Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ölüm

Ölüm
 

Batı anlayışında ölüme fazla yer ayrılmamaktadır. Hayata kuşkucu bakış, bir anlamda imansızlık sonucu insanlar sanki ölüm/öte yaşam yokmuş gibi yaşar ve ölür.


Kendisinden başka alternatif olmadığına yürekten inandığımız bir kavram Ölüm! Toplumlar arasındaki çatlağı zaman zaman daha da derinleştiren bazen de arayı kapatan bir olgu.

Ölümle ilgili bir yığın bilgi mevcut. Ancak, benim için en değerlisi halife Hz. Ömer’in söylediği.

Hz. Ömer der ki: “Ölüm yarın, belki de yarından yakın” . Bu veciz söz, hayata bakış açısından oldukça anlamlıdır.

Mistisizmde ölüm üçe ayrılır:

Fizikî ölüm,

Aynel yakıyn ölüm,

Hakkel yakıyn ölüm.

İlki bilinene, yani ruhun bedenden ayrılışına, diğerleri ise idrak safhalarına değinir.

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) “Ölmeden evvel ölünüz” tavsiyesi Hakkel yakıyn yaşam boyutu ile alâkalıdır.

Batı anlayışında ölüme fazla yer ayrılmamaktadır. Hayata kuşkucu bakış, bir anlamda imansızlık sonucu insanlar sanki ölüm/öte yaşam yokmuş gibi yaşar ve ölür.

Oysa Hinduizm'in, Budizm'in, Şintoizm'in, Şamanlığın egemen olduğu Doğuda, 'ölüm', 'yaşamın' önemli bir parçası sayılır. Hayatın sadece bu bölümden ibaret olmadığını gösteren örnekler var; “Ölmüş atalar için evlerde tapınaklar bulunur. Ölülerle konuşulur, ölülerin dertleri dinlenir ve yönlendirilir. Şaman anlayışına göre birey uyuduğu zaman ruhu vücudu terk ederek öte dünyaya kısa bir gezintiye çıkmaktadır.”

Toplumsal yaşamda katletme, yani öldürme eylemi oldukça önemli bir suç olduğu gibi çok da tehlikelidir. Bu riskin ne kadar ciddi sonuçlara yol açabileceğini tahmin edemezsiniz.

Öldürenler, kendilerinin ve yakınlarının önüne ne denli büyük bir fatura koyduklarının farkındalar mı? Bilemiyorum.

Son zamanlarda sıkça bahsedilen bir ölüm çeşidi daha var:

İntihar!

Medya hemen her gün bir intihar olayını ayrıntılarıyla ve fotoğraflarıyla birlikte topluma yansıtıyor. Bazen intihara teşebbüs eden ama kurtulan bir şahsın ikinci kez değişik bir şekilde hayatına son verdiğine tanık oluyoruz.

Bu olgu, sözlüklerde “kişinin bilerek, kasıtlı olarak kendini öldürmesi” şeklinde tanımlanıyor. İntihar yoluyla ölümü seçebilmek herkesin yapa geleceği işlerden biri olmamalı. İnsanoğlunun ihtiras haline gelen istekleri, farklı hiçbir düşünceye tahammülü olmayan davranışları ve aile yapısındaki çarpıklıkları ön plâna çıkaran olaylar intihara vesile olabiliyor.Sonuçta da onu dramatik bir biçimde uçurumun kenarından fırlatmaya yetiyor. İntihar acaba ağır bir sorumluluğun yarattığı büyük bir bunalımdan kurtuluşun reçetesi midir? Bu husus tartışmaya açıktır.

Gerek din alanında gerekse sosyal yaşamda asla tasvip edilmeyen bu ölüm tarzının kişilik bozukluğundan, depresyondan kaynaklandığını belirtmekte yarar var. Allah Resulü, intihar eden bir kişinin cenaze namazını kıldırmamıştır. Bunun ne anlama geldiğini herhâlde takdir edersiniz.

Depresyonun insanın yaşamdan zevk almasını engelleyen bir hastalık olduğunu sanırım biliyorsunuz. Bu tür rahatsızlıkların tedaviden geçmesi şarttır.

Diğer yandan, intihar edenlerin büyük çoğunluğunun okuma yazma bilmeyenlerden oluştuğuna dikkatinizi çekmek isterim. Zira istatistikler bunu göstermektedir. Anlaşılan, yaşam için kültür ve inanç faktörlerinin -en azından bir tanesinin- bireyde bulunması gerekiyor.

Hayatı doyasıya yaşamak varken bu fırsatın tepilmesi kuşkusuz hiç de mantıklı değil.

 

Ahmed F. Yüksel

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..