Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ölüm Noktürnü

Ölüm Noktürnü
 

Toprağa ait ne varsa toprakta kaldı...


Dün aldığım bir haber sonucu ne kadar eksildiğimi farkettim. Lisede vatandaşlık dersime giren canım hocamın vefat haberini aldım. O an içimde bir çınar yıkıldı ve ben uzaktan seyrettim. Gövdesiyle kökleri birbirinden ayrıldı. Yerin üstüne ait ne varsa burada, yerin altına ait ne varsa, toprakta kaldı. Sonra asıl ölünün ben, yaşamaya devam edenin o olduğunu gördüm. İrkildim. Öyle ya, kök toprakta yaşamaya, çoğalmaya devam edecekti. Ben mi? benim de elbet bu sahneden seyircilere veda edip gerçeğe dönme vaktim gelecekti. Mesele bu oyunun kaç perde daha devam edeceğiyle ilgili. Perdelerim sonsuz değil. Oyunun bittiği yerde hayat başlıyor.

O bir Galatasaraylıydı. Saygı değer, sevgi değer Erol Evgin Hocamız. Uzun boyu, iri cüssesi, tombul yanakları ve belkide bu dünyada en çok O'na yakışan o kocaman göbeğiyle hocalıktan ziyade babalık ederdi bize. O'nun dersinde en ön sıranın, pencere kenarında otururdum. Hocamız asla oturmaz sürekli ayakta bizlerle göz teması kurarak anlatırdı derslerini.Ben ise dayardım sırtımı duvara, gözümü ve kulağımı hep açık tutar adeta kapardım dudaklarının arasından dökülen her kelimeyi. Dersi anlatırken bir gözü hep bende olurdu. Ve fırsatını bulur bulmaz yanıma sokulur: "evladım , duvara yaslanma taş çeker ileride romatizma olursun." derdi. Ve bunu bir dönem boyunca her girdiği derste bıkmadan usanmadan tekrarlardı. Çünkü ben O'nu hiç dinlemezdim. Söylediği anda doğrulur ama kısa bir süre sonra kendimi yeniden duvara yaslanmış bulurdum.

O günlerin üzerinden tam 13 sene geçmiş. Daha dün gibi canlı ve sıcak. Lisede son senemiz olduğu için derslere pek girmezdik. Hocalara kafa tuttuğumuz da olurdu. Ama Erol Hocamıza gelince akan sular dururdu. Hiç birimiz ona en ufak bir asilik, saygısızlık edemezdik. Sert bir hoca değildi. Tehditkar asla. Aksine son derece şevkatli bir o kadar da karizmatik bir havası vardı. Kendinden emin duruşu kendimizi emin ellerde hissettiriyordu. O'na sorduğumuz her sorunun bir cevabı olurdu. Bizi, verdiği eğitimle adete beslerdi. Tenefüs zili çaldığından ağırlaşmış yani doymuş olarak çıkardık. Müthiş keyifli geçerdi dersleri. O'nu asla altedemezdik. Çok zekiydi. Sohbet ederdik biz. Sanki ders işlemezdik. Oysa şimdi daha iyi anlıyorum ne kadar dolu bir hocadan, ne kadar sindirerek almışız tüm eğitimlerimizi. Ne kadar şanslıymışız. Belkide bu yüzden çok saygı görürdü tüm öğrencileri tarafından. Öyle küçümsemeye kalkmayın bu söylediğimi. Kolay değildir öğrenci milletine kendini bu denli sevdirmek. O gençlerin içinde yanan ateşi nasıl dizginleyip ve yönlendireceğini çok iyi bilirdi. Aklımıza bir fikir geldiğinde O'na koşar danışırdık doğruluğunu. Veya fikirsiz kalıp kaybolduğumuzda kapısında birer yavru kedi olur engin ufkuna sığınırdık. Birer aslan parçası olup çıkardık odasından. Mezun oldum yine peşini bırakmadım. İş yaşantımda hep referans oldu. Bu defa hayatı başka pencereden anlattı bana. Kötü olabilecek, beni üzebilecek herşeyden korumaya çalıştı. Adeta babam gibi yön verdi hayatıma. Çok şey borçluyum O'na.

Ben uzun zamandır ihmal ettim bu yüce insanı. Son 4-5 aydır sürekli aklımdaydı. Huzursuzdum. İç sesim sürekli aramamı söylüyordu. Bugün, yarın derken işte herşey dün oldu, anlamını yitirdi.

İşte yine eksildim. Bir yıldızım daha kaydı. Ne sesi kaldı ne de o şipşirin gülen yüzü. İstanbul'a gidip O'na sımsıkı sarılıp, başımdan geçen her şeyi yine o yavru kedi edasıyla anlatmak istiyordum. O yavru kedi artık seninle uyusun hocam. BENİ AFFET. Sana içimde varolan sevgini ifade edemediğim için.

Şu an saat 00:50. Balkona çıktım. Havada, insanı kendine getirecek kuvette bir yel var. Üşütmüyor. Yalnızca biraz titredim. Gökyüzüne baktım. Bir yıldız kaydı. "Sen misin hocam?" dedim. Ama biraz dikkatle bakınca gökyüzüne, seçebildim o en parlak yıldızı. Milyonlarca aynı gibi görünen yıldızların arasında bir başka parlıyor apaçık.
Belki Seni ne kadar çok sevdiğimi son zamanlarda hiç söyleyemedim ama dudaklarımın kenarında senden bir gülümseme kaldı. Gururluyum, hala inatçıyım ve o yıldızı, aydınlattığın ufkumda görebiliyorum!

Huzur içinde uyu Sevgili Erol Evgin Hocamız...

Ve Bir Gün Mutlaka...

 
Toplam blog
: 8
: 951
Kayıt tarihi
: 26.05.09
 
 

"İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Mezunu."   ..