Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '07

 
Kategori
Anılar
 

Ölüler ne için yaşarmış usta?

Ölüler ne için yaşarmış usta?
 

Yer: Zonguldak
Tarih:25/01/2000
Şerh: Ölüm

1. PERDE

Üniversite öğrencisi iken, bir dönem eve çıkmıştım. Halis Dedeyle, evinin bahçesine çıktığında, yolda, bazende evinin balkonuna çıktığında rastlaşırdık. yaklaşık seksen küsur yaşlarında, çilekeş bir hali vardı, çok günler gördüğü, çok çileler çektiği belli oluyordu, duruşundan tavrından, suyu ağırdan akar bir tavrı, gölgesi ağır bir duruşu vardı. Çukurovalıydık, asaleti ilk görüşte tanırdık zira. Halis Dede asil bir adamdı. Hanımı Güllü Ninenin şeker hastalığı vardı. Bende memleketten nar ekşisi getiridim Güllü Nine'ye, iyi gelir düşüncesiyle dua ve temenni hissiyatıyla. Hasıl-ı kelam tanıştık kaynaştık. Muhabbet duyduk birbirimize, sevdik, inandık. Bazen ekmeklerini alırdım sabahları. Gurbetteydik zira, kahvaltıya çağırırlardı, giderdim sohbet ederdik, bol bol nasihat alırdım duayla karışık. Ne olacak bu memleketin hali? der konuşurduk. Arada usulünce hırslanır, edebince söverdik yanlışa, haksıza, düzenbaza. Almanyada ve Türkiyede yıllarca maden işçisi olarak çalışmıştı, onca taş tozu ve kömür tozları tüketmişti ciğerini Halis Dedenin. Nefes almada zorlanıyordu .

Herneyse; dördüncü sınıfın birinci dönemini okuyordum üniversitede. Finaller haftasındaydık. Halis Dede iyiden iyiye rahatsızlaştı. Ve ben hemen hergün yanına gidiyor, sohbet ediyordum, acısına sıkıntısına ne kadar ve nasıl ortak olabilirsem, bir şekilde aklımın yettiği kadar ortak olmaya çalışıyordum. Bu arada ev arkadaşlarımla küçük çaplı sorunlar çıkmaya başladı, malum öğrenci evi işte, hangimizin algısı ve kişiliği tam gelişmişti ki, belkide sorun edilmeyecek şeylerdi sorun ettiğimiz. Hayata henüz girmemiş genç fidanlardık. Hayalimiz boyumuzu
aşıyordu o zamanlar.

Neyse efendim: fazla uzatmayalım konuyu! Bir gece uykusuzluktan ölüyorum, Halis dedeyi ziyarete çıktım, ev kalabalık: çoluk çocuk herkes gelmiş, torunları falan var etrafta. Dedim Güllü Nine ben sonra geleyim, malum aile toplanmışsınız. Tam bu arada Halis Dede sesimi duydu; beni içeri çağırdı. - Yücel! oğlum gel. Girdim içeriye beni yatağının ucuna aldı, oturdum, elini tuttum. Öylece konuşuyoruz. Evlerimiz birbirine karşılıklı idi zaten arası taş çatlasa on metre idi. Geç vakte kadar oturduk, herkes dağıldı evlerine biz kaldık, ben zaten uykumdan ölüyorum. Dede dedim, ben gideyim sabah sınavım var. Tamam dedi, hasta haline rağmen beni kapıya kadar uğurladı, Allahım bide kar yağıyor, dışarısı bembeyaz olmuş. Neyse, tam kapıdan ayrılırken hayırlı dualarla, Halis Dede döndü dedi ki:

Halis dede: - Yücel oğlum, ben sana hakkımı helal ediyorum, sende hakkını helal et!

Yücel:- Dede, hayırdır ne oluıyoruz, ne hakkım var ki, helal olsun elbette, ama sabah konuşuruz ben gelirim. Sen şimdi yorgunsun, duygusallaşmayalım gece gece.

Halis dede: Tamam inşallah görüşürüz, ama hakkım sana helaldir ve sen canını sıkma ömrün keskin olacak senin, sağlam dur dedi.

Ben eve geçtim, uykusuzum zaten baygın gitmişim:) Sabah kalktım sınava daha 2 saat var, dedim şurdan Halis dedeye bir uğrayayım öyle geçeyim okula, baktım ev sahibim dışarda arabasının üzerindeki karları temizliyor. Abi kolay gelsin dedim, bende iki dakka Halis dedeye uğrayacaktım dedim. Bana garip garip baktı ve senin haberin yok mu dedi. Neden haberim olacak dedim. Dedi, Halis amca vefat etti, sabah erkenden memleketine götürdüler cenazeyi.

