Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Ölüm kokulu bir yazı

Son birkaç günü yaşamamış olsaydım keşke. Keşke dünyayı saran şu ölüm kokusunu duymasam. Fakat ne mümkün! Ölüm, bir köy haline gelen dünyanın sokaklarında kol gezmekte. Kimseye acımamakta. Kimseyi dinlememekte.

Bir sabah kahvaltı yaparken duydum, 24 şehit verdiğimizin haberini. Boğazıma dizildi lokma ve öylece kalakaldım. Vatanın minnetle anacağı bu yiğit adamlar, soğuk bir kış gecesinde saldırıya uğrayıp ölümüne çatıştıkları zaman ben sıcak yatağımda uyuyordum.  Ne utanç verici...

Sonra ise son dakika haberleri… Hep aynı söylemler… Meşhur geniş çaplı operasyonlar…  Netice vermeyecek tartışmalar…

Çocuğuna bir şey olur endişesi ile bisiklete bile bindirmeyen bir annenin feryadını kimse anlayamaz. Biz de anlamıyoruz! Onlardan beklediğimiz tek şey “metanet.” İnanın onların bunu yapacak güçleri, dermanları yok. Bizler şehit cenazelerini değil, şehit cenazelerinde olanları konuşuyoruz. Kim ne slogan attı, kim hangi işareti yaptı? İlk safta kim vardı? Faydasız onlarca konu ve tartışma…

Son dakika haberlerinin birinde takılmıştı gözüme: Hakkâri’de yapılacak operasyona hazırlanan askerlerin görüntülerini kaydediyordu gazeteciler. Bir asker yüzünü gizledi ve muhabire “Çekme abi, annem beni Erzurum’da biliyor” dedi. O askerin, annesinin şahsında bütün ailesine olan sevgisini ve onlara verdiği değeri bu cümlede gördüm. Ertesi günkü şehitlerden biri de o muydu, bilmiyorum. Belki de…

Hemen sonra binlerce insan gözyaşlarıyla sokağa döküldü. Yürüyüşler yaptı. Sloganlar attı. Kimileri de onları eleştirdi. Kimilerinin elleri tabuttaydı, kimilerinin cebinde. Kimileri tabutun üstündeki bayrağı okşuyordu. Kimileri de…

İşte tam bu sıralarda “Afrika pazarı”nda can satıldığını öğrendim. Libya’nın eski lideri Kaddafi… Bizim Avrupa’nın kucağına attığımız, bu hazin sonuna göz yumduğumuz Kaddafi... Kıbrıs Barış Harekâtı’nda bizden yardımlarını esirgemeyen Kaddafi… Çağrı ve Ömer Muhtar filmlerine maddi destek sağlayan Kaddafi… Muhalif güçler tarafından yakalanmış, linç edilmiş ve öldürülmüştü. İnsanlar onun çıplak bedeninin karşısına geçip gülüyorlarmış ve “hatıra fotoğrafı” çektiriyorlarmış…

Artık yeter diye dertlenip dualar ederken, Van’da deprem olduğunu duyurdu televizyonlar. 7.2 şiddetinde bir deprem…  Kış mevsiminin soğuk bir günü… Yoksulluk… Kerpiç evler… Küçük çocuklar… Ve 7.2 şiddetinde bir deprem… Bunların hepsine nasıl dayanılır, bilmiyorum.

Bir baba ağlıyordu kameranın karşısında: “Karım ve kızım enkaz altında, yardım edin” diye bağırıyor, çırpınıyordu. Şehit annesini anlayamadığımız gibi bu adamcağızı da anlamadık. “ilahi adalet” diyenler de oldu, “Allah’ın sopası yok” diyenler de… Ama bu vicdan yoksunu insancıkların yanında, “Bir Van'lı aileyi evimde misafir edebilirim” diyenler de vardı.

İşte son birkaç günün hazin öyküsü budur. Çukurca dağlarında, Van topraklarında ve Afrika pazarında anne yadigârı bir kolyenin boncukları gibi etrafa saçılan bu canların üzerimizde hakkı vardır. Ve biz hakkı bir gün ödemek zorunda kalacağız. Er ya da geç…

 
Toplam blog
: 11
: 839
Kayıt tarihi
: 15.05.08
 
 

Selâmdan sonra azizim, Seviyor hikâyeyi, şiiri, kalemi, kağıdı ve çayı... Marmara Gezetesi'nd..