Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

14 Ocak '21

 
Kategori
Sosyoloji
 

Olmuyorsa Olmuyordur

İnsanlar kötülüklerimizi hatırlar, yaptığımız iyiliği unutur, halbuki Yüce Allah iyiliklerimizi hatırlar ve yaptığımız kötülüğü bağışlar. İnsanlar arasındaki dedikodulara göre yaşamayalım. Kimse kimsenin ne çektiğini bilemez. Birinin azabı, diğerine hikaye gibi gelebilir. Gerektiğinde düştüğümüz yerden kalkmayı bilelim. Mevcut halimizi değiştirmekten korkmayalım. İyi bir şey sandığımızı günün birinde kaybedebiliriz, ama sabredersek sonrasında çok daha iyi bir şey kazanabiliriz. Hayat sürprizlerle dolu...
 
Yıllardır evli olan arkadaşım vardı. Kocası da gözlerinin içine bakıyordu. Sonra ne olduysa yuvalarının üzerinde kara bulutların dolaştığını öğrendik. Arkadaşıma halini sorduğumuzda bunca yıllık evliliklerinde bunun normal olduğunu söylüyordu. Binbir bahane üretip kocasını haklı çıkarmaya çabalıyordu. Yuvalarında bir tatsızlık olduğu herkesce farkedilir oldu. Adeta aralarındaki soğuk rüzgarlar esiyordu. Saygı, sevgi bitmişti.. Arkadaşım kocasını hala sevdiğini söylüyordu ama bu tek taraflı bencilce bir sevgiydi. Çünkü asla kocasından ayrılamayacağını söylüyordu. Kocasına hiç ilgisi de kalmamıştı. Evde adamın varlığı, yokluğu birdi. Gururunun kırıldığını gizlemek adına, kocasına duyduğu sevgiden söz ediyordu kadın. Onu asla terketmeyeceğini her fırsatta dile getiriyordu. Arkadaşımın bu bencilce diretmesi karşısında etrafındaki yakınları olarak hepimiz çaresiz kaldık.
 
Evet çevresinde bulunan en yakınları dahil, hepimiz çaresiz kaldık ve ümidimizi kestik ve bu azabın bir sonu olsun yeter dedik, bir süre arkadaşımı kendi haline bıraktık. Kafasını dinleyip doğru karar alması gerektiğini düşündük. Bir süre konuşmamamız sağlıklı karar almasında daha etken olacaktı. Çünkü biz ısrar ettikçe, inadı artıyor, ısrarımız ters tepkiye yol açıyordu. O yol daha karmaşık hal alıyordu. Çıkmaz sokağa dönüşüyordu. Tıkanıklıktan bir çözüm üretilmiyordu.
 
Bizim onunla ilgilenmeme, konuşmama kararı almamızın üzerinden üç hafta kadar bir zaman geçti. Ne zaman ki kocasına da kendine de zulüm yaptığını fark etti, o zaman belirtici bir açıklama yaptı; ayrılma kararı aldığını söyledi. O gün birlikte bir yerde buluşup sevincimizi belirttik, birlikte bir yemek yiyip doğru yaklaşımını kutladık. 
 
Hepimiz oturuyorduk ve o arkadaşım eşiyle yeniden barıştığını bildirdi. Lakin dünyanın en sakin insanlarından biriyken tekrar asileştiğini, inatlaştığını, isyanlarda olduğunu hissettik her halinden yeniden... Ne olmuştu da bir çıkmaz yola girmişti, bir girdaba kapılmıştı yine yeniden... Hiç birimiz tek laf etmeden gülümsedik. Günler sonrası en hızlı ulaşım şeklimle vardım yanına, kapıyı uzun süre yumruklamalarımla açtırabildim. Ben ayakkabılarımı çıkartıp salona geçene kadar arkadaşım yanımdan uzaklaşmış, bir delhizde yok olmuş gibiydi. Önce mutfağa baktım, sonra yatak odasına, iki kişilik yatak günlerce evvelinden düzeltilmiş, bir daha üzerine dokunulmamış gibiydi. Sonra salona geçtim. Arkadaşım, yorgun, çökmüş bedeniyle adeta salonun bir köşesine yığılıp kamıştı.  Sessizdi. Elleriyle yüzünü kapatmıştı ama ağlamıyordu.Onu çıkmaz sokaktan geri almak için elimi uzattım. Samimi sevgimden güven almış olarak tek cümle sarf etti. "Seni istemiyorum dedi!"
Bu cümleyi hıçkırır gibi söylerken gözlerinden yaş akmadı. Donup kalmış hali, beni delirtti. İlk kez arkadaşıma sesimi yükselttim:
 
"Ah be kızım sana on sefer söyledik. Şu pilavı ısıtıp ısıtıp yeme artık, tadı kaçtı dedik. Sen bizi hiç dinlemedin ki, 'Seviyorum dedin, zamanla değişecek' dedin durdun. Değişmek için daha ne kadar zaman geçecek? Beklemekle ömür süren bitecek. Bir insanın ne olduğu baştan bellidir. Onun yönünün ne yana dönük olduğunu sezdik biz ilk görüşlerimizde; sana yol yakınken bırak dedik, ama anlatamadık." 
 
