Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '16

 
Kategori
Tarih
 

Ölüm ve Taht

Ölüm ve Taht
 

Ölüm ve taht


Uygarlık ile barbarlığı ayıran en önemli özellik, “ölüm”e bakış arasındaki farklılıktır. Uygarlık her daim yaşama saygı duyarak onu yüceltir, ölümden korkarak onu elinden geldiğince önlemeye çalışır. Barbarlık ise yaşam ve ölüme önü alınamayan hayvanca bir içgüdüyle yaklaşır. Kitlelerin kültürü linç kültürüdür sözünü etme cüretini göstermiş olan Elias Canetti, “Herkesten uzun yaşamanın en aşağılık yolu öldürmektir!” derken, sanırım barbarlardan söz ediyordu. Yaşamak için çok kolay öldürmek Barbarlara ait bir tutumdur. Öldürmek yaşamın bir parçasıdır adeta. Yaşam ve ölüm iç içedir, dolayısı ile ölmek ve öldürmek basitleşir Barbar toplumlarda.

Ünlü mucit ve sanayici George Westinghouse’un aynı adı taşıyan şirketi, dünyada ilk defa elektrikli iskemle tasarımı ile yeni bir tür idamı icat edip piyasaya sürdüğünde, eskiden Habeşistan, sonradan Etiyopya diye anılan Ülkede imparator Menelik hüküm sürüyordu. Menelik’in Ülkesindeki durum çok karışıktı ve çok adam öldürmek gerekiyordu. İmparator, Westinghouse’un icat etmiş olduğu, ünlü yepyeni iskemlesini duymuştu. Bu iskemle ile İdamlıklar, sarsıla sarsıla ölüyor, kan görülmüyordu. Hemen Amerika’ya iki elektrikli iskemle sipariş edildi. ABD’den gelen sipariş iskemleler heyula gibi idiler. Menelik ve saray erkânı, iskemlenin görünüşlerinden çok etkilenmişlerdi. Üstüne ölüm suçlusunu oturtarak çalıştırmaya kalktıklarında ise iskemlenin çalışmadığını gördüler. Menelik ve adamları, iskemlenin durup dururken infaz yapmadığını anladılar. İskemlenin çalışması için elektrik gerekiyordu, oysa Habeşistanda o dönemde henüz elektrik yoktu. İskemleler ise çok paraya sipariş edilmişti. Menelik, adamlarına emir verdi; İskemlelerden biri derhal Westinghouse’a gönderildi, diğer kalan ise kendisine taht olarak kullandı.

Ve yıllarca elektrik iskemleli tahtından Ülkeyi yönetti. Sanırım, uygarlık yolunda olmayan veya o yönde ilerleme çabası göstermeyen toplumlarda ölümle içi içe olmak, ölümle beraber yaşamak insanları rahatsız etmiyor.

Ölüm, savaş, terör ve suikast gibi örgütlü türlerinden tutun, cinnet gibi patlamalara kadar, çeşitli biçimleriyle Barbar toplumlarda insanı için çekmekte ve adeta onu büyülüyor. Dejenere olmuş dehşetli bir özgürlük duygusu, kara, koyu, yapışkan mutluluk yanılsaması ile yayılan, dünyayla arasındaki fiziksel sınırın iptali ile bölündüğü ahlaki çekinceleri silinen ve kişiyi cinnet halinde kendi ötesine sürgün eden ölüm vardır ve bunun kötü olduğunu söylemek hiçbir şey ifade etmez Barbar toplumlar için; sıfır umutlar, terk edilmişlik, saçmalık, mahkûmiyet, suçluluk, zamanın ve mekânın dışındalık, kendisine ve diğer insanlara yabancılık, gülünçlük, güçsüzlük, müstehcenlik ve iğrençliği besleyen vahşet kesidi, geçmiş değerlerle ilişkisini koparmış, geleceğin değerlerini yansıtamayan insanlar yığınında ölüm yerini almaktadır.

Benimde okuduğum, Tarihimizin karanlıkta bırakılmış bir başka yüzünü, Osmanlı’da işlenen siyasi cinayetleri “Tarihin Saklanan Yüzü” kitabında Çetin Altan anlatıyor. Daha önce yayımlanan İdam Edilen 44 Vezir-i Azamın Dramı, Öldürülmüş Şehzadeler ve Devrilmiş Padişahlar adlı kitapları tek bir başlık altında toplayan bu kitap, şimdiye dek su yüzüne çıkarılmak istenmemiş cinayetlerin insanı dehşete düşüren kanlı bir antolojisidir adeta.

“Kitap, 1459’dan 1821’e kadar 368 yılda idam edilmiş 44 vezir-i azamın acıklı ve kanlı anılarını, tarihin kalın toz yığınları altından şöyle azıcık silkeleyerek çıkarmaya çalışan, Şehzadeler, şeyhülislamlar, yeniçeri ağaları, has odabaşılar, bostancılar ve sarayların kuytularında durmadan birbirlerinin kuyularını kazmış olanların tümü kitap raflarından uzanmış, size el sallıyor gibi olduklarını hissettiriyor. Okurken, kaç yüzyıldan beri uyuyup durdukları mezarlarından, sağ oldukları günlere doğru yapmaya çalışılan bu ortak yolculukta, artık hiçbirinin yanıt veremeyeceği küçücük bir soruyla yeniden geçmişi sorguluyorsunuz. “Taht için değer miydi?”

Dondurulmuş ve çarpıtılmış bir tarih dogmatizmiyle insan aklının ortaklaşa yarattığı evrensel ve görkemsel sanat ve bilim kubbelerinden hiç birine merdiven kurulabilir mi?

Ölümde yaşam ve iktidar arayanlar Barbardır! Yaşamın radikal karşıtı olan ölüm, şiddetin de tapınağı olarak yaşama içkin değildir ve ölümle ulaşılan hiçlik yaşama dair değildir. Öldürme bir hak ve özgürlük olarak Kant’ın deyişiyle tüm yasaların üstündeki yasa nedir sorusunun yanıtı olabilir mi?

Leo Buscagha’nın söylediği gibi “Hiç kimse, bu dünyadan canlı çıkmıyor.”, taht için de olsa yaşamak için öldürmek yerine yaşamak veya yaşatılmak tercih edilemez mi?

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..