- Kategori
- Şiir
Ölümü konuşalım
Senin gözlerinde her sabaha yeni bir güneş,
Benim elimde hasretten kavrulan kor ateş.
Eğer, aç bakışlarında umuda çığlık çığlığa avuç açan
bir çocuğun gözlerinden bakabilirsek, ölümü konuşalım.
Kaç güneş daha küsecek şu ar yoksunu yüzlerimize,
Emeğin kirli yüzlerine arsızca söverek baktığımız için.
Hayatın kaç tasını sarhoşluk doldurabiliriz gözyaşlarımızla.
Dağıtabilirsen yüreğinde birikmiş sefahat bulutlarını toprağın
karanlığında kuru ekmek soğana dağınık saçlar
biçtiğimiz tarlalarda, ölümü konuşalım
Sıktığı dişlerinden düşen yarım gülüş,
Gözlerinde sahibini bulamamış yarım dokunuş,
Onlara geri verebilir misiniz?
Oğula kıza kesmiş yarım sevdalarını.
Yatmak istesek, kalkamadıkları derin çukurlarında
ya da kömür tozuna bulaşmış alın terinde, ölümü konuşalım.
Amerikan cin, İskoç viski, havana puro cabrolet yüreklerinizle,
Savurganı olduğumuz sevdalara ağıt dizmeyi marifet sayıp,
Köpeğe ithal kurabiye, kedine kuaför, beğenmediğin ekmeğin kokusunda
it dalaşı yer sofrasını talan eden çocukların
ajanda bozması okul defterinde hayat bilgisi diye öğrendikleriyle,
Ve eğer hala cesaretin varsa,
onun yurt severliğinden arta kalan kırıntılar kadar,
İş kazalarına, ihmallere adak edilenler kadar,
Sorumlular bulunacak söylemleri kadar, ölümü konuşalım.
Güneşli bir günde buluşalım ya da yağmurlu bir gün olsun.
Boğaza nazır Arnavut köy ya da Bebek fark etmez.
Sen ithal viskini söyle ben de bira yanında çikolata fıstık
Recep İvedik’ten konuşalım, Gora diyelim Cem’i de unutmayalım,
Sonra direnişi yazan habere inat gazeteleri topla diyelim garsonlara.
Çıkarken bahşişi unutma sakın itibarın irtifa kaybetmesin ki
seninle oturup bu servet bırakılır ölünür mü, meselesini konuşalım.
Ölüm emekçiye yakışır beyim!
Sana yakışmayan şeyin nesini seninle konuşalım?
Biz oturup kırk kardeş,
kırkı da bir birini bilen kardeş,
Biz oturalım açlık grevlerini,
“aç yaşayıp tok ölmeyi” konuşalım.
Ölümü konuşalım.
Ölümü
Konuşalım…
Alkadraz_Kuşçusu
25 Ocak 2010 İst