Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '08

 
Kategori
Deneme
 

Öldürdün beni Sezar

Pinokyo'nun sezgisi olmayı kabul eden cırcır böceğine ithafen :)

Çoğumuzun içinde yaşayan ve hep "kendi"mize söz dinletmeye çalışan biri için...

Ben şimdi başlıyorum. Sen yola hiç çıkma istersen. Yetişemeyeceksin çünkü bana galiba. Boşuna telaş etme. Hepsi sona erecek peşim sıra. Elindekilerle yetinmek zorunda kalacaksın bir süre. Daha sonra her istediğine sahip olabilirsin ama. Kendini her türlü doyuma ve her türlü açlığa hazırlamalısın. Her şeyi bilmen imkansız ancak belki fikir sahibi olabilirsin birkaçı hakkında. Peşin hükümlü olma. Kesin kararlı olduğun kadar...

Çok düşünüyorsun bazen. Düşündükçe katlanamıyorsun olanlara. Endişelerini anlıyorum ancak sürekliliğinden korkuyorum. Yaptıkların, yapacaklarının üzerine gölge ediyor. Hatalarını ve hatalarından çıkaramadığın dersleri kurcalayıp, yapmak istediğin her şeyin üstüne boca ediyorsun. Onları da yanlışlarınla süslüyorsun. Ve sonra "her şey berbat oldu" deyip, yaşanmamış her şeyi rafa kaldırıyorsun. Henüz hiçbir şey yaşamamışken üstelik...

Yaralarını görüyorum, hepsi taze... Ancak daha fazla oynama kabuklarıyla, daha fazla deşme içlerini. Yoksa hiç iyileşmeyecekler bu gidişle. Hiç dinmeyecek verdikleri acı... Aynaya baktığın zaman gülümsemeyi dene bir kez de. Belki daha farklı hissedersin kendini ve aynada gördüklerine alışırsın bir süre sonra. Her defasında ilk kez görüyormuş gibi şaşırmayıp... Oysa yaşadığın her şeyi hatırlıyorsun. Tek bir anıyı dahi unutmamak üzere hem de... Çocukluğundaki bahçeyi, okula giderken sırtında ağırlaşan çantayı ve bir sabah güneş doğmadan uyanıp, evinden çok uzak ve çok soğuk bir yere gitmek zorunda kalışını...

Böyle olmasını istemezdin biliyorum, böyle hatırlayınca bir anda, hepsinin içine daha çok yerleşiyor olmasını da istemezdin. Kalbinin olması gerektiği yerde olmayışından belli, nasıl bu kadar farklı kalabildiğin hepimizden... Nasıl bu kadar uzak kalabildiğin içimizdeyken... Biz seni göğsümüze basmıştık oysa ki. Başını okşamayı unutmuş muyduk yoksa?

Bazen kalp atışlarını dinliyorum. Kulağımı dayadığımda, aniden kalkıyorsun yattığın yerden. Nefes almakta zorlanıyorsun biliyorum. Düşüncelerinin canlanıp, üstüne çökmüş olmasından korkuyorsun. Bunu da biliyorum. Kimse öğretmedi bana bunları. Hepsini ben öğrendim, hep seni izledim, hep dinledim seni, içinden geçirdiklerini bile... Sonra bir gün ve yıllar sonra bir gün daha, çok acıdı canın. Onu da biliyorum. Nasıl korktuğunu ve nasıl acıdığını canının... Sen yüz üstü uzanırken önlerinde, onlar bıçaklarını daldırdılar içine. Hiçbir şey hissetmiyordun o zaman, söküp almışlardı içinden ruhunu çünkü. İki kez yaşadın bunu üstelik. İki kez uyuttular seni ve iki kez çıkardılar ruhunu yerinden. Sonra ruhun gelip buldu seni... Demek ki iyi öğretmişsin ona acı çekmeyi.

Sonra bebek oldun, annenin kollarına uzandın. O büyüttü seni yeniden, sen ayağa kalkıp yürüdün tekrar. Kalbin hep hastaydı bunları yaşarken de... Ve kalbindeki o iyileşmez hastalıkla, yolladılar seni başka bir şehre. Yıllar sonra evine tekrar dönmek üzere... Evine döndüğünde, seni bekleyen birisi veda etti sana. Sen geldin, O gitti...

Sonra hiç ayrılmadın yuvandan, belki bir daha hiç ayrılmayacaksın buradan. Kalbin hala aynı... Hala korkuyorsun ve korktukların gittikçe daha çok üzüyor seni. Neden böyle yaptığını anlamıyorum, neden kendine bile bile böyle yaptığını... Oysa her şeyi olduğu gibi kabullenmeni ve yaşadıklarının tadına varmanı isterdim. Acısıyla tatlısıyla tadabilmeni her birini... Pek cesur değilsin biliyorum ama soğukkanlısın. En azından deneyebilirsin. Denemekten, fazla zarar göreceğini sanmıyorum.

Belki kısa, çok kısa bir süre önce gittiğin bir yer ve orada gördüğün şeyler engelliyor seni. Sen orayı bırakmış olsan da, orası seni bırakmamış anlaşılan... Ya da orası seni bırakmış ama sen hala oradasın... Bazen oraya saplanıp kaldığına ve bir daha hiç kurtulamayacağına ben de inanıyorum biliyor musun? Ve buna ne kadar üzülüyorum bir bilsen... Aynı senin oradayken gördüklerine, duyduklarına ve en önemlisi yaşadıkların karşısında hissettiklerine üzüldüğün gibi... Senden bana bulaşıyor belki bu ağır hüzün hali. Kendimi umutsuz ve cesaretsiz buluyorum bir anda. Bu yüzden sana da yardımcı olamıyorum çoğu zaman. Kendimle hesaplaşmaktan, kendimi sorgulayıp yargılamaktan, sana hak ettiğin değeri veremiyorum. Bu beni çok üzüyor. Bir bilsen ikimize de neler ettiğini...

