Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '16

 
Kategori
Biyoloji
 

Ölümcül düşmanlar:Virüsler ve bakteriler

ÖLÜMCÜL AVCILAR VİRÜSLER-BAKTERİLER
 
B  A  K  T  E  R  İ  L  E  R
Virüslerin biraz daha gelişmişi olan bakteriler,  tek hücreli organizmalar grubuna dahildir.  Tipik olarak birkaç mikrometre-metrenin milyonda biri-boyundadırlar. Toprakta,  deniz suyunda,  okyanusların derinliklerinde,  yer kabuğunda,  deride,  asitli sıcak su kaynaklarında,  radyoaktif atıklarda ortaya çıkarlar ve büyürler.
Bir gram toprakta yaklaşık 40 milyon,   bir mililitre suda yaklaşık 1  milyar bakteri vardır.  Yerkürede yaklaşık 5 nonnilyon(5X 10 üzeri  - otuz)bakteri olduğu hesaplanmaktadır.  Yerküredeki biyolojik kütlenin-varlıklar topluluğunun- çoğunluğunu  bakteriler oluşturur.
Atmosferdeki azot fiskasyonu-atmosferdeki azotun yararlı  amonyum  formuna dönüşmesi olayı-bakterilere bağlıdır.  Yerküredeki yaşamın temelinde de bu oluşum vardır.
Bakterilerin büyük çoğunluğu henüz tanımlanamamıştır.  Buna karşılık,  virüslerin tanımında hiç yol alınamamıştır.
Kişioğlunun organizmasında,  bedenindeki hücre sayısının on katı kadar çeşitli bakteri vardır.  Deride ve sindirim yollarında yaygındırlar.  Bedenimiz adeta bir bakteri istilası-baskını- altındadır.
Eskiden bitki sayılan bakteriler,   günümüzde  prokaryot(Zarla çevrilmiş organelleri ve gerçek çekirdeği olmayan bir tür hücre)olarak sınıflandırılmaktadır.   Bakterilerde tek bir dairesel(bazen doğrusal)kromozom bulunur.  Kromozomdaki genler,  tek bir sürekli DNA parçası yapısındadır.
Bakteriler ilk kez 1676 yılında Leeuwenboek tarafından tek mercekli ilkel bir mikroskopla gözlenmiştir.  Bakteria terimini 1830 yılında ilk kez Ehrenberg kullanmıştır.
Bakteriler de virüsler gibi,  yaklaşık 4 milyar yıl önce ortaya çıkmış tek hücreli yaşam biçimleridir.  Virüslerin bir basamak gelişmişleri olmaktadır.  Çünkü, DNA ları vardır. Virüslerle birlikte yerkürede görülen-belki de uzayda ortaya çıkan-ilk yaşam biçimleri olmaktadırlar.
Bakteriler önce büyümekte sonra ikiye bölünerek üremektedirler.  Uygun koşullarda bir bakteriden 7 saat içinde yaklaşık 2 milyon,  12 saat içinde ise 1 milyar bakteri üremektedir.
Bakteriler;  besinlerde,  sıcak ortamlarda,  nemde,  asitsiz ortamlarda oksijenli-bazı bakteriler oksijensiz ortamda ürerler- ortamlarda  uygun sürelerde ürerler.
Bakteriler bulundukları ortamlarda  kamçılı,   seğirmeli,   yüzmeli ve yuvarlanmalı devinimlerle devinirler.
Bazı bakteriler,  uygun olmayan koşullara karşı spor denilen özel yapılar oluştururlar. Kaynamaya,   donmaya ve bazı dezenfektanlara-bakterileri yokeden ilaçlar-direnirler. Koşullar değiştiğinde ise tekrar eski durumlarına dönerler.  Bu davranışları nedeniyle bakterileri-hiç değilse bazılarını-akıllı varlıklar olarak düşünmek olanaklıdır.
.Bakterilerin çeşitli biçimleri vardır.  Bunlar;  küresel,  spiral ve çubuksu biçimler olmaktadır.  Bakteriler 1977 yılında Carl Wrese tarafından bacteria ve arkeaealar  –hücre sıvılarının ve hücre zarlarının yapısının bakterilerden  değişik olduğu tek hücreliler-olarak iki gruba ayrılmışlardır. Sonradan bu sınıflandırmaya öbakteriler –iyi, düzgün yapılı bakteriler-de eklenmiş ve üçlü bir sınıflandırma ortaya çıkmıştır.
