Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '12

 
Kategori
Güncel
 

Olmasaydın, olmazdık

Olmasaydın, olmazdık
 

Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938), Türkiye Cumhuriyeti kurucusu.


Sessiz bir 10 Kasım sabahı. Evden çıktım, sahile doğru yürüyorum. Ortalıkta pek insan görünmüyor. Dükkanlar henüz açılmamış, trafik yoğun değil. Hava kapalı ama yağmur yok. Bugün, sahilde bir eylem olacak, büyük bir adam için, Atatürk için bir insan zinciri oluşturacağız.

Bakıyorum, pek kimse yok ortada. Acaba sahil de böyle mi diye bir kuşku geçiriyorum. Böyle ise, kimse yoksa eğer, eylem suya düşer. Caddebostan’da, Bağdat Caddesi’nden Migros’a doğru gidiyorum, barlar sokağı da denen tek yönlü sokaktan denize doğru gidiyorum.

Fakat sokağı bitirip sahili gördüğüm zaman kuşkum sona eriyor. Sahilde tek sıra duran insanlar yok, bayağı bir kalabalık var. Havada bir helikopter uçuyor ve –akşam anladığımız gibi- çekim yapıyor. Tek sıra olacaktık ama insanlar o kadar çok ki, kollarını açmadan yan yana durdukları halde iki sıra olmuşlar, yine de sıraya giremeyenler var. Ben de onlardan biriydim. Geç kalmışım.

Görevliler var, herhalde Belediye tarafından görevlendirilmişler. Gençlerden Bostancı’ya doğru yürümelerini istediler. Sıralarda boşluk bulmak umuduyla Şaşkınbakkal’a doğru yürüdüm ve gördüğüm ilk boşlukta zincire katıldım. Resimler çektim, bir bisikletli alnında bir kamera ile önümüzden geçti.

Zaman da çabucak geçti. Sirenler çalmaya başladı. Saat dokuzu beş geçiyordu. Müzik sistemleri kurulmuş. Birden İstiklal marşı çalmaya başladı. İnsanlar katıldılar, ben de katıldım ama uygulama yanlıştı. Sirenin, yani iki dakikanın bitmesini beklemek gerekiyordu. Zaten görevli öyle söylemişti.

Marş, siren ve korna seslerinin sonunda bir de 10. Yıl marşını söyledik, fakat kimse dağılmak, gitmek istemiyordu. Bir süre daha öyle durup dağıldık.

Zincir oluşturma eylemi ilkti, bazı aksaklıkların olmasını hoş karşılayabilirim ama daha iyi olabilirdi. Ankara’dakiler Tandoğan’dan Anıt Kabir’e, oradan Kızılay’a yürümüşler. Dolmabahçe’ye binlerce kişi gitmiş. Burada da başka eylemler yapılabilirdi. Caddebostan KM, Kadıköy’de Barış Manço KM vardı. 6,5 km yol üzerinde başka kültür merkezleri, toplantı yapılabilecek yerler vardı mutlaka. Saat 10:00 itibarı ile Atatürk’ü anma toplantıları yapılabilirdi. Buralara tanınmış kişiler çağrılabilirdi. Tiyatrolar, müzik toplantıları olabilirdi. Onu yalnızca anmaktan çok düşüncelerini de anlamaya çalışabilirdik. Belki şimdi aklıma gelmeyen eylemler yapılabilirdi. Elele de tutuşmadık, sanki bir şeyden çekiniyorduk. Yakında birkaç işçi vardı, belki katılmak istediler ama çekingendiler. Düşünüyorum da, onları da alıp girmeliydim sıraya. Dedim ya ilkti bu diye, görelim bakalım, seneye neler olur. Belki de 10 Kasım yeniden çalışılmayan bir gün olmalı.

Bir başbakan ilk kez 10 Kasım anma günü eylemine katılmadı, Bali’de idi kendisi. Bilindiği gibi Türkiye’de Atatürk’ü sevmeyen bir kesim var, onlar da görünmediler. Ne büyük vefasızlık…

Bunların görüntüde Atatürk’ü sevmemelerinin tek nedeni var: Din. Ben onlara kandırılmış gözüyle bakıyorum. Çünkü, onlar neler olup bittiğini bilmiyorlar. Atatürk olmasaydı neler olacağını da düşünemiyorlar. Şöyle örnekler vereyim:

1877-1878 Savaşı’ndan önce, bugün Bulgaristan sınırlarında olan Plevne kentinin karakalem çizimlerinden birinde 8 tane minare görülüyor. Şimdi bir tanesi kaldı mı? Balkanlarda kaybedilen bütün kentlerde durum böyleydi. Balkan Savaşı sırasında kaybedilen topraklarda yaşayan halktan üç kişinin ikisi Türk’tü. Bugün Ermenistan’ın başkenti olan Erivan’ın nüfusunun yarısı Türk’tü. Şimdi öyle mi? Nerede şimdi bu insanlar? Demek, kaybedilen topraklarda yönetime bağlı olarak demografi, katliamlar ve sürgünlerle süratle değişebilir. Şunu kafalar kazınsın diye açıkça söylüyorum, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı olmasaydı, işgal edilen topraklarda durum, bugün olduğundan çok daha farklı olurdu. Bugün Ayasofya’nın müze olmasından şikâyet edenler, Ayasofya kilise olurdu. Edirne’yi kısa süre işgal eden Rus ve Bulgar askerlerin ilk işi Selimiye Camii’nin paha biçilmez çinilerini söküp götürmek oldu.

Neden bunu görmek istemezler? Onun sebebi başka, din değil. Atatürk dinden nemalanan kişilerin tekerine çomak sokmuş oldu. İnsanın değeri arttı. İnsanlar ciddi olarak kul, birinin kölesi, başka insanlara yaşantısını bağlamış kişiler olmaktan çıkıp birey olma yolunda adımlar attılar.

İşte bugün bir takım insanların Atatürk’ü sevmemelerinin sebebi budur. Bu adamlar işlerini yürütebilmek için başka bir ülke ile işbirliğine gitmekten çekinmezler.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra, 74 yılda çok şey değişti. Yapılan işlerin çoğu bozuldu, ancak ben umutsuz değilim. Bugün oluşturduğumuz insan zinciri var olduğu sürece, tümüyle geri dönüş gerçekleşemeyecektir. Hatta bugün daha ileriye gitme şansımız bile vardır. Eskiden Atatürkçü olduğunu söyleyip tam tersi işler yapanlar vardı. Bugün ise kimin kim olduğu artık iyice ortaya çıkmıştır.

Her şeye rağmen, bu insanlarla birlikte yaşadık ve yaşamaya devam edeceğiz. Bunu unutmadan, hınç beslemeden yolumuzda yürümeliyiz.

 
Toplam blog
: 153
: 18932
Kayıt tarihi
: 27.09.09
 
 

Antakya 1955 Doğumluyum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesi 1982 Mezunuyum. O zamandan beri firmalarda m..