Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

30 Mayıs '19

 
Kategori
İlişkiler
 

Olmaz Olası Kıskançlık İlleti

İster kadın olsun, isterse erkek; hiç fark etmez, aşkın en doğal ve belki de en tehlikeli duygusudur "kıskançlık".

Sevdiğiniz kişinin ilgisinin bir başkasına yöneldiğini gördüğünüz zaman ister istemez bu duyguya kapılırsınız.

Tabii ki küçük kıskançlıklar aşka hoş tatlar katabilir; lâkin olayı biraz abartırsanız ve kıskançlığın esiri olursanız, hiç de hoş olmayan hadiseler de yaşanabilir.

Aşırı kıskanç insanların çoğu hiçbir konuda kendine güvenemeyen kişilerdir. Başkalarının kendilerinden üstün olabileceği düşüncesi dahi onları deli eder. Sevgilisinin kendinden üstün birisine kapılabileceği kuşkusuyla çıldırırlar. Sonuç olarak da çeşitli baskılarla onun başkalarıyla iletişimini engelleyip, dünyasındaki tek insan olmanın planını yaparlar. Akıllarınca sevgilileri kimseyi görmezse ya da kimseyle konuşmazsa, sonsuza dek kendileriyle olacaktır.

Şimdi sevgilinize nasıl aşık olduğunuzu, onun en çok hangi davranışlarından hoşlandığınızı bir kez daha düşünün. Diyelim ki onu kalabalık bir ortamda, onlarca kişiyle sohbet ederken tanıdınız ve sosyal oluşu, ataklığı, cana yakınlığı ilginizi çekti. Fakat birlikte olmaya başladıktan sonra onun aynı tavırlar içerisinde olması sizi rahatsız ediyor. Çünkü onu kıskanıyorsunuz ve değişmesini istiyorsunuz. O da, yine sizi çok sevdiğinden değişmeyi kabul ediyor. İşte bu en büyük hata!.. Bir süre sonra göreceksiniz ki o sosyal, o atak, o cana yakın insan gitmiş, yerine sizin sözünüzden çıkmayan veya öyle görünen biri gelmiş. Onu öyle beğenmiştiniz oysa, öyle sevmiştiniz... Ve siz, onun sizi aşık eden özelliklerini, güzelliklerini körelttiniz. Baskı sonucu meydana gelen bu değişim bir müddet sonra her iki taraf için de çekilmez hale gelecektir. Zira değiştiren kişi pişkin pişkin "Sen eskiden böyle değildin" diyerek yakınmaya başlayacak, değişen garibim de eski günlerin özlemini duyacaktır. Neticede kaçınılmaz son olan ayrılık çok geçmeden kapıyı çalacaktır. Halbuki aşkta ilk koşul, karşınızdaki kişiyi olduğu gibi kabullenmektir; her haliyle, her hareketiyle ve her düşüncesiyle.

Peki kıskançlığı nasıl engelleyeceksiniz?
Öncelikle kendinize her konuda güvenmeniz gerekmekte. Unutmamalısınız ki, siz sevgiliniz tarafından seçilmiş bir kişisiniz ve yalnızca bu bile onun nazarında başkalarından farklı olduğunuzu ortaya koyar. Üstelik o sizi baskı kurasınız ya da onu kısıtlayasınız diye seçmedi. Ama yine de içinizdeki kıskançlık duygusunu bir türlü engelleyemiyorsanız, bunu hafifletmekten başka çareniz yok. Mesela o çok sevdiği dekolte bluzu giymesini istemiyorsunuz diyelim... Bunu ona "Kesinlikle bu bluzu giyemezsin" sözleriyle değil de, "Bu bluzu sana hiç yakıştırmıyorum" diyerek belli edin. Lâkin bunun karşılığında da boğazına kadar kapalı, simsiyah bir kazak giymesini sakın beklemeyin.

