Ölüm hakkı

Bilindiği gibi Avrupa’nın en zengin ülkeleri Lüksemburg, İsviçre, İsveç, Norveç, Finlandiya… Diyerek gider.

Özellikle İsviçre, Saatleri ve kara para aklayan Bankaları ile çok önemli ve zengin bir ülkedir.

Bu ülke akladığı kara paraya ve gizli hesapları kendisinde toplamaya devam etmesine rağmen her zaman İnsan Hakları şampiyonudur!

İnsan Hakları savunuculuğunu hiç de elden bırakmaz!

Bu güzide(!) zengin ülkenin bir özelliği daha varmış.!

Bakın basına yansıyan bu özellik neymiş.

Ölüm Hakkı!..

Bir insan kendi rızası ile bir başkası tarafından öldürülebiliyor. İdam cezasından farkı ne?

Bence tek fark var! Birisinde ölümü adalet adına başkaları istiyor! Diğerinde ölümü kendi istiyor!

O zaman akıllara şu soru gelebilir. Niye intihar etmiyor?

İşte kıyametin koptuğu sahne! Acaba ötenazi isteyenin cesaretimi yok? Yoksa intihar etmeye gücümü yok?

Gücü yoksa ne ala! Yok, cesareti yoksa işte gerçek insan hakkı gaspı!

O zamanda bu İnsan Hakları şampiyonu(!) bir ülkeye hiç yakışmayan bir uygulama!

Bu kadar yazıyı niye yazdığımızı gelin birlikte irdeleyelim.

59 yaşındaki Amerikalı emekli üniversite öğretim görevlisi Craig Ewert, Nisan 2006'da "motor nöron hastalığına" yakalanıyor. Bu korkunç hastalığın teşhisinden sadece 5 ay sonra tamamen yatağa bağlı, kendi kendine nefes bile alamaz duruma gelince, 37 yıllık eşine kısa süre sonra hayatına son verme kararını açıkıyor.

Tabi bunca yıl hayatı paylaşan çift, kâbus gibi günlerden sonra ötenazinin yasal sayıldığı İsviçre'ye gidip, 6 bin dolar karşılığında "ölüm anlaşması" yapıyor. Konunun uzmanı İsviçreli "Dignitas" şirketi sanki marifetmiş gibi "ölüm anı" için kullanılan daireye yerleşen çiftin ölüme giden anları saniye, saniye kaydediyor.

Ve hemen işlemlere başlıyorlar! Sakinleştirici kokteylini Craig Ewert'a sunan şirket görevlisi "Bay Craig bu bardaktaki karışımı içerseniz öleceksiniz" diyerek son kez uyarıda bulunuyor. Craig eşine bakarak öldürücü karışımı içiyor ve bir daha uyanmayacağı derin uykuya dalıyor. 45 dakika sonra klinik ölümü kayıtlara geçiyor.

Şimdi bu olay "Ölüm Hakkı" adlı belgesel haline getirilip, televizyonlarda tüm dünyaya gösterilmeye kalkışılıyor.

Bu ölüm hakkı denilen olay ve onun belgesel haline dönüştürülüp, dünya kamuoyuna sunulması sizce ne kadar etik?