Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '16

 
Kategori
Bilim
 

Ölüm korkusu

Ölüm korkusu
 

google


Ölümün insanı korkutması olağan.

Ölümden korkmadığını önesürenlerin kıtır attığını yeterince gözlemişimdir.

Ölüm korkusunun psikolojide 2 tanımı varmış:

Nekrofobi ve tanotofobi.

Nekrofobi, ölü ve ölümle ilgili şeylerden irrasyonel korkuymuş.

https://en.wikipedia.org/wiki/Necrophobia

İyi de, ölüm rasyonel bir şey değil ki, korkusu rasyonel olabilsin.

Tanımı böyle koyan psikologların da ölüme karşı tavrı farklı olmuyor.

Tanotofobi ise, insanın kendi ölümünden korkmasıymış.

https://en.wikipedia.org/wiki/Death_anxiety_(psychology)

Fobi-’nin, mani-’nin, pati-’nin tanımları hep boşta kalıyor.

Fobiyi, bir zamanlar ‘korkmaktan korkma’ olarak tanımlamışlardı.

Oysa, karanlık gibi, ölüm gibi bazı şeyler, insanı içgüdüsel olarak korkutur. Zaten ölümden korkmayan birinin, ‘kaç veya döğüş’ refleksi işlemeyebilir ve bu da, o kişinin ölüm nedeni olabilir.

Burada dikkati çekmek istediğimiz nokta, açıkseçik olarak ölüm korkusunun tanımlanamaması.

Devam:

“Genel olarak ölümden korkup korkmadığımız sorulduğunda, çoğumuz bunu inkâr ediyor, sadece biraz endişe duyduğumuzu ifade ediyoruz. Ölümden aşırı korku duyduğunu (tanatofobi) açıklayan azınlık ise psikolojik olarak anormal görülüyor ve tedavi görmeleri tavsiye ediliyor.

Öte yandan, ölüm kaygımızın düşük seviyede olduğunu söylememiz, bu korkuyu kendimize ve başkalarına itiraf etmekten çekindiğimiz anlamına da gelebilir. Bu teoriye dayanan sosyal psikologlar, yaklaşık 30 yıldır kendi ölümümüzle yüzleşmenin sosyal ve psikolojik etkilerini araştırıyor. 200’den fazla deneyin yapıldığı bu araştırmalarda insanlardan ölüm anını hayal etmeleri isteniyor.

İlk araştırma Amerika’da bölge mahkemelerindeki yargıçlar üzerinde yapılmıştı. Yargıçların kefaletle serbest bırakma yönünde karar alabilecekleri uydurma bir senaryo oluşturuldu. Karar vermeden önce kendi ölümlülükleri hatırlatılmış olan yargıçların diğerlerine oranla çok daha yüksek kefalet belirledikleri görüldü. Daha sonra farklı ülkelerden insanlar üzerinde yapılan deneylerde, ölüm düşüncesinin yol açtığı birçok etki tespit edildi.”

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/02/160209_vert_fut_olum_dusuncesi

Yani ölüm korkusu, davranışlarımızı etkiliyormuş.

Ancak, hiç ummadığım bir biçimde:

“İnsanı daha acımasız cezalara yöneltmenin yanısıra, ölüm düşüncesinin milliyetçi, ırkçı, dinsel ve yaşla ilgili önyargıları da artırdığı ve bu şekilde davranmaya yönelttiği görüldü.

Bu araştırmalar, ölüm hatırlatmasının, bağlı olduğumuz gruplarla bağlarımızı güçlendirdiğini, bizden farklı olanların ise aleyhine işlediğini gösteriyor.

Ölüm hatırlatması ayrıca siyasi ve dini inançlarımız üzerinde de ilginç etkilerde bulunuyor. Ölüm düşüncesi, kutuplaşmayı artırıyor: yani liberaller daha liberal, muhafazakârlar daha muhafazakâr olurken, dini inançları güçlü olanlar bu inançları daha tutucu savunmaya, inançsızlar ise daha tanrı tanımaz hale geliyorlar.

