Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ölüm Kaşifleri..

Ölüm Kaşifleri..
 

Ölüm herkesin başına gelir, ama geç ama erken.. Ya kazanırken, ya da kazandığını yerken..


Yerin dibinden yıldızlara dek
Ermediğimiz sır kalmadı pek
Her düğümü çözmüş insanoğlu
Ecel düğümünü var mı çözecek?

{ Ömer Hayyam - Rubailer }

Bernard Werber ele aldığı konuları etraflıca araştırmayı ve bilgi yönünden bir şeyler vermeyi seven bir yazar.. 1961 doğumlu yazarımız hukuk, kriminoloji ve gazetecilik eğitimlerinden sonra on iki yıllık bir araştırma sonucu yazdığı ’ Karıncalar’ adlı eseri ile ismini duyuruyor. ’ Karıncalar Günü ’ ile bu eserin devamını getiriyor ve sıra yine uzun bir araştırma süreci sonunda ’ Ölüm Kaşifleri ( Les Thanatonautes ) 'ne geliyor..

’Ölüm’ nedir? elbette herkesin başına geliyor, belki de gündelik yaşantımızda sık sık karşımıza çıkması, buna rağmen çok da fazla üzerinde durmayıp, olağanüstülüğünün sık rastlanır olmasıyla örtüldüğü bir giz ölüm..

Kitapta Michael Pinson ve Raoul Razorbak adlı iki çocuğun önce merakla, büyüyünce de bilim aracılığıyla ölüm dünyasını adım adım keşfi anlatılıyor.. Yunanca Thanatos (ölüm tanrısı) ve Nautis (gezgin, kaşif) sözcüklerinin birleşiminden oluşan Thanatonaunes (ölüm kaşifleri) etap etap öte dünyanın sırlarını çözüyor..

Konu adım adım ilerlerken Bernard Werber - Karıncalar’da iyi bildiğimiz metodolojisi ile birlikte - ölümü ve ölüm kıtasını bize her açıdan sunmaya çalışmış. hiçbir açık bırakmamış..

Ölüm dünyasının ilk keşfedilişindeki zorluklar, kamuoyunun yaşadığı şok ve tepkiler, etap etap ölüm dünyasındaki ilerleyiş, zaman içinde ölüm kıtasından öğrenilenler ile bu dünyanın şekillenişi, her kültürde ve dinde ölüme bakış açıları kurgu içinde verilmiş.. Bu ilginç macerayı anlatırken, yine de okuyucuyu hikaye içinde sürüklemek için gerekli olan kahramanları Michael Pinson ve Rouel Razorbak’ı odakta tutmayı becermiş yazar..

Bernard Werber böyle bir konuya girerken iki başarılı noktayı yakalamış; öncelikle ölümü tıpkı insanoğlunun keşfettiği kıtalar, uzay gibi değerlendirmiş. Bu açıdan bakılırsa ölüm gerçekten de gelecekte insanlığının keşif tutkusunun kapsamından kurtulamayacak. Flatliners filminde olduğu gibi öteki dünyaya kontrollü gidiş dönüş deneyleri her zaman yapılacaktır ve ciddi sonuçlar da elde edilebilecektir..

Bernard Werber’in ikinci başardığı nokta ise konuya yani ölüm’e iki çocuğun bakış açısıyla yaklaşmayı seçmiş olması..

Ölüm’ün ne kadar ’olağanüstü’ bir olay olduğunu, ilk tanıştığında sarsılan bir çocuktan daha iyi ne şekilde verebilirsiniz ki? Stephen King’in Türkçeye Ceset diye çevrilen The Body (stand by me adıyla büyük başarı kazanan bir de filmi yapılmıştı) adlı eserini hatırlıyorum. Kitapta ilk cesetlerini görmek için ormanın içlerine yolculuk yapan bir grup küçük çocuk anlatılıyordu. Bu anlamda Werber’in ölüme ilk başta çocuk algılamasıyla bakması önemli. Çünkü o satırlarda tüm okuyucular ’ö günü’ nü hatırlayacaktır. yani kendilerinin de ilk ölümü öğrendiği, ölümle veya bir cesetle ilk tanışmalarını.şu bir gerçek ki insanoğlunun ölüm’e bakış açısı içgüdüyle değil, aile ve çevre yoluyla öğretilmiştir..

