Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

OLMADI BE YUNUS, OLMADI...

OLMADI BE YUNUS, OLMADI...
 

BU BASKIŞLARIN ALTINDA EZİLMEK GEREK...


Olmadı be Yunus, olmadı…


Şimdi de vardır, görürsünüz…


Adam, kafesinin içine koyduğu bir kuş vardır. Önünde de, bir tahta üzerine yerleştirilmiş katlanmış kâğıtlar.


Bizim çocukluğunuzda “Kader, kısmet, talih… Beş kuruş” diye bağırırdı. Verirsiniz beş kuruşu, kafesteki kuş çıkar, gagasıyla o kâğıtlardan birini alır. Gagasındaki kâğıdın içinde, sizin “Kaderiniz, kısmetinin ve talihiniz” yazılıdır, açar okursunuz.


Çoğu zaman güzel sözler, ya da bir mani vardır o kâğıtlarda.


Keşke o kuşlara çektirebilseydik “Ülkemin” ve “Ülkemin insanının” talihini…


Ne yazık ki bizim “Kaderiniz, kısmetinin ve talihiniz” insanlar eliyle çekiliyor ve onların beyinlerinde “Güzellik” yok. Hep “Hırs” var, “Çok kazanmak” var.


Işıkara Hoca’nın dediği gibi…


“İnsanları deprem değil, bina öldürür…”


Teknik bilgilere girmeye gerek yok, zaten aklımız da ermez. Ama “aklımızın erdiği” bir konu var. Doğal felaketlerde kendi elimizle kendimizi yok ediyoruz, ondan sonra da oturup ağlıyoruz, “Yardım edin” diye feryat figan gökyüzünü sarıyor.


Televizyon kanallarında Erciş Belediye Başkanının sesini duyuyoruz…


Ulaşabildiği kadar “Yetişin, yardım edin” diye sesleniyor herkese.
 

Elbette yardım edeceğiz, elbette bu felaketin altından ülkemiz ve insanlarımız olarak kalkacağız, elbette yaralarımızı saracağız da…


Ya sen “Yardım edin” diye seslenen belediye başkanım… Ya sen bu felaketin altından nasıl kalkacaksın?
 

Bu soruların cevabını bugüne kadar veremedik, bundan sonra da “Ders çıkartıp” verebileceğimiz yönünde bir kanaatim da yok zaten.


Ajanslara servis edilen bir fotoğraf…


Yunus… Üzerine siper olmuş bir el görüyoruz. Altında bir minder, kurtarılana kadar biraz rahat etsin diye yerleştirmişler. Öyle bir bakış bakıyor ki “Sizin suçunuz, sizin…” diye sadece “Sitem” ediyor.


O Yunus, oradan “Sağ” çıkartılıyor…


Sonra?...


Yunus, orada beklerken belki de farkında olmadığı “İç kanama” nedeniyle hayatını kaybediyor. Ailesi, tabi kalanı varsa, sevinçlerini sürdüremiyorlar.


Şimdi o fotoğrafa bakıyorum…


Siz de bakın…


Birilerinin ihmali, bir başkasının “Hırs” ile işlediği suç sonucu var ortada…
 

Ve beton yığınlarının altında dünyaya son kez bakan gözler…


Yunus’un suçu mu bu?


Yıkıntının altından kurtarıp sevinirken… Şimdi sana ne diyeceğiz be Yusuf, ne diyeceğiz?


Seni “Sağ” olarak kurtardık ama hayata bağlayamadık Yunus, bağlayamadık… Umarım orada beklerkenki “Bakışın” birilerinin yüreğini de yakar.


Akılları başa getirir mi? İşte orası kuşkulu.


25 EKİM 2011
İBRAHİM PEKBAY 
 

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..