Öte yandan ölüm düşüncesi insanı, belki de farkında olmadan, biraz daha dini inançlara yöneltiyor. Bu düşünceyi hatırlatan şey güçlü ise ve kişi daha önceki siyasi inançlarının pek de farkında değilse, muhafazakâr fikirleri ve siyasetçileri daha fazla destekler hale geliyor. Bazı araştırmacılar, 11 Eylül’den sonra ABD’deki sağa kaymayı buna bağlıyor.”

Çook hatalı saptamalar bunlar.

Ben sürekli ölümü düşünürüm. Çok yıldır. 2000’den beridir diyelim.

Ancak bu tanotofobi bende, insanlarla aramdaki (ideolojik) farkı kaldırdı. Tüm yaşamı boyunca, ‘ben ve insanlık’ ayrımı yapageldim ama artık beni öldürecek insanlarla, oturup beni öldürmelerini tartışabiliyorum. Örneğin, IŞİD’i şeriat için insan öldürdüğü için, bir ateist olarak bile, haklı buluyorum. Çünkü İslam o zaten. 2003 kasım Galatasaray bombasından kıl payı kurtuldum, bombacılara kızmış değilim.

Artı, 2011 gibi AKP’nin giderek MHP’lileşeceğini de bu biçimde öngürdüm ve haklı çıktım. (Kronik bir oyvermezim.)

3 paragrafta 3 temel hata:

Ölüm korkusunun merhamet yarattığı, hep bilinen bir şeydir. Ölümcül hastalığa yakalanların, aşırı yumuşadığını kezlerce kişide gözledim doğrudan.

Liberaller daha liberal, özgürlükçüler daha özgürlükçü olmaz, ölüm düşüncesiyle. Ölüm korkusu takınaklaşırsa, insan hep sağa ve özgürlüksüzlüğe kaşar. TC’de son 5 yıldır öyle oldu zaten.

ABD’lilerin 11 Eylül 2001 ertesinde sağa kaydırılması, tümüyle bir dezenformasyon sağanağı.

Genel panorama saptaması:

Ne kadar çok yanlış, önyargı, doğrunun inkarı birarada.

Kendi hatasını itiraf:

“Peki, ölüm konusundaki korkuları konuşma yoluyla aşma çabalarına ne demeli? Gerek bireysel gerekse kamusal alanda ölümden daha fazla söz etmek belki de araştırmaların ortaya koyduğu gibi, bizleri daha fazla önyargılı ve cezalandırıcı hale getirebilir. Ama belki de bu negatif etkiler, ölümü düşünmeye ve konuşmaya alışkın olmamamızdan kaynaklanıyor.”

Evet, kendi ölümümüzü inkar ederiz. Duyarsız kaldığımız şey, başkalarının ölümü ve naklen savaştır. Ölüm kapıya dayanınca, herkes tırsar.

Burada, doktorların hastalarının acısına duyarsızlaşması örneği uygundur. Bir ortopedist, bizzat izlediğim üzere, acıya dayanıklığı savunurken, kendi bacağı kırılınca, ‘yandım Allah’ diye bağırır.

En önemlisi:

Acı’yı veya ölümü görmek, kendi Acı’ımıza ve kendi ölümümüze bizi hazırlamaz.

Ölüme hazır olunmaz pek zaten, teslim olunur.

Bu, ölümü kesinleşen (idam mahkumu veye kanser hastası) insanların ölmeye doğruki çizgileri açıkseçik kayıtlanarak gösterilmiştir.

Demek ki şimdi de oturup, ölüm korkusunu ve korkumu tanımlamam gerekli ama bunu yapmayı sonuna kadar götürebileceğimden emin değilim, nekrofobim / tanotofobim panik atak yaratıyor çünkü.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..