Endosporlar denilen-uyuşuk-bakteri türleri bulunmakta olup bu türler,  milyonlarca yıl canlı kalabilmektedirler.  Uzaydaki boşluklara ve radyasyona dayanıklıdırlar.
Bakteriler kişioğullarında bazı sayrılıklara neden olurlar.  Bunların çoğu salgın biçiminde ortaya çıkmakta ve ölümcül olmaktadır.  Kolera-frengi-şarbon-cüzzam-veba bu türden sayrılıklardır.  En yaygın olan ölümcül bakteriyel sayrılıklar,   solunum yolları hastalıklarıdır.  En yaygın olan veremdir.
Bitkilerde yaprak beneği,  ateş yanıklığı,  solma gibi sayrılıklara yol açarlar.
Hayvanlarda ise yaygın olarak pastüberküloz,  mastit,  salmonella,  şarbon gibi hastalıklara neden olurlar.
Son zamanlarda birçok sayrılığın bakteri kaynaklı olduğuna ya da olabileceğine dair bulgular vardır.  Örneğin mide ülseri,  deri enfeksiyonu,  menenjit ve sistemik sepsis(kan zehirlenmesi),  diş apsesi,  difteriye bağlı idrar yolları enfeksiyonu,  koroner kalp hastalıkları ile ilişkili olabilen immun yetmezliği (yaklaşık 500 kişide bir görülen bağışıklık sisteminin yetmezliği) böyledir.
Diğer yaygın bakteri  sayrılıkları ise şunlardır:
Menenjit(beyin iltihabı),  ortakulak iltihabı,   zatürre(pnömani)- akciğer iltihabı-, boğmaca,  bruselloz(Malta humması,  Akdeniz humması ), -halk arasında peynir hastalığı-, difteri,  heliobakterpylori(ülser olup 1982 de bulunmuştur),  kedi tırmığı hastalığı(kedi tırmalaması ve ısırması ile oluşur),  kazıklı humma(tetanoz),  klomaya(her türlü cinsel ilişki ile ortaya çıkar,  ABD de yaygındır)
Kolit(ülseratif kolit)kalın bağırsakta iltihaplanma olup nedeni tam olarak bilinmemektedir-,  lejyoner hastalığı ya da virüsü(split klimalardaki bakterilerden oluşmaktadır),  piyemi (bedenin bir yerindeki iltihabın kan dolaşımına karışması), pnömökok(menenjit,  zatürree,  orta kulak iltihabı,  kan iltihaplanması,  sinüzit gibi sayrılıkları  yapmaktadır),  salmonella (hayvan dışkısı ile alınan bir bakterinin yol açtığı sayrılıktı),  sıtma(malarya),
Tularemia(tavşan,  fare,  sincaplarda görülen ve hayvanlarla temastan geçen hastalıktır, tavşan ateşi ya da avcı hastalığı olarak da anılır,sinek ve keneler de taşıyabilir),  şarbon(sığır koyun ve atlarda görülür,  kişilere de geçer,  kara çıban ya da kan zehirlenmesine yol açar, halk kara çıbancık demektedir),  şigelloz(midede ve bağırsaklarda görülür, basil dizanteri olarak bilinir,  bedenin susuz kalması, kimyasal dengesinin bozulması, şoka yol açar),  tifo(salmonella typhi adlı bakteri neden olur, kalp, beyin, böbrekler, göz ve kulaklar, karaciğer etkilenebilmektedir) olmaktadır.
Lise ikideyken okulun önünde seyyar satıcıdan bir ayva almış ve yıkamadan yemiştim.  Bir hafta sonra bağırsak tifosu sayrılığına  yakalanmıştım.  Hastalık başladığında 60 kiloydum.  Bir aylık bir tedavinin sonunda 50 kiloya düşmüştüm ve çok güçsüzdüm. 
Bakteriler bir ay içinde bedenimin on  kilogramlık kesimini yemişler,  bitirmişlerdi.
Bağırsaklarım sigara kağıdı inceliğine dek inmişlerdi.  O nedenle,  üç ay boyunca sebze ve meyvaları ve etleri pişirip sularını tülbentten süzüp beni onunla beslemişlerdi.  Böylece,  bu ölümcül hastalıktan kurtulmuştum.
