Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '14

 
Kategori
Futbol
 

Olmayan ÖYM’nin olan "şike" kararı...

Olmayan ÖYM’nin olan "şike" kararı...
 

"Hukukçu kimliği" taşımak, söylenenlerin inandırıcı olması için yeterli değildir. Sözgelimi, öyle biri; söz başında, arasında, sonunda “bence...” dedi mi, orada duracaksın bir.  Çünkü o, ne demişse ya da sonra ne diyecekse, hiçbirinin değeri yoktur artık. Buram buram kokan “öznellik” kaplamıştır her yanı.

“Bence...” diyen, hukukçunun neyine güveneceksiniz?

Hukuk Fakültesi’ni bitirdiği için "hukukçu kimliği" almak kolay da, hukukçu olmak öyle kolay mı?

Hukuk, “vicdan” bir yana atılırsa, “niyet”e hukuksal kılıf geçirilirse, başka şey olur! Hele, içine siyaset sinmişise, “hukukçu kimliği” taşımanın bir anlamı da olmuyor.

Konuşanlara bakıyorsunuz, kimileri, sokaktaki yurttaştan farksız; çünkü hiçbir sorumlulukları yok! Ama ağızlarına uzatılan bir mikrofon var. Mikrofonun çekiciliği, sonra ekranlara taşınacak olmanın dayanılmaz hafifliği...

O zaman hangi sese kulak verecek, hangisine inanacağız?

Hukukçunun kafası karışık olursa, sıradan yurttaşın kafası daha bir karışık olur.

O zaman ne oluyor?

Herkes işine geleni “doğru” kabul ediyor; bunda direniyor.

Aynı konuda birden çok “doğru”nun olması da toplumda bir kamplaşma yol açıyor. Herkesin kendine göre “doğru”su, sabah akşam televizyonlardan pompalanınca, toplum iyice geriliyor. Bir de bakıyorsunuz, “hayat üniversitesi”ni bitiren de, “kaldırım mühendisi” olan da, “oy”unu bilmem ne karşılığında veren de, karşınıza hukukçu olarak çıkıyor.

İnsanımızın her şeyden anlaması ne güzel mi, diyeceğiz?

*****

Yıllardır izledik...

Televizyon ekranlarının, gazete mekanlarının mahkeme salonu, oradakilerinin savcı/ yargıç/ katip/ mübaşir olduğu bir ülkede, mahkemeler ne ola ki?

Yaşananlara, gel de, uygunundan bir ad bul!.

Hukukçuya, karar vericiye güvenecek, saygı duyacağız. Buna kimsenin, “ama..”sı dışında itirazı olmuyor zaten. Ancak, hukukçu, bir yığın laf ettikten sonra, “Benim kişisel görüşüme göre...”, "bence" diyerek sözü bağlarsa, orada durmak/ seslenmek gerek:

“Kaptan, inecek var!”

(İyi de, biz, durağa gelmeden indik; etrafa bakınarak yürüyelim. “Zihin cimnastiği” yapalım; nasıl olsa daha zamanımız, yazacak yerimiz var!)

“Böyyük böyyük” hukukçuların, “biz”e, “siz”e ayrımı yaparak nasıl hüküm verdiklerini...

Tarafsızlık ayağına yatanların da aynı kervana katıldıklarını...

“Biri”lerinin üstüne gidildiğinde “hukuk”a sarıldıklarını, övgüler dizdiklerini...

“Kendilerinden olan”lar sözkonusu ise, bu kez, “övgü”lerin nasıl cinsiyet değiştirdiğini... görünce, bir şeyleri görmek gerekmeyecek mi?

Bakın bakalım, siz, neler görüyorsunuz?

Unutmayın!

Bakmak başka, görmek başkadır!

*****

Olaylar, gelişmeler kimi hukukçuların ipliğinin pazara çıkardı.

Onlar ki, “hak ihlalleri”ni görmezden gelen, “savunma hakkının kısıtlanması”nı hukukun gereği sayan, “benden olmayan içeride yatarsa yatsın” mantığını “yaşam felsefesi” diye benimseyenlerdi, desek, acaba aşırıya mı kaçmış  oluruz?

Bu ülkenin başına bela edilen, getirenlerin götürdüğü bir ÖYM’ler vardı.

O ÖYM’ler ki, “şike” davasıyla futbola da el attı.El atma, aslında, Aziz Yıldırım üzerinden Fenerbahçe’yle ilgiliydi. Öteki davalarda olduğu gibi, bunların yanına başkalarını da kattılar.

Amaç?

Dikkati dağıtarak, asıl "hedef"e ulaşmak!..

Ne var ki, “iç”ten ve “dış”tan kuşatmalar, saldırılar, Fenerbahçe camiasını daha bir kenetledi. Ele geçirme, uysallaştırma girişimleri işe yaramayınca, “ceza”larla sindirme, ürkütme yolu seçildi.

O da olmuyorsa...

Psikolojik yıpratma ne güne duruyor?

*****

ÖYM’lerle bir tip hukukçu türedi.

3 Temmuz darbesiyle bunlara bir  de “spor hukukçu”su eklendi. Maşallah, kimileri “şike”den besleniyor. ÖYM’lerin niye getirildiği, ne yaptığı, niye ortadan kaldırıldığı, futbolun o mahkemelerde ne işi var üzerinde hiç durulmuyor. Tez elden “onanması”yla kesinleşen kararların, bir daha ele alınamayacağı, karar değişse bile bunun “spor hukuku” yönünü etkileyemeyeceği söyleniyor.

“Kılıf”ı görmeyecek, çekmeyecek, yırtmayacaksın ki altındaki görülmesin!.

ÖYM’ler bir türlü karar verdi ya, sonucuna kimse itiraz etmesin, kaderine küssün, biçilen cezayı çeksin, boşuna hak arama peşine düşmesin... İstenen bunlar ve benzerleri.

Direnmek yok, kafa tutmak yok!..

Pısacaksın, “Kahpe felek, alnımıza böyle yazmış”, “Beterin de beteri var” diyeceksin, buna da şükredeceksin!.

Tam bir iliklere kadar işlemiş teslimiyet ruhu!..

Tarihin çöplüğüne giden, olmayan ÖYM’lerin olan kararları, nasıl var sayılır?

Son söz:

“Kamu gücünü kullanan devlet organları, temel hak ve özgürlükleri çiğnemekten kaçınmalıdırlar." (Haşim Kılıç)
 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com


 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..