Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Ölüm korkusunu yenmenin yolları

Ölüm korkusunu yenmenin yolları
 

—Bu yazıda vadesi gelip yatağında normal ölüm anlatılıyor—

Bir gün öleceğim korkusu bütün insanlarda var, yiğitlik yapıp belli etmeyenler oynuyorlar; ya da belli etsen ne olacak, korkunun ecele faydası yok.

Ölmek kolay değil, gözlerini kapatıp gitmiyorsun; bağıra bağıra ölenler, Allah’ım canımı al deyip ölemeyenler var.

Daha da önemlisi ölüm bir son; dönüşü olmayan yol. “Her şey bitti artık ben olmayacağım” psikolojik travmasına karşı koymak kolay değil.

İnançlı kimseler kendilerini Allah’a teslim ediyorlar. Bu ölmeyi kolaylaştırıyor. Ahiret inancı olduğu için ölüm son değil; sonsuz bir hayatın başlangıcı olarak görülüyor. Geriye sadece ölüm öncesi ve ölürken ne kadar olduğunu bilmediğimiz (zira ölenler gidiyor, nasıl öldüklerini bize söylemiyorlar) ölümün acısı kalıyor. Ya şüphesiz -yok işte melekler geliyor falan- inananlar da korkuyordur ama Allah’a teslimiyet ölüm korkusunu ciddi şekilde azaltır. Yalnız işte o anda Kuran okunması falan (inancı az olanlar için de okunuyor) hani acıklı insanı duygu selinde boğan (bu Kuran onun için okunuyor)  kişinin ölüm korkusunu arttırır. Tüm bunlar için “Allah sabrını veriyordur” deniliyor.

İnanlarda ölüm karşısında gösterilen bu reaksiyon onların ölüm korkusunu herhalde azaltıyordur.

Bir yerde yazdığı gibi (şimdi nerede yazdığını unuttum) işte ölen 20 kişiden sadece 1’i öldüğünün farkında olur; geri kalan 19’u anlamaz tespitinin gerçekliği de tartışılır ama insana mantıklı geliyor; çünkü ölüm anında ölen genelde ağır hasta ve kendinde olmuyor.

İnanmayanlar da bir şeye sığınıyorlar; inanmayanlar da çaresizliğe sığınıyorlar. Dindarların “inanmayan insanlar bile ölüm yaklaştığında Allahçı oluyorlar” söylemi tam olarak geçerli değil; dini hiç kale almadan, ölümün son olduğunu, ruhun falan olmadığını, öldükten sonra toprağın altında vücudunu karıncaların yiyeceğini bilerek ölenler var. Bunların güçlü kişilikli ve olgun olanları canlılar doğar, büyür ve ölürler(dünyaya da bakarak) diyerek ölümün normal bir son ve tabii bir olay olduğu bilinciyle ölümü normal karşılıyorlar. Diğerleri ise “çaresizliğe” sığınıyorlar:”Ne yapsak öleceğiz, nasılsa öleceğiz” Yine de ölümün ağırlığını kaldıramıyorlar; bağırıp çağırıyorlar; ağlayıp sızlıyorlar. Korkuyla aklını yitirmiş gibi konuşuyorlar.

Öyle son anda çocuklarını etrafına toplayıp “Bak evlatlarım…” şeklinde ölmeler filmlerde olur her halde. Belki ölmeden çok önce. Adam can derdinde.

Yine de ölüm öncesi tamam da, ölümün sanki kolay olduğu gibi bir durum var. Bunun en önemli nedeni ölenin zaten ağır hasta durumunda olup kendinde olmayışı olmalı. Yalnız burada ölüm yaklaştığında aile, akraba ve tanıdıkların ölenin etrafında toplanmaları ölenin ölüm korkusunu artırıyor. Bir de burada yapılan en büyük yanlış ölene acıma, acıyarak bakma kişiyi ölmeden öldürme oluyor maalesef. Öte yandan ölenin etrafında toplanma, onu ölürken yalnız bırakmama önemli. Yalnız ölen bir kişi daha fazla korkabilir.

Ölürken inançlılar Allah’a sığınıyor, inançsılar çaresizliğe sığınıyor. Bunlar ölüm korkusunu yenmenin yolları. Bir de biz tıbbi olarak müdahale edebiliriz. Ölenin illa ayık ölmesi şart değil. Ayık ölüp de bize definenin sırlarını mı söyleyecek. Öleceği anlaşılınca (ki kendisi de anlar zaten)  öleceğim diye çok ciddi bir travma içindeyse (ölmekten korkuyorsa) uyutabiliriz. Kişi rahat ölsün.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..