Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

Olmazları olduranlar...

Olmazları olduranlar...
 

Pazar sabahı erkenden uyandım, aceleyle yaptığım kahvaltı sonrası, bayramlıklarımı; kırmızı-beyaz giysilerimi giydim, sanki geç kalmışım gibi fırladım. Esnafıma “günaydın” deyip ki nasıl olduysa(!) mitinge gittiğimi anlamışlardı, otobüs durağına koştum. Şoföre de günaydın deyip, oturdum. Otobüs boştu neredeyse. Çünkü saat henüz sabahın yedi yirmisiydi. O saatte bile ellerinde bayrak, hızlı hızlı yürüyen kızlarımız, kadınlarımız vardı yol boyu. Alsancak’a doğru giderek artan sayıda, neredeyse adım başı, bayrak satanlar doldurmuştu kaldırımları. Bayrağımız, Atatürk Bayrakları, Atatürk resimleriyle veya ay yıldızımızla anlamlandırılmış tişörtler, atkılar, şapkalar, bantlar… Su satıcıları, simitçiler, bir çeşit simit; kumru satanlar… Miting alanına vardığımda sekiz olmamıştı bile. Yine de görevlilerin dışında, benim gibi erkenci olan onlarca kişi vardı.

Alanı boşken görmek istedim; binlerce kadın erkek, çoluk çocuk tarafından giysileriyle, ellerindeki bayraklarıyla, Atatürkleriyle, bir anda gelincik tarlasına dönüştürülecek alanı, boşken görmek... Alana ulaştığımda bir sürpriz bekliyordu beni; konuşmanın yapılacağı platformdan, iki Türk bayrağının arasından Atatürk, mavi mavi; “hoş geldin” diyordu bana; inanamadım! Eminim, benim ve benim gibi “Kırmızı” uğruna mavilerinden vazgeçenler için oradaydı; bütün maviliğiyle... Tanrım, nasıl da düşünürdü her şeyi!

Boş alanın resmini çektim. Boş denizin… Meydan, bütün o boşluğuna rağmen inanılmaz canlıydı ve kıpır kıpırdı deniz… Erkendi henüz, Ölüdeniz’den gelen misafirlerimizin yanına gittim, birlikte alana geldiğimizde saat ondu. Gölgede bir yer bulup oturduk, şanslıydık. Hepimizin aynı masa etrafına oturması mümkün olmadı; dokuz kişiydik. Ama o gün zaten hepimiz, kırmızı-beyazlarımızla birdik; bizdendik…

Güler yüzlü, “aydınlık insanlar” doldurmuştu her yanı. Evlatlar; hele onlar müthişti! Bayramlıklarıyla gelmişlerdi; Ata’larını, “göğüs”lerinde taşıdıkları bayramlıklarıyla.

Memleketin dört bir yanından gelen, ulusal bilince sahip insanlarımızla ve ev sahibi İzmirlilerle, ne çabuk gelincik tarlasına dönüşüvermişti; sabahki o koskoca boş alan! İstiklal Marşımızı hiç bu kadar güzel bir koroyla okumamıştık. Hiç bu kadar coşkulu söylememiştik. Çok sesli bir koro devam etti sonrasında; hiç susmadı; öbek öbek gelincikler, sloganlar atıyor, şarkılar söylüyor, ama hepsi inanılmaz bir şekilde birden bire tek sese, tek yüreğe dönüşüyordu. Ve; kürsüde konuşanlardan çok kürsüdeydik; onlar bizi değil biz onları coşturduk…

Kuş olup uçmak istedim; uçmak uçmak … Olabilseydim; Kordon boyunca, gelincik tarlasının üzerinden uçup, Cumhuriyet Meydanı’na gelmek, oradan Konak Piyer’e kadar uzanıp geri dönmek, Talat Paşa Bulvarı’ndan, yani kordona paralel cadde boyunca, Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne kadar uçmak… Ara sokakları bile “gelincik sokağına” çevirenleri selamlamak… Halkapınar’a, Karşıyaka’ya doğru hangi gelincik tarlasına doğru uçacağını bilemeden dönüp durmak ve sonunda; yükselmek yükselmek; en yüksekte herkesi kucakladıktan sonra, zorla kırmızılardan koparıp kendimi, maviye yönelmek; ama bu kez mavideki kırmızılara… Körfezi dolduran; bayraklarla, Atatürk’le donatılmış, balıkçı teknelerimize. Zübeyde Hanım’ı da getiren teknelerimize doğru uçmak… En sonunda, gelip mavilerin en özeline, Gündoğdu Meydanı'na gelen herkesi maviliğiyle kucaklayan; “Atatürk” ümüzün köşesine konmak…

Yapamadım… Keşke, meydanları, kilometrelerce yolları, gelincik tarlalarına dönüştürerek “kırmızı”ya boyayan, olmazları olduranlara söyleseydim de, kuş olup uçabilseydim. Eminim bir çözüm bulurlardı. Bunu nasıl oldu da düşünemedim! Hayatımda belki de tek “kuş” olup uçma fırsatımı kaçırdım ama oy verme fırsatımı, oyumla aydınlık geleceğimi oluşturma fırsatımı, gelincik tarlasını oluşturanlar gibi; ben de kaçırmayacağım!

O gün anneler günüydü; annelerimiz başta olmak üzere her bir gelinciğe sonsuz sevgiler…

İyi ki vardınız, iyi ki varsınız; hep “var” olun!

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..