Ailemin parasal  durumu,  1950 li yıllarda bu türden bir sayrılığın tedavisine yeterli değildi.  Ağabeyimin anlattığına gore;  sayrılığa yatmadan önceki milli piyango çekilişinde bilete tam ikramiye isabet etmiş ve tam ikramiyenin dörtte biri olan 25.000 lirayı almışlar.  O zamanlar bu parayla İzmir’de iki katlı ev alınırdı.  İşte o parayı benim sayrılığıma harcamışlar.  Böylece yaşamda kalmışım.  Benim için ne büyük bir şansmış!
Buna karşılık;  eğer bu hastalığa yatmasaydım,  Türkiye Atletizm yarışmalarında lisemi 5000 metre koşusunda temsil edecektim.  O denli zayıf düşmüştüm ki bu olanaklı olmamıştı.  Çok üzülmüştüm.  
Bakterilerin neden oldukları sayrılıkların bulaşma kaynakları çeşitlidir:
Toz, toprak,  haşereler,  kemirgen hayvanlar,  diğer hayvanlar,  su,  çöpler;
Her türden kişioğlu atığı(ter,  boşaltım sistemleri);
Yüksek sesle konuşma,  öksürme,  hapşırma olmaktadır.
Geçmiş yıllarda ve çağlarda bakterilerin neden oldukları büyük sayrılık salgınları ortaya çıkmıştır.  En ünlüleri şunlar olmaktadır:
İspanyolların Amerika kıtasına adım atmalarından sonra yerli halk arasında üst solunum yolları hastalıkları ve frengi gibi hastalıklar salgın halinde yayılmıştır.
Kara veba:  1320-1330 yılları arasında tüm yerküreye yayılmıştır.  75 milyon dolayında kişi ölmüştür.  1347-1351 vebasında Avrupa’da 25 milyon kişi ölmüştür
Bunlardan önce 165-180 yıllarında Antuan vebası Roma’da patlak vermiş ve 5 milyon kişi ölmüştür.
541-542 yıllarında Jüstinyen vebası ortaya çıkmış ve nufusun % 40 kadarı ölmüştür.
Ülkemizde İstanbul’da 1591 yılında veba ortaya çıkmıştır.  Günde 500 dolayında kişi ölmüştür.  Padişah III.Murat,  sayrılıktan kurtulmak için Edirne’ye kaçmıştır.  1625 yılında ikinci salgın olmuş ve ölü sayısı ilkini geçmiştir.
Londra,  Paris ve Moskova’da kolera salgınları yaşanmış ve binlerce kişi ölmüştür. İstanbul’da 1970 yılında  kolera salgını yaşanmış ve yine binlerce kişi ölmüştür
Bu salgını ben de yaşamıştım.  Tüm sebze ve meyveleri sirke ile iyice yıkadıktan sonra yiyorduk.  Bazı hastanelerde karantina uygulanıyordu.  Kayın biraderim de evlenmek için sağlık raporu almak zorundaydı.  Karantina  hastanesine duvardan atlayarak girmiş ve derdini anlatıp sağlık raporunu almıştı.  Bu aşk duygusu ne güçlü bir duygu allahım!!!
Sonra birkaç yıl daha benzer salgınlar görüldü.  Zamanın hükümeti turistler kaçmasın diye bunların “bağırsak enfeksiyonu” olduğunu söylemişti. 
 Kalkınmış ülkelerde,  kişioğullarını ve hayvanları bakterilerden ortaya çıkan sayrılıklardan korumak için antibiyotikler kullanılmıştır.  Ancak,  zaman geçtikçe bakterilerin kullanılan antibiyotikleri tanıdıkları ve onlara direnç geliştirdikleri gözlenmiştir.  Bu nedenle de,  bakterileri de  akıllı varlıklar olarak düşünmek olanaklıdır.
Robert Koch ilk kez,  veremin mikrobunun bakteri olduğunu bulmuştur.  Bundan sonra 1910 yılında Treporemar ilk antibiyotiği geliştirmiştir.
Diğer yandan kişioğulları bakterileri kendi yararlarına kullanmayı da öğrenmişlerdir.  Büyük kentlerdeki atık suların arıtılması,  peynir ve yoğurt üretimi,  biyoteknoloji(bakterilerle elektrik üretimi),   antibiyotikler ve diğer bazı kimyasallar(haşere denetiminde kullanılanlar)üretiminde bakterilerden yararlanılmaktadır. 
