Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '13

 
Kategori
Öykü
 

Ölüm Melodisi 6. Bölüm: "Somut Ölümler"

Ölüm Melodisi 6. Bölüm: "Somut Ölümler"
 

Görsel: Serdar Burak Yıldız


Çıkan Kısmın Özeti: Komiser Tahsin, intihar gibi görünen bir vakanın üstüne giderek olayın cinayet olduğunu netleştirmeye çalışırken dosyadan alınır ve süresiz izne çıkarılır. Yardımcısı Necip olayı soruşturmaya devam ederken Tahsin bir gece Nevzat’ın balık lokantasındayken Necip yanında bir kadınla çıkagelir.
 
Şimdiye Dek Yayınlanan Bölümler:
 
Birinci Bölüm: "Şüphe" | http://bit.ly/1ac8PdE
İkinci Bölüm: "Arşivler Yalan Söylemez (mi?)" | http://bit.ly/1d0CoBe
Üçüncü Bölüm: "Çip" | http://bit.ly/1ap81Ea--
Dördüncü Bölüm: "Giriş Kodu Hatalı" | http://bit.ly/17yc7pz
Beşinci Bölüm: "Yangın" | http://bit.ly/18MwcZR
 
6. Bölüm: "Somut Ölümler"                                      
 
Kadıncağız, ne söyleyeceğini bilemez bir halde gibi görünürken zaman ilerledikçe aslında konuşmaya nereden başlayacağına karar veremediğini anlamıştı Tahsin. Bir sürü şey biliyordu ve bunları paylaşmaya gönüllüydü ancak eski bir şarkıdaki gibiydi ruh hali: “Nereden başlasam, nasıl anlatsam…”
 
En nihayetinde derin bir soluk alıp anlatmaya başladı Asuman Şen.
 
-          Taner’le karşılaşmamız hep tesadüf gibi görünüyordu ama aslında tesadüf değildi! Her şey bir planın parçası olarak işliyordu. Onunla tanışıp güvenini kazanacaktım, sonra ağzından laf alacak ve gerekli bilgilere ulaşınca operasyonu sonlandıracaktım…
 
Kadın ağlamaklı bir hale bürünürken Nevzat ve Tahsin aynı anda “Ne operasyonu?” diye soruverdi. İkisi kısa bir an birbirlerine baktılarsa da tekrar kadına dönmüşlerdi. Kadın, çantasını kurcalayıp bir şey çıkarttı ve elinde tutarak kaldırdı. Masadaki herkesin gördüğünden emin olunca da çantasına geri koydu.
 
Bu, bir polis kimliğiydi.
 
-          Özel polisim. Bir operasyondu işte, birilerini rahatsız etmesi öngörülen; üstelik karşılığında insanların hayatlarını riske atıp atmadığını umursamayan kişilerin tasarlayıp yürüttüğü bir operasyondu. Öyle de oldu!
 
Masada hala soğuk bir sessizlik hakimdi. Kadın iç çekerek masaya göz attı, içkilere gözü takıldı. Bir bira istedi, Nevzat koşar adım giderek bira doldurdu tezgahtaki bardaklardan birine ve getirip kadının önüne sürdü bardağı.
 
Birasını içerken, kâh hızlı bir şekilde kâh duraksayıp derin derin düşünerek anlatmaya koyuldu Asuman.
 
*
 
Bir kafede otururken tanışmıştı Taner’le Asuman. Daha doğrusu Taner öyle biliyordu. Asuman ise, bir dolu bilgiye fakat bir o kadar da bilgi açığına sahipti. Gel zaman git zaman yaptıkları sohbetler derinleşmeye ve iki genç yakınlaşmaya başladı. Taner, Asuman’a aşık olmuştu. Asuman ne yapacağını bilemedi önce, evet gerçekten de Taner çok hoş bir çocuktu; sempatik ve cana yakındı ancak bir doktor-hasta ilişkisi gibi, soruşturan-soruşturulan ilişkisi vardı aralarında ve bunu Taner öğrenmeden nasıl sıyrılabilirdi Asuman?
 
Sıyrılamadı.
 
Kendisini bir ilişkinin içinde buldu.
 
İlişki ilerleyedursun, soruşturma da sürüyordu. Ancak Asuman’ın dikkatini çektiği üzere, soruşturma birilerinin ayağına basmaya başlamıştı. Birazcık kurcaladığında, mevcut soruşturmanın birkaç yıldır sayıca az olan ve emniyette tutulan fail-i meçhul kimsesiz cinayetlerine dokunduğunu fark etmişti.
 
Bir deneyden bahsediyordu ulaştığı raporlar. Tüyler ürpertecek derecede vahşi ve insan yaşamını hiçe sayan bir grubun yürüttüğü deneyler zincirinin bir parçası olan; işitme engellilerin duymasını sağlayacak bir çip deneyinden.
 