Yani ölüm neden kötüdür, neden ölenin ardından üzülürüz ? Ölümden niye korkarız ? Çocukluğumda öğrendiğim dinsel bilgilerle, karşılaştığım ölüm olaylarının bir çelişki yarattığını keşfetmiştim..

Babamı toprağa verişimizin ardından çocuk mantığımla: ’Eğer öte tarafta iyileri sonsuz bir mutluluk, cennet bekliyorsa ve iyi bir insan öldüğünde cennete gidiyorsa niye onun için üzülüyoruz? Eğer bir insan kötüyse ve öldüğünde cehenneme gidiyorsa niye onun arkasından üzülüyoruz?’ diye düşündüğümü hatırlıyorum..

Evet ölümü karşılayışımız, dini olarak bize verilen öte dünya kavramı ile bazı çelişkiler barındırıyor. yoksa ölenin artık hayatımızda olamayacağı düşüncesiyle, yani kendimizi düşünerek mi üzülüyoruz ?

Ölüm korkusunun tıpkı kağıt para sistemi gibi toplumsal genel kabul gören bir halüsinasyon olduğunu düşünüyorum. Çünkü ölüm korkusu olmasa bugün bildiğimiz ekonomi ve toplumsal yapı çöker. düşünün bir romanlardan, filmlerden ölüm korkusu çıkarılırsa kaç eser okunabilir kalır ki ?

Ölüm korkusu insana yaşama mücadelesi için motivasyondur belki. Tıpkı eşeğin ilerlemesi için önüne uzatılan havuç gibi Werber de romanın finalinde geldiği nokta ile aynı karara varmış sanırım..

Kitapta ölüm dünyası Moch 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 gibi bölümlere ayrılmış, her bölümün farklı bir yapısı var; örneğin Moch 2’de anılar tıpkı kana giren zararlı maddelere saldıran alyuvarlar gibi ektoplazmalara ( bedenden ayrılan ruh ) saldırıyor, burayı geçtiğinizde ise Moch 3’de saf zevkler sizi bekliyor. Böylece Ölüm Kaşifleri Moch 6’ya kadar ilerleyebildiklerinde cennetin kapısında melekler ile sohbet imkanı buluyorlar..

Kurgu içinde öbür dünyaya geçen Ölüm Kaşifleri arasında savaşların anlatıldığı ilginç bölümler de var. Zira Ölüm Kaşifleri geri dönebilmek için onları yaşama bağlayan kordonlarını koparmamak zorunda. Yapılan savaşta ektoplazmalar birbirlerinin kordonlarını koparmaya çalışıyor..

Kısacası romanı kurgu, konu, anlatım yönünden alırsak elimizde okunmaya değer bir eser var. Bernard Werber saygı duyulacak bir araştırma ve yaratım süreci sonunda hepimizin bildiği ama değerini tam da vermediği ’ölüm’ gibi zor bir konuyu işlemiş ve altından kalkabilmiş. Yazarın kurduğu öte taraf kurgusunun birçok okuyucuyu tatmin edeceğini söyleyebilirim. Bırakın kurguyu ölüm üzerine konuyu keserek verilen bilgiler de oldukça ilginç. Bernard Werber her kültür, inanış ve dini açıdan ölümün, öte taraf inancının ne olduğunu kitabın içinde veriyor..

Okunmayı, üzerinde düşünülmeyi-konuşulmayı ve kütüphanelerimizde bulunmayı kesinlikle hak ediyor..


14.Haziran.2010
Kerem Porazan

 
Toplam blog
: 59
: 14527
Kayıt tarihi
: 17.12.09
 
 

İmgelemelik 'ten düştüğü 6.Mayıs.Bindokuzyüz... ~ fi tarihinden bu yana; Sonsuzluk 'da insan.. Yüre..