Ben de ne yapacağımı bilemez halde fırsat bulmuşken dırdır eder gibi durmadan, ağzıma gelen kelimelerle  konuşuyordum. "Eeee değişecek dedin değişmedi işte gördün. Ama senin hayatın olumsuz yönde değişti. Kocanın ayakları altına paspas olma durumu sergiledin, geri gelsin diye cam önlerinde çok pinekledin. Olmadı işte, o telefon numarasını dahi değiştirip yeni biriyle tatile gitmiş. Üzülme sakın, ağlama hiç ardından; ağlamak insana zalimliği öğretir, zalim olma, sabırlı ol... Ağladığını duyarsa memnun kalır. Zayıfı terk eden güçlü kalır. Mutsuz olman seni yaşlandırır. Önüne bak, işine gücüne odaklan, giden gitsin boş ver aldırma şarkısını tekrarla dur."
 
Arkadaşım bu sözlerle teselli oldu gibi, "Hı,hı" diyerek başını sallayıp duruyordu. Başıyla da terk edilişini hazmedeceğini onaylar gibiydi. Sonra birden katıla katıla ağlamaya koyuldu. Salyası sümüğü benim omuzlarıma yayıldı. Sonra arabasında duvara toslamamak için ani frene basan şoför misali durup: "Ben onun beni bırakıp gitmesine ağlamıyorum. Onu adam sanıp sevmiş olmama kahroluyorum" dedi durdu... Sonra sevgisini kalbinden söküp atacağını söyledi. Bu kolay olmayacaktı şüphesiz, lakin başarmaya çabalayacaktı. "Kalplerimiz Allah'ın elindedir, Allah sevgisiyle yücelir. İnsan sevgileri gelip geçicidir, bazen böyle dünyalık bir hevestir. Sen Allah'ı daha çok sevmeye çabala, Allah'la dost olanın umudu hiç bitmez" diyerek kalbini kocasından soğutmaya uğraştım. O da bunu yapmakta kararlı olduğunu ağlamakla karışık bir gülümsemeyle gösterme gayretinde oldu.
 
İhtiyacınız olduğu anda yanınızda olmayan, verdiği sözleri tutmayan, ilgisizliğiyle sevgisizliğini hissettiren, ihmalleriyle çok ağlatan birini, üç beş günlük dünya mutluluğu için avucununuzda sıkı sıkı tutmaya çalışmayın, sizi sevmediğini söyleyen, belirten eşinize tapusu elimde muamelesi etmeyin. Nikah bir akittir. taraftarlar nikah işlemi sırasındaki verdikleri sözleri tutmuyorlarsa, sonradan bu akit bozulabilir. Evlilik bir peygamber (s.s.v) sünnetidir. Peygamberin evliliği örnek alınarak yapılırsa güzel olur. Farz değildir ilelebet biriyle mutsuz evliliği sürdürmek, hayatı çekilmez hale çevirmek; arada düzeltilmeyecek kadar büyük sorunlar mevcutsa, kimseyi zorla yanında barındırmazsın, bırakırsın ipini isteyen istediği yola gider. 
 
Birbirini mutlu edemeyen, birbirlerine emanetlerine ihanet edenler bir gün aralarındaki bağı koparıp atmaya meyillidirler. Böylede olmalıdır. İlişkiyi güçsüzleştirmenin, çıkmaz yollara sokmanın, ağlatmanın, kavgaların kazanımı olmaz. Merhamet içinde bir insanla zorla evli kalınmaz. Zira merhamet acımak değil, acıtmamaktır. Acıma hissini yansıtıyor olmak, daha çok can acıtır. En iyi çözüm kırmadan dökmeden yolları ayırmaktır. Güçlü olanlar her şeye rağmen sözünde durup evlilik birlikteliğini olması gerektiği gibi sürdürenlerdir elbet... lakin olmuyorsa, zorlamamak gerekir. Kimse kimseye ağır gelmemeli, dünyanın dönüşünden iyi yönde pay almalı... İnsan bir eşi olmadan kendini mutlu olamaz sanır, ama mutsuz olmadan da bekarlığın değerinden emin olamaz. Burası dünya, garip bir yer vesselam...
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..