Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '15

 
Kategori
Turizm
 

Olimpos ile tanıştınız mı?

Olimpos ile tanıştınız mı?
 

olimpos


İlk blog yazım (: Amacım yaptığım seyahatler ile ilgili kalemimim yettiği kadarını sizlere anlatabilmek. Yazar kimliği birkaç cümle edinilerek kazanılabilen bir kimlik değil muhakkak ve bu anlamda elbette yazar değilim ama gezdiğim, gördüğüm yerleri anlatmaya çalışma çabası diyelim biz buna. İlk yazımda Olympos'tan bahsetmek istedim. Benim için oldukça özel bir yere sahip büyülü ortam : Olimpos...

Olimpos‘un gündüzü ayrı , gecesi ayrı güzeldir. Gündüz yapılabilecek birçok aktivite vardır ve geceleri de eğlenmeyi sevenler için canlı müzik , disko tarzı eğlence mekanları geç saatlere kadar açıktır. Eğer bunlardan uzak , sakin bir gece istiyorsanız kamelyalarımız da hafif müzik eşliğinde gecenin serinliğinin tadını çıkarabilirsiniz. Olympos’ta geceler ayrı bir güzeldir..

Olympos’u Antalya’ya gelmeden öncesinde Yunanistan’da sanırdım. Yunanistan’ın da bir Olympos’u var evet ama bahsi geçen Olympos’un Antalya’da gizlenmiş bir cennet olduğunu bilmiyordum. Kabul , cahilmişim. Antalya’dan Olympos’a giderken heyecanlıydım. Üzerine çok konuşulmuş , çok fazla konusu geçmişti. Nasıl bir yerdi ve her gidenin özel olarak nitelendirmesinin sebebi neydi ? Antalya’yı çıkar çıkmaz yol inanılmaz manzaralar ile süslenmeye başlamıştı bile. Sol taraf duvara benzeyen rakımı 2 binleri bulan Toroslar , sağ taraf ise alabildiğince mavi. Ne yana bakacağımı şaşırmış halde Kemer , Tekirova derken Olympos kavşağına vardık. Olympos kavşağı benim için o günden beri farklı bir yerdir. Durup bir çay molası verdik. Olympos’a 11 km yolumuz kalmıştı ve kavşaktaki dinlenme tesisinin balkonundan Olympos’u , Musa Dağı’nı kuş bakışı izliyorduk.

Mola sonrası kıvrımlı bir yoldan sıfır rakıma indik ve bir vadinin içine düştük. Özellikle coğrafi yapısı çok değişik bir yer ile karşılaştık. Dağların arasında bir vadinin içinde konuşlanmış pansiyonlar. Oldukça geniş bir uzunluğa yayılmış haldeler. Olympos Pansiyon’a eşyalarımızı bırakıp denize doğru yürümeye başladık. Olympos  , antik kenti ve Likya kalıntıları sayesinde sit alanı olduğu için denize sıfır tesis yapılamıyor. Bu sayede Akdeniz kıyı şeridi boyunca insanın mahvedemediği çok az sayıda yerden birisi olarak kalmış.

Denize gidebilmek için antik kentin içinden geçmek gerekiyor. Dere yatağı boyunca yürüyorsunuz ve her şey tamamen doğal. Patika tadında bir yol sizi dere kıyısı ile denize götürüyor. Denize varmadan hemen öncesinde sol iç tarafa yürüdüğünüzde antik kentin kalıntılarını gezebiliyorsunuz. Tarih meraklıları için tam bir cennet denilebilecek bir yer. Denize 50 metre kala yine solda yolunuzun üzerinde kaya mezarları var. Kutu şeklinde ve hala bozulmadan korunabilmişler.

Derken farklı mavisi ile Olympos Koyu sizi karşılıyor. Olympos plajında şezlong vb hizmetler yok. Kum , çakıl ve deniz. Tamamen doğal bir ortam. Ticari işletmelere açılmadığı için bu tip ihtiyaçları denize giden yoldaki marketlerden karşılayabiliyorsunuz. Sizlere şezlong ve şemsiye kiralayan birçok market bulunmakta. Kumsal yaklaşık 4-5 km boyunca Çıralı’ya kadar uzanıyor. Olympos’u farklı kılan bir şey de deniz arkasını dik dağlara yaslamış durumda. Yemyeşil dağlar ve masmavi bir deniz. Doğaya karıştığınızı hissediyorsunuz.

Olympos'u kim nasıl tasfir ederse etsin eksik kalır , tam olmaz ve hata asıl Olympos'u anlatmaz. Burada isterseniz sayfalarca okuyun , kendi gözlerinizle görmediğiniz sürece Olympos'u anlayamaz ve hissedemezsiniz.


Olympos bir Bodrum , Çeşme veya ismi çok duyulmuş tatil beldelerinden herhangi birine benzemez. Kendine has bir havası , ruhu vardır. Gündüzü farklı , gecesi farklıdır ve bir tatilden beklenen hemen her türlü alternatife sahip orijinal bir yerdir.

Olympos'ta denizin ve eşsiz manzaraların tadını çıkardıktan sonra akşam üzeri Olympos Pansiyon'a döndük. Olympos Pansiyon'dan kısaca söz etmeden geçmek olmaz. Odalarımız ağaç ev tarzındaydı ama klasik bungalovdan farklı olarak 3 katlı inşa edilmiş ve oda genişliği olarak normal otel odası büyüklüğündeydi. Hem ağaç ev hem de içinde LCD tv bulunan , duşu tuvaleti olan ve oldukça büyük ferah oldalardı. Normalde ağaç evler 12 metrekare civarında dar küçük tek katlı odalardır ama Olympos Pansiyon bu anlamda farklı bir bakış açısı getirmiş. Doğallıktan ödün vermeden lüks ve konforlu odalarda konaklama imkanı sunmuş.

Akşam yemeği için aşağı indiğimizde bizi açık büfe mükellef bir masa bekliyordu. Oldukça fazla çeşit vardı ve herbiri çok lezizdi. Pansiyon sahibi ile konuştuğumuzda yemek için kullanılan malzemenin birçoğunun doğal ve kendi üretimleri olduğunu öğrendik. Adrasan'da seraları olan işletmeci ve ailesi pansiyon mutfağı için ihtiyaç olabilecek her türlü sebzeyi kendileri yetiştiriyorlarmış. Lezzetli ve keyifli bir yemek sonrası günü tamamladığımızı düşünüyorduk ama durum değişti.

Yanartaş gece ziyaret edilir !

Çıralı'da bulunan Yanartaş Prometheus'un insanlara hediyesi olan ateşin ilk yeryüzüne düştüğü yer olarak anlatılan , kayaların arasından alevlerin çıktığı enteresan bir yer. Çıralı'dan yaklaşık 800 metrelik bir dağa tırmanmak gerekiyor. Sonrasında büyüklü küçüklü yanan kayalarla karşılaşıyorsunuz. Yanında içki ve sucuk getirenler , enstürmanları ile gelip müzik yapanlarla da karşılaşmanız mümkün. Gecenin karanlığı taşların arasından çıkan alevler ile aydınlatıyor çevreyi. Sevgiliniz ile Olympos'ta iseniz Yanartaş'ı görmenizi daha önemle tavsiye ederim. Romantik bir akşam olacağından emin olabilirsiniz.

 
Toplam blog
: 2
: 263
Kayıt tarihi
: 13.03.15
 
 

Antalya merkezi merkez olarak kabul edip yerinde durmayan, her ay farklı bir coğrafyayı görmek iç..