İç ses: - Sus usta, sakın düşme, yıkılma, tutun bir yerlere.

Usta: - Susmak! Başka ne yapabilirm ki, dışarıya susarım, içerden çağlarım.

"Allah rahmet eylesin"

2. PERDE

O gece, Halis dede, benle helalleştikten sonra içeri geçer eşiyle beraber. Ve eşine döner;

Halis: - Hanım helalleşelim! Ölüm var kalım var. Ben iyi değilim.

Güllü: - Halis ne diyon sen, allah aşkına yapma, hastalıktan mı böyle konuşuyon bak ayaktasın bişeyin yok, beni de üzme, hadi yatalım sabah konuşuruz.

Halis: - Yok hanım, hele yatsı namazını kılalım evvela, sonra da helallik alalım birbirimizden, kalırsak ne ala, şayet çıkmazsak sabaha borçlu gitmeyelim bari.

Güllü Nine, ne dediyse yenemez halis dedeyi, gönlü olsun niyetiyle her dediğini yapmaya karar verir.

Ve başlarlar birbirinden helallik almaya, şu hakkım helal olsun, şundan dolayı affet, falan filan akıllarına ne gelirse, yüreklerinde ne varsa dökerler birbir ağlaşarak.

Sonra Halis dede, eşine dönerek der ki:

Halis: - Bak hanım şimdi ben sana helallik verdim ya, sen zannedersin ki şimdi, ben hastayım ya, duygusallaştım filan zannedersin, ki beni memnun etmek içinde sen bana karşılık ifadeler kullanıyorsun belkide. Yani bana hala bu hususta hasta olduğum için, ölümüde aklına getirmiyorsun, sana helallik verişimede şüpheyle bakabilirsin olur ya. Ama sen endişelenme, ben öldükten sonra sana biri gelecek, ve beni tasdik edecek, ve sen o zaman tamam diyeceksin.

Güllü: - Halis o nasıl söz allah aşkına, sen öldükten sonra kim gelecek, cinler perilermi gelip bana diyecek, yapma allah aşkına hadi yatalım artık, yoruldun bak iyice.

Halis: - Gelecek ve diyecek sana, oda bilmiyor ama, gelecek.

Güllü nine, iyice meraklanır ve sorgular, birazda kocasından endişenmeye başlamıştır, korkuyla karışık.

Güllü: - Halis kim gelecek?

halis: - Yücel gelecek! O senle konuşacak ve sen rahatlayacaksın.

......Son..........

Ve ben yücel! gelmişim neye geldiğimi bilmeden, ve bilmeden vazifemi ifa etmişim. Aslında laf çok, ne gereği var şimdi çok lafın! Zira sözün bittiği yerde durdu artık yazı.

"ne güzel seni bulmak, bütün yüzlerde,
sonra seni kaybetmek, hemen heryerde
ne güzel bineceğin vapuru kaçırmak,
yapayalnız kalmak iskelelerde."
(Yavuz Bülent Bakiler)

anlamak; kaybolmanın sonrasında gelen bulunmanın adı mıdır!

anlamak; anlatılanları, yaşananla yüzleştirmek midir!

anlamak; zahirde yalnızlık, asılda içinde bir yerde çoğalış mıdır!

anlamak; onca gidip gelmelerin ardından, sonunda öze dönüşte kendinle buluşmak mıdır!

anlamak; başını ikiellerinin arasına alıp ta ağlamak mıdır bilinçsiz!

anlamak; sıkışması mıdır, zikrettikçe göğsün.

anlamak; yüreğindeki tanımlayamadığın çırpınışın, ruhundaki galeyanın, gelen vakitte son bulması mıdır!

anlamak; mananın maddeyi boğduğu an mıdı! tarife ve ifadeye gereğin kalmadığı "iman" noktası mıdır!

iç ses:- Anladın mı usta?

Usta:- Hala dinliyorum yaşamın sözlerini, anlamak mı! yaşıyorum adam gibi, ne sayarsan say!

 
Toplam blog
: 50
: 618
Kayıt tarihi
: 20.03.07
 
 

  Yıldız yüklü gecelerde Üşüyerek beklerim. Canım tellere takılır, Ellerimde yüreğim. ..