Ölü Sazanlar Derneği

Yaz aylarında tam da sıcaklarla çakışan ve bundan mütevellit feyzi ve bereketinin artacağı ümit edilen Ramazan ayı münasebetiyle; sandalye/koltuk/masa, takım/taklavat, şebek/şaklaban sahibi zevatın; bu mübarek ayın yüzü suyu hürmetine münasebetsizliklerine ara vereceği düşünüldü.

Ramazan münasebetiyle sona ereceğini düşündüğü münasebetsizlikler büsbütün artınca “yazar bozuntusu” balataları sıyırmış ve sağ elinin işaret parmağıyla saymaya başlamış: “O piti piti”…

Sağdan saymış olmamış, soldan saymış olmamış, ortadan saymış yine denk getirememiş. Her nedense halkanın bir ucu bir ucuna denk gelmiyor, doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyormuş. Elinde tutacak değil ya, bir yerlere koyacak mecburen.

Portakalı soyduğu zamanlardan kalan boş başucuna koymayı düşünmüş bir ara. Öyle ya madem portakalı soyup başucuna koyuyorsan bunu da koyabilirsin. Eyvah ki ne eyvah!

**

Memleketin aydın geçinen kesiminden çok çalargillerin çok konuşanlar familyasının bir ferdi “say”dırmakta beis görmezken, eline oltayı alan “sazan” avına çıkmış.

Oysaki Cümbüşistan’da zamanında sazan avına çıkan ve avladıkları sazanlardan biriktirdikleri aynalarla kendilerine yeni bir dünya kuran; bu aynalı dünyalarında sabah-akşam kendilerini seyrederek egolarını okşayan ve okşanmış egodan yanlarına varılmayan zevatın kurmuş olduğu Kutsal Dernek faaliyetlerini hızlandırmış da hızlandırmış…

Sazanların ölüsü-dirisi fark etmediği için; aynalarından daha rahat istifade amacıyla öldürülmelerine cevaz verilmiş ve derneğin ismi de “Ölü Sazanlar” olarak tescil edilmiş.

Çıkartılan kanun hükmünde fermannamelerde bundan böyle lüfer, kefal, tekir vb cinsi balıkların kırmızı kart ile oyun dışı bırakılmasına karar verildiği ahaliye ilan edilmiş.

Padişahın kestiği kurbağa vırraklamazmış lafını düstur edinen ahali de köyde ikamet eden bilumum prensesleri kurbağaları öpmeye göndermiş. Öpülecek kurbağa kalmayana kadar devam edecek bu çalışmaların neticesinde dereler kurbağasız kalacak ve “yalele yalele” akmaya devam edecekmiş.

Memalikin semasında dolanan kara bayraklı bulutların bindiği alametlerin kıyamet istikametinde gittiği anlaşılmayınca davul zurna ekiplerince hazırlanan karşılama törenlerinde bam teli havası çalınır olmuş.

Davul zurnayla senfoni çalma girişiminde bulunan Kavalcızade Dümbük Çavuş yaka paça derdest edilirken, Halaycıbaşı Tumturaklı Tosun ise “halay baştan kopar” dediği için azledilmiş ve tuvaletlerden sorumlu genel müdür yardımcılığına atanmış. Orta oyunu üstadı Ahandazade Osman Efendi ile yandan çarklı Tüttürgeçli Götürgeç kaptanı Zömzöm Zeynel arasında çıkan söz düellosunda kazanan olmayınca "Avrupa İnsan Hapları Mahkemesi"ne başvurulmuş.

İşte Cümbüşistan bu minvalde olağan ve sıradan olaylarla gününü gün ederken dört bir yanındaki komşuları olanı biteni heyecan ve sabırsızlıkla izliyormuş. Hele bir tökezlesin oyuna resmen dahil oluruz diye bekleşmektelermiş…

Sazanlardan Sorumlu Oltacı Mehmet Maşa derneğe kaydettiği dokuz milyon dokuz yüz doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuzuncu üye şerefine parti vererek bilumum zevatı ve kavatı davet etmiş. Genişçe bir meydanda toplaşan ahali def çalmış, halay çekmiş.

Kuruluşunun birinci onyılı törenlerle kutlanan Ölü Sazanlar Derneği böylelikle dernek çatısını genişletmeye devam ediyormuş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

**

İş bu satırların yazarı yazmış olduğu saçma sapan masal içerisinde herhangi bir mesaj kaygısı gütmemiştir. Zaten masaldaki karakterlerin gerçek hayatla uzaktan yakından alakası da yoktur. Metinde herhangi bir kripto gizli değildir, gönderme yoktur. Altı üstü uyduruk ve saçma bir masaldır. Gerek oruç kafa gerekse sıcak hava bu saçmalıkta rol oynamış olabilir…

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com