Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '10

 
Kategori
Dünya
 

Ölüm reçetesi; can boğazdan gider

Ölüm reçetesi; can boğazdan gider
 

Amerika dünyanın sorunlarını çözmek için bütün gücü ile çalışırken kendi sağlığını aksatıyor(!)..


Trafik kazaları ile ilgili bir rapor yayınlandı. Rapora göre; Türkiye’de son 10 yılda 45 bin kişi hayatını yolarda kaybetmiş. Bu rapor ile ilgili gazete haberlerini okuyunca internet üzerinde bir araştırma yapıp raporun aslını bulmaya çalıştım. Kim, nerede, ne şekilde ölmüş? Bunların detaylarını ve risk dağılımını merak ediyordum. Araştırmam sırasında ‘Trafik Raporu’nu kenara attıracak çok daha ilginç bir rapor buldum. Bu raporu Dünya Sağlık Örgütü hazırlamış. Bulduğum rapor dünya genelinde bir değerlendirme yapıyor ve bu değerlendirmede; normal dışı bütün ölümleri sınıflandırıyor.

Hemen söyleyeyim trafik kazalarının sıralamadaki yeri 25nci sırada. Yani ondan daha başarılı Azrail çırakları var. (Terör ve savaşlar bile çok gerilerde...)

İlk 24 öldürücü neden arasında uyuşturucu ve sigara benzeri, kendimizin tercih ettiği ölüm nedenleri olduğu gibi parazit enfeksiyonları, zehirlenmeler, anne ve bebek ölümleri ön sıralarda. Herkesin tahmin edeceği gibi Aids de var. Ama kanser gibi ülkemizde çok sık duyduğumuz bir hastalık bunların gerisinde kalmış.

Dünya Sağlık Örgütünün hazırladığı raporun sonundaki kıyaslamalar kısmı, sanki ABD’nin savaşı mazur gösterme propagandası gibi: “Uyuşturucudan ölenler; savaşlar ve iç çatışmalarda ölenlerin sayısının 70 katından fazla!” Köşeleri yuvarlatılmış, siyasi içeriği olduğu belli olan raporun siyaset yaparken arada sızdırdığı doğru bilgiler de taşıdığına eminim.

Hepinizin merak ettiği ilk sırada kimin olduğuna gelince: Birinci ve ikinci sırayı çok az bir farkla iki ‘sebep’ paylaşıyor. Bunlardan bir tanesi; açlıktan, diğeri ise aşırı beslenmenin neden olduğu hastalıklardan dolayı olan ölümler.

Yani yüzlerce yıldır atalarımızın bizi kandırdığını, can boğazdan gelir diyerek züğürt tesellisi ile kendimizi avutup yiyerek yada yiyemeyerek tahtalı köyü boyladığımızı anladım. Bu iki melanet, aslında o ata sözünün ‘Can boğazdan gider’ şeklinde değiştirilmesi için yeterli bir mazeretti. (Hemen atasözlerinden sorumlu bakanlığa başvurup durumun düzeltilmesini isteyeceğim.)

Açlık yada yetersiz gıda alımının daha çok çocukları etkilediğini, büyüklerin ise açlık sorunundan doğrudan etkilenme dışında pek bir hastalık riski olmadığını belirten raporda bu bilgilerin derlendiği ülkelerde ortalama insan ömrünün 40’a kadar indiği bilgisi de var. Böylece büyüklerin neden etkilenmediğini anlamış oldum.

Açlık sorunun aksine ekonomisi ‘orta’ ve ‘iyi’ olarak belirtilen ülkelerde görülen aşırı gıda tüketimine bağlı; diyabet, tansiyon, obezite, bunlara bağlı damar hastalıkları ve felçlerin neden olduğu ölümler de en az açlık sebebi ile oluşan ölümler kadar çok. Başka bir yazımda(*); Amerika’da yolda yürürken patlayıp ölenlerin görülmeye başlayacağı günlerin çok uzak olmadığını belirtmiştim. Yani obezitenin şişirdiği ABD vatandaşlarının ‘pöölp’ diye kaldırımlara yayılacağını belirtmiştim. İşte bu riskin farkına varan yeni Amerikan hükümeti, o günlerde obezlik ile uğraşmayı artık hükümet politikası haline getirdi. Yani yakın zamanda ABD şehirlerinde patlayarak yolları kirleten obezleri görme ihtimalimiz (geçen sene) yazıyı yazdığım tarihtekine göre daha az bir ihtimal. Ama ABD hükümeti iktidardaki ilk günlerde verdiği ‘umudun cesareti’ ayaklarını şu aralar geri sürümeye başladı. Selefi olan G.W.Bush gibi yayılmacı politikalarla uğraşıyor. Yanı başındaki(!) İran, Amerika için ‘umudun felaketi’ olmaya başladı.. Eğer böyle giderse bir yıla kalmaz, Amerikan vatandaşlarının yeni sloganı: “Bırak Obama!” olacak.

Yaşanan çarpıklığı bölgeler arasında oluşan gelişmişlik farkı yada ekonomik güce bağlamak doğru gibi görünse de... Dünya, taş devri insanına bile yaşama şansı verirken bugün yaşama şansı elinden alınan insanın ne derece gelişmiş olduğu tartışılır.

Sanayileşme çağı diye adlandırılan 1700’lü yıllarda başlayan tehlikeli sürecin en son noktasına 21nci yüzyılın içerisinde mutlaka gireceğiz.

Bu ölüm çağı; Mad Max filmindekine benzer sahnelerin günlük hayatta yaşanacağı çılgın bir süreç olacak. Eğer ömrüm yeterse (Tahminim 30-40 yıl içerisinde) sonu göreceğiz. Amma!, büyük bir aydınlanma hareketi olur da, ‘Büyük Savaş’ın güçlüleri karşılıklı insafa gelir de, beni yalancı çıkarırlarsa; şu an yazdığım bu satırları yemeye de razıyım. (Ama iktidarların basiretsizliklerine o kadar güveniyorum ki, bu ihtimal; olmaz!)

Son 300 yıldır yaşanan aşırı tüketimi teşvik eden endüstrileşme politikasının tek bir sonucu var: İnsanlar, kendi mezarlarını kazıyorlar.

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

Dipnot__________:
(*) Murat SEVGİ "Ejderin Öpücüğü" 06 Şubat 2009
http://blog.milliyet.com.tr/Ejderin_opucugu/Blog/?BlogNo=160824

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..