Taner’in de bu çip deneyine bilmeden ve istemeden dahil olduğunu düşünmeye başlamıştı Asuman. Öyle ya, niye izletiyorlardı o zaman çocuğu? Üstelik yakın temas kurmasına izin veriyorlar, belki aşırı ileri gittiği halde sırf soruşturmanın mühim yönleri yüzünden tolerans gösteriyorlardı.
 
Öyle değildi.
 
Asıl izletmek istedikleri ve hakkında bilgi edinmeye çalıştıkları kişi Taner değildi. Taner’in komşularıydı. Asuman bunu öğrendiğinde biraz geç kalmıştı zira birileri soruşturmayı bitirmiş, Asuman’ı görevden almıştı. Asuman’ın Taner’le görüşmesini de bazı prosedürleri öne sürerek engelleyenler amaçlarına ulaşmış ancak Taner’i kaybetmişlerdi.
 
*
 
Gözyaşlarını peçeteyle kurularken Tahsin’e doğru bakıyordu Asuman. Hem de doğrudan, tam gözlerinin içine!
 
-          İntihar etmedi, değil mi? İntihar etmiş olamaz! Çok güçlü ve hayat doluydu…
 
Tahsin başını dalgınca sallarken bir sigara yaktı. Dumanını havaya üfledikten sonra başını önüne eğdi. Bir şey söylemeyi tercih etmedi. Nevzat, Tahsin’in dinlediği şeyleri özümsemeye çalıştığını ve kafasında ölçüp tarttığını anlamıştı. Ses etmedi.
 
Kadın, ağlaması bittiğinde bir süre sustu. Utanmıştı. Bu hissinin altında, erkek egemen bir meslekte bir şekilde var olabilmiş her kadın gibi sahip olduğu / sahip olmak zorunda kaldığı katılığı kısa bir süre de olsa “rakiplerinin” önünde geri planda tutmuş oluşunun da payı vardı kuşkusuz!
 
Sessizliği bozan Tahsin oldu.
 
-          Asuman, kızım, sen hiç Afyon’da çalıştın mı?
 
Necip ve Nevzat, beklenmedik bu soru üzerine bir Tahsin’e, bir de Asuman’a bakıp duruyordu. Asuman, şaşkınca başını olumlu anlamda salladı. Bir müddet yavaş yavaş inip kalkan başı, parlayan gözleriyle aynı seviyede hararet artışı yaşadı.
 
Necip, soran gözlerle Tahsin’e bakarken komiser bitirdiği sigarasının devamında bir tane daha yakıvermişti.
 
-          Afyon’da çalışırken, bir cinayet soruşturmasını üstlenmiştim. Bir mafya babasının ölümü! Bakmayın, çok sevinen vardı ama soruşturma soruşturmadır; üstelik benim de kişisel olarak sorunlarımın olduğu bir adamdı… Neyse, gel zaman git zaman bir yerde tıkandık kaldık. İşin ucu emniyetten birilerine uzanıyordu ve onları soruşturmamız için bir türlü izin çıkmıyordu! Biz de katakulli yapıp gizli gizli soruşturalım dedik. Biri deneyimli biri deneyimsiz iki kadın polis, sürekli onları izleyip bana rapor veriyordu.
 
Duraksadı, gözünü Asuman’a dikmişti.
 
-          Olayı deneyimsiz olanı çözdü zira “deneyimli” diye bize sunulan polis de işin içindeydi. Deneyimsiz olanı, hislerinin peşinden gidip iş ortağını bile sorgulamaya kalkmıştı kafasında ve başarıya ulaşmıştı.
 
Bu sefer duraksaması uzun sürmüştü Tahsin’in.
 
-          Hah, işte o deneyimsiz olan şimdi karşımızda oturuyor.
 
Nevzat ve Necip şaşkınlıkla karşılarında oturan Asuman’a bakarken birden Necip’in telefonu çaldı. Masadaki dört kişi de irkilerek telefona bakarken Necip uzandı ve telefonu açıp kulağına götürdü. Bir dakika sonra ayağa fırlayıp sandalyeye astığı montunu giymeye koyulmuştu. Telefonu kapatıp restorandan çıkarken şöyle bir döndü ve kendisine soran gözlerle bakan üç kişiye açıklama yaptı. Çok kısa, net ve sırf bu yüzden vurucu bir açıklamaydı bu.
 
-          Harun Tandoğan, ölmüş.
 
6. Bölümün Sonu
 
Toplam blog
: 17
: 422
Kayıt tarihi
: 24.04.11
 
 

ReputeUs'da metin yazarı. Sol Gazetesi ve Fotospor'da köşe yazıyor. "08:00" isimli bir romanı var..