Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

01 Şubat '16

 
Kategori
Deneme
 

Ölüm paylaşılmaz…

Ölüm paylaşılmaz…
 

alıntıdır


Yetmişli yılların sonlarıydı. O yıllarda Karacabey-Bandırma arasında ölümlü trafik kazaları çok sık oluyordu. Yine böyle bir kaza sonucu mahallemizin bakkalı Ş. Amcanın damadı hayatını kaybetmişti. Merakımdan olacak Ş. Amcanın bu olaya tepkisini uzunca bir zaman gözlemledim. Ancak Ş. Amcanın davranışlarında hiçbir değişiklik göremedim. Dış görünüşünde üzüntüden eser yoktu. Bir gün dayanamadım sordum:

-Ş. Amca damadının ölümüne üzülüyor musun?

Aldığım yanıt o gün bu gündür hep düşündürmüştür beni. Bu yaşlı ve bilge sayılabilecek adam kısaca şöyle dedi:

-A be çücük (çocuk) niye üzülecekmişim. Herkes kendi yerine ölür.

Ölümün paylaşılamayacağı anlamına gelen birkaç söz daha etti.

Evet sevgili okurlarım, gerçekten de ölüm paylaşılmaz. Herkes kendi ölümünü yaşar.

Doğanın değişmeyen, değiştirilemeyen tek gerçeği her canlının bir gün öleceğidir.

İnsanları bir tarafa bırakalım, zekâ düzeyi ne olursa olsun tüm hayvanlar bu gerçeğin farkındadır. Onların ölümü sessiz sedasızdır. Öleceklerini anladıkları zaman kimsenin görmeyeceği ıssız bir yere çekilirler ve orada ölümü beklerler. Eğer bir kazaya kurban gitmemiş ya da iki ayaklı canavarlar tarafından katledilmemişse sokaklarda kedi köpek kuş gibi hayvanların ölülerine pek rastlanmaz.

İnsanlar niçin doğduğunu değil ama ne zaman doğduğunu ebeveynlerine sorarak öğrenebilirler. Ama ölecekleri zamanı asla bilemezler. Bu konuda şöyle söylerler: “ölüme en yakın hasta bile ölümü kendisine en az bir yıl uzakta görürmüş”.

Yine “HERKES CENNETE GİTMEK İSTER AMA KİMSE ÖLMEK İSTEMEZ” derler.

İnsanoğlu ölümden ne kadar çok korksa da aklıyla ve içgüdüleriyle ona kafa tutmasını bilmiştir. Yaşadığı sürece bu dünyada bir iz bırakmak için uğraş vermiştir. Kimileri bunun farkında kimileri de değildir. Ölümün korkunçluğu altında yok olma duygusu yatmaktadır.

Düşünsenize, çocuklarımızı, torunlarımızı neden canımızdan daha fazla seviyoruz? Çünkü onlar ölüm korkumuzu azaltıyor. Ömür bizim için bitse de onlar yaşasın diyoruz. Onlar bizim geleceğimiz diyoruz. Üstlerine titriyoruz. Haklıyız çünkü o gelecekte biz de varız. Onlar bizim genlerimizi taşıyor. Yaşayacakları dünyada bizlerden bir şeyleri de yaşatacaklar. Kimilerimiz bir adım daha ileri giderek torunlarımıza kendi isimlerimizi veriyoruz.

Sevgili okurlarım, madem ki çocuklarımızı torunlarımız bu kadar çok seviyoruz, bize düşen en önemli görev onlara yaşanabilir bir dünya bırakmaktır.

 

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..