com
 

Öldür.com sinema afişi


Untraceable(Öldürcom)

Özel Ajan Jennifer Marsh, FBI’ın Portland’daki bürosundan internet üzerinden işlenen suçların(Dolandırıcılık, yasal olmayan müzik paylaşımı gibi)elektronik olarak takibini yaparak suç işleyenlerin izini sürmekte ve onları yakalamaktadır. Bir anlamda siber polistir.

Bir gün killwithme.com (Benimle öldür) adresindeki siteden haberdar olur. Bu sitede bir fare tuzağına yakalanmış küçük bir kedi yavrusunun görüntüsü canlı olarak yayımlanmaktadır. Tuzağa takılan kedi aç ve susuz kaldığı için ölümü siteden an ve an izlenmektedir. Ajan Marsh ve ortağı bu sitenin üzerine düşmek için üstlerinden izin almak ister fakat sonuçta ölen bir kedidir. Kimse bunu umursamaz.

Ancak kısa bir süre sonra aynı sitede elleri ve kolları bağlı bir insan görütüsü belirir. Katilin amacı bellidir. Ne kadar çok insan siteyi ziyaret ederse kurbanın yavaş yavaş ölmesi için şırıngayla kanına verdiği kimyasal ilacın dozu daha da artacaktır. Beklenen gerçekleşir ve bu olayı görmek isteyen meraklı insanlar siteye hücum eder. Kurban kısa sürede ölür. Ajan Marsh ve ortağı yanlarına bir polis dedektifini de alarak olayı araştırmaya başlar...

Yine bir amerikan filmi ve yine muhteşem sinemacılarımız iş başında. ‘İzsiz’ olan filmin adını dahice ‘Öldürcom’ olarak değiştirmişler. Ne de olsa sadece onlar biliyor orijinal ismiyle insanları sinemaya çekemeyeceklerini! Onlar daha iyi biliyor filmin yapımcılarından bir filmin kendi ismiyle izlenip izlenmeyeceğini!

Neyse, karşımızda onlarca hatta yüzlerce kez izlediğimiz bir katil-polis hikâyesi var. Katil kusursuzca hazırladığı tuzaklarla insanları öldürüyor. (Kimyasal ilacı kurbana şırıngayla enjekte etmek, çok güçlü spot ışıklarıyla bir insanı kızartmak ya da asit banyosu yaptırmak gibi...)Poliste sadece diğer insanların yaptığı gibi bu ölümleri internetten izliyor. Site kapatılmaya çalışılıyor ancak başarılı olunamıyor çünkü karşılarında bir dahi var. Bir de siteye sadece Amerikalılar ulaşabiliyor.

Filmi izlerken yer yer sıkılıyorsunuz çünkü size yeni bir şey anlatmıyor. Tam bir kedi fare oyunu. Olayların nasıl gelişeceğini aç çok kestiriyorsunuz. Filmin en ilginç tarafı ise katilin yaşanan ölümlerle direkt olarak suçlu olmadığı. Aksine, internet kullanıcılarının kurbanların öldürüleceğini bile bile siteye girmesi tüm film boyunca sorgulanıyor. (FBI televizyonlara çıkıp insanları uyarıyor ve “Kim bu siteye girerse suça ortak olur” diyor. Katil, kurbanıyla konuşurken “Kimse siteye girmeseydi yaşayacaksın” diyor.)

Sizlere sıkı bir gerilim filmiyle karşı karşıya olduğunuzu söylemek isterdim ama nafile. Bir kere bile filmi izlerken gerilmiyorsunuz. Aksiyon deseniz neredeyse sıfır. Koskoca filmde sadece Ajan Marsh’ın arabasının camı patlıyor ve iki kapı kırılıyor o kadar. Filmin hemen başında kimin katil olduğunu anlıyorsunuz. Size verilen ipuçlarını kolayca çözüyorsunuz. Yani film sizi katil ve polis filmlerinin en görkemlisi olan Brad Pitt ve Morgan Freeman’ın oynadığı ‘Seven-Yedi’ filmi gibi düşünmeye itmiyor. Sadece izliyorsunuz.

Ancak ‘Öldürcom’daki küçük ayrıntıları eğer kaçırmazsanız size filmden daha fazlasını veriyor. Birincisi son zamanlarda Amerikan filmlerinde ve dizilerinde İstanbul isminin daha çok kullanılmaya başlaması. Bu filmde de sitenin nereden yayın yaptığı konuşulurken Oslo’dan İstanbula kadar olan yerlerin bahsi geçiyor. Yani artık İstanbul yavaş yavaş insanların aklında yer edinmeye başladı ki filmlerde karşımıza çıkıyor. Ama adım gibi eminim ki filmi izleyen bazı insanlar, FBI’ın adam öldürülen sitenin ilk başta İstanbul’da olabileceğini ima etmelerine takılıp, “Bizi katil yaptılar” diyebilir!

İkinci ayrıntıysa katilin, Ajan Marsh’ın kızını sitede öldürmek için göstermesi ancak küçük bir kızı öldürmeyeceğini ve onun daha çocuk olduğunu ima ettiği sahnelerdir.. Buradan da anlıyorsunuz ki katil ne kadar acımasız olursa olsun çocuklara zarar vermiyor. Bunu nerdeyse tüm Amerikan filmlerinde rastlayabilirsiniz fakat bir farkla. Fark ise Amerikan filmlerindeki Amerikalı katiller çocukları öldürmez.

Bir Iraklı, başrölünü Val Kilmer’ın paylaştığı 2008 yapımı Conspiracy(Komplo) filminde küçücük bir kızın üstünde bombasını rahatlıkla patlatır ya da 2002 yapımı Arnold Schwarzenegger’in oynadığı Collateral Damage(Ölümüne takip) filminde bir kolombiyalı içinde çocuklarında bulunduğu bir kafetaryayı rahatlıkla havaya uçurabilir. Kısacası Amerikalılar yine yapacağını yapıyor ve düşmanlarının ne kadar acımasız olacağını bu küçücük ayrıntılarla insanların beyinlerine kazıyor.

Üçüncü ayrıntıysa siteye sadece Amerikalıların girmesidir. Esasında tüm film boyunca Amerikalılar sorgulanmaktadır. Bile bile suçsuz insanları öldüren katil değil internet kullanıcılarıdır. Hem de çoğu olaylardan bir haberdir ve ölen insanların numaradan öldüğünü sanmaktadır.

Dördüncü ayrıntı Rusya’dır. Ne de olsa eski düşmandır ve site Rusya üzerinden yayın yapmaktadır ve FBI siteyi kapatamaz.

Beşinci ve son ayrıntı Mors alfabesidir. Filmin anahtarıdır çünkü bununla beraber her şey çözülür. Ajan Marsh’ın ortağı yakalan kurbanların mors alfabesini bilmeleri halinde sadece gözlerini kullanarak polislere katil ve bulunduğu yer hakkında bilgiler verebileceğini filmin başında açıklar. Ne yazık ki o bilgiyi yani mors alfabesini bilen ajanda kendisidir ve ne trajik ki son kurbanlardan biri de o olur. Yakalanan ajanımız bize gözlerini kırparak katil hakkında ipucun verir.

Sonuç olarak çok ama çok sıkılmadan ve size verdiğim ayrıntılar için bile izlenebilecek bir filmle karşı karşıyayız. İyi seyirler...

 
Toplam blog
: 27
: 890
Kayıt tarihi
: 27.12.07
 
 

İletişim fakültesi mezunuyum. Medya sektöründe çalışmaktayım. Yazı yazmayı seviyorum ..