Diyelim ki, onun görüşmesini istemediğiniz bir arkadaşı ya da arkadaş grubu var. Eğer onlarla buluşacaksa siz de gidin, kendinizi tanıştırın ve onun sevgiliniz olduğunu belli edin. Aynı şekilde, katılmak istediği toplantılarda da bulunun. Böylece o ortamlarda ne yaptığını, kimlerle konuştuğunu görebilirsiniz. Aklınızda herhangi bir şüphe kalmayacağı için de kendinizi rahat hissedebilirsiniz.

Peki ya kıskanan değil de, kıskanılan taraf sizseniz?
Tabii ki kıskançlık duygusunun yok edilmesinde kıskanılan tarafın da çabası gerekmekte. Kıskançlığından yakındığınız sevgilinizi değiştirmek biraz da sizin elinizde. Öncelikle aşkta kararlı olmanız, ona sevdiğinizi hissettirmeniz, sevgilinizin de size güvenmesini sağlayacaktır. Bunun en iyi yolu sevgi sözcüklerini bolca kullanmaktan geçer. Her fırsatta, her ortamda onu ne kadar çok sevdiğinizi ve onunla ne kadar mutlu olduğunuzu söylemelisiniz. Kıskançlığı aşkı tatlandıracak, süsleyecek miktarda yaşamalısınız. Daha fazlası maalesef mutsuzluğun ilk adımı olacaktır. Kıskançlığınız önce sevgilinizi, sonra da sizi mutsuzluğa sürükleyecektir. Unutmayın ki, "aşk, hayatı zehir etmek için yaşanmaz".

Kıskançlığın ilişkiye verdiği zararlara gelince...

Suçlamak: İlişkide yaşanan her problemde sizi suçlu ilan ederler. Kendileri sütten çıkmış ak kaşıktır adeta. Bir müddet sonra siz de onun dediğine inanmaya başlarsınız ve hatayı hep kendinizde ararsınız. Hatta vicdan azabı çektiğiniz dahi olur.

Küçümsemek: Ailenizin, arkadaşlarınızın yanında sizi küçük düşürürler. Bu yüzden siz her daim kendinizi eksik hissedersiniz. Hatta "Ben ona layık değilim" demeye bile başlayabilirsiniz. Siz böyle düşündükçe de, o kontrolü daha fazla eline alır.

Üstün olduğuna inandırmak: Kendi üstün meziyetlerini öyle bir anlatırlar ki, siz kendinizi onun yanında minicik bir nokta gibi hissetmeye başlarsınız. Ondan başka hiç kimsenin size değer vermeyeceğini, beğenmeyeceğini zannedersiniz.

Acındırmak: İşte bu en önemli kozlarıdır. Duygu sömürüsü yaparlar, ağlarlar, sızlarlar. Kendinizi dünyanın en kötü insanı gibi hissetmenize yol açarlar.

Peki bütün bunlar sizde ne gibi etkiler bırakır?

Kişiliğin kaybolması: Artık gerçekten kim olduğunuzu bilemez hale gelirsiniz. Kendinize ait hiçbir şeyiniz kalmamıştır. İpler tamamen onun elindedir, siz sadece bir kuklasınızdır artık. Aynaya baktığınızda ise gördüğünüz kişinin sizle alâkası olmadığının farkına varırsınız.

Korkmak: Kendinizi o kadar güçsüz hissedersiniz ki, hayattaki her şey korkutur sizi. Hatta tek başınıza sokağa çıkmak bile istemezsiniz. Zira kendinize güveniniz sıfırdır.

Yalıtılmak: Çevrenizde hiç kimse kalmamıştır artık. Sizi dostlarınızla görüştürmüyordur. Bir zamanlar size destek olan herkesi uzaklaştırmıştır. Kendinizi iyice yalnız hissedersiniz.

Yalan söylemek: Tek başınıza yapacağınız hemen her şeye, aldığınız her karara kızacağını bildiğinizden yalan söylemeye başlarsınız. Çünkü başka çarenizin olmadığına inanırsınız.

 

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..