S  A  V  A  Ş   S  Ü  R  Ü  Y  O  R
Evrim kuramına göre bitkiler ve hayvanlar,   arkealardan gelişmişlerdir.  Tek hücreli arkealar bir araya gelerek çok hücreli canlıları oluşturmuşlar ve onlardan tüm bitkiler ve hayvanlar-bu arada kişioğulları-ortaya çıkmıştır. 
Yerküremizde yaşamın başlamasıyla ilgili üç kuram bulunmaktadır.  Birine göre yaşamı tanrı başlatmıştır.  Bakteri bakteri olarak,  kişioğlu kişioğlu olarak yaşama başlamıştır.  Evrim kuramı doğru değildir.
İkinci kurama göre yaşam maddelerin canlılara dönüşmesi,  canlıların evrimleşmesi ile ortaya çıkmıştır.  Tüm yaşamın temelinde bakteriler-onlardan önce de var olan virüsler-vardır.  Buna göre,   mağara adamı ile çağımızın kişioğlusu arasında çok farklılıklar vardır.  Bu da en azından kişioğullarının evrimleştiğinin bir kanıtı olmaktadır.
Üçüncü görüşe göreyse yerküremizde yaşam,  başka gezegenlerden ve gökadalardan gelenlerin ektiği yaşam tohumları ile başlamıştır.  Bu doğruysa,  ilk ekilen tohumlar virüsler ve bakteriler olmaktadır.  Virüsler bizim de atalarımız olmaktadır.  Buna karşın;  en baş düşmanımız virüsler olmaya başlamıştır.
Gerçekten de ;  son yüzyılda virüsler oldukça  büyük sayılarda kişioğlunun ölümüne yol açan salgınlara neden olmuşlardır.
İspanyol gribi 1918-1920 yılları arasında ortaya çıkmış  ve  50-100 milyon arası kişinin ölümüne yol açmıştır.  ABD de 500-625bin kişi;  İngiltere’de 250.000 dolayında kişi;  Fransa’da 400.000 dolayında kişi;  Fiji adalarında o zamanki nufusun % 14 ü ölmüştür.
Kuş gribi;   gerçekte bir hayvan hastalığıdır.  Virisün biçim değiştiren H5N1 türü kişilerde de ölümcül olmaktadır.  1918-1919 yıllarında 40-50 milyon kişi ölmüştür.   9-39 yıl arayla sonradan beş kez daha ortaya çıkmıştır.
Son olarak 2005-2008 yıllarında salgın durumunda ortaya çıkmıştır.  Türkiye’de de 2005 yılında görülmüş ;  bulaşık 2,5 milyon hayvan yok edilmiştir.  Bu arada  yüzlerce kişide ölümcül sonuçlar ortaya çıkmıştır.
Domuz gribi salgınında  her ülkede bu sayrılığa yakalananların binde üçü ölmüştür.  Domuz gribi günümüzde de ölümcül yayılmalarını sürdürmektedir.
Bu grip salgınları dışında;  birçok sayrılığın nedeni bulunamamakta ve virüslerin bu sayrılıklara yol açtığı ileri sürülmektedir.
Virüslerle ilgili olarak üniversitelerin ve hastahanelerin mikrobiyoloji anabilim dalında ve bu bilim dalının altında yeralan bakteriyoloji,  viroloji,   genetik ve immünoloji-bağışıklık sistemi hastalıkları- alanlarında daha çok araştırma ve arge çalışmaları yapılmalıdır.
Yoksa;  gelecekte virüslerin yol açtığı sayrılıklarla başa çıkmak güç olacaktır.  En can düşmanımız durumuna gelmekte olan virüsleri daha yakından tanımak ve onlarla savaşma yollarını öğrenmek ve geliştirmek gerekmektedir.
Belki de  evrenin sonunu virüsler getirecek ve yalnızca onlar kalacaklardır.
Kişilerin can düşmanı kişiler olmamalıdır.   Kişilerin can düşmanının virüsler ve bakteriler olduğu çok  iyi anlaşılmalı ve yaşama biçimimize ve kişiler arası ilişkilere buna gore yön verilmelidir.  Yoksa;   kıyamet günü  virüsler ile gerçekleşeceğe benzemektedir.
 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..