Sen aslında iyi birisin, bunu bildiğimi bil. Ama iyiliğin o kadar derinde ki, onu çıkarmaya fırsat bulamadan, kötülük kalkıp geliyor yerinden... Bu yüzden yaşadıklarında hep başka bir kabahatli arıyorsun. Bütün bunlar hep başkasının suçuymuş gibi geliyor sana. Aynaya bakmanı söylemiştim bu yüzden daha önce sana...

İnan bana, gördüklerin, şu anda yaşadıklarından daha ürkütücü gelmeyecek sana. Gözlerinin ardına uzanmış başka insanlar var. Hepsi sensin, hepsi senin... Ve emin ol hepsini yaşayabilecek kuvvettesin, hepsini yaşatabilecek yaştasın...

Oysa bir de bana bak, ne kadar yaşlıyım... Çok az zamanım kaldı burada biliyorum. Ama bir sana bir de dönüp kendime baktığımda, gördüklerimi sana da göstermek için biraz daha vaktim olduğuna inanıyorum. Yürüdüğün yollara dönüp bakman için geç değil, güven bana. Artık yürüdüklerinin üstünden tekrar tekrar geçme vakti değil. Artık onları geride bırakıp, yeni yollara çıkma vakti... Lütfen benim güvenime sarıl ve yola çık artık.

Göreceklerin, gördüklerinden daha kötü olacak diye bir şey yok. Buna inanırsan daha yolun başında, bir adım öteye bile gidemezsin korkudan. Yaşamadığın, hiç tatmadığın şeyler hakkında fikir yürütüp durma ne olur. Bilmediğin şeyleri de biliyormuş gibi ilgisiz karşılama lütfen, onlara kayıtsız kalma. Çünkü hepsi senin için bir anlam taşıdılar yıllar boyunca, hepsi sana ait bir şey barındırdı içinde. Onlara bu kadar üvey kalma lütfen. Hepsini içine al ve sindir. Hepsini kabul et artık.

Ben bildiklerimi paylaşıyorum seninle sadece. Elbet benim de henüz öğrenemediğim şeyler var hakkında. Daha nice bilmediğim giz var seninle ilgili hayatın içinde. Ama ben korkmuyorum bak, ne gelecekse başımıza beraber gelecek, yanında olacağım senin, yanımda olacaksın sen de benim. Birlikte karşılayacağız her ne olacaksa. Ben sadece sana yardım edeceğim. Sen çizeceksin yürümek istediğin yolları. Kimi istersen onu alacaksın yanına. Ya da yapayalnız ilerleyeceksin tek şeritte, kim bilir...

Koyunlardır sürüler halinde yürüyen. Bir koyun, ona yolu gösterecek bir çoban ister başında. Senin bunlara ihtiyacın yok. Çünkü sen hiçbir zaman, birilerinin seni yönlendirmesine muhtaç olmadın. Çünkü sen olması gerektiği gibi "insan" oldun hep. Belki biraz noksanla olsa da...

Kimsenin kuyusunu kazmadın biliyor musun, kimsenin ardından konuşmadın, kimseye sana yaptıklarından ötürü ceza kesmedin. Kin güttün ama kinini içinde eritip yok ettin ve kimseye zarar vermedin. Oysa birileri arkandan konuştu senin. Belki hala konuşuyorlardır. Ve kin besledi sana birileri, kinlerini besleyip büyüttüler ve saldılar üstüne. Yaralar aldın her kavgada ama sende açılan yaralar kadar kanatmadın kimseyi. Şimdi bile ceza veriyor sana birileri. Akılları sıra cezalandırıyorlar seni, onların istediği gibi olmadığın için...

Korkma ne olur. Yanındaydım senin hep, bak bugüne kadar fark etmemişsin bile bunu. Ama artık bugünden itibaren biliyorsun. Ve bugünden sonra da yanında olacağım. Seni korumak için değil, senin kendini koruyabilmen için... Bana bakıp göreceksin gitmen gereken yolları, sapman gereken yol ayrımlarını. Bazen hataya düşürebilirim seni ama asla sırtından vurmam. Dediğim gibi, benim bile hala öğrenemediğim sırlarla dolu bu hayat...

Artık birlikte öğrencisi olacağız hayatın. Onun öğrettiklerini not et bir yere, lazım oluyor çünkü mutlaka bir gün bir yerde. Seninle çok şey öğreneceğiz, çok şey paylaşacağız, daha çok konuşacağız hakkında senin. Her gün yanında olmak için çalacağım kapını. Açarsan, içine yerleşen korkuların düşmanı ve henüz keşfedemediğin "kendi"nin biricik dostu olurum.

Yorgunluğunu anlıyorum ama hadi, bir an önce yola çıkmanı bekliyorum.

 
Toplam blog
: 9
: 481
Kayıt tarihi
: 30.11.08
 
 

İstanbul doğumluyum. Sakarya Üniversitesi’nden mezunum. İstanbul Anadolu yakasında oturuyorum. Şu an..