Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '07

 
Kategori
İnançlar
 

Ölümün ötesine gidip dönenler!

Ölümün ötesine gidip dönenler!
 

“Bir ameliyat esnasında anestezi yüzünden kalbim birden durmuş. İlk hatırladığım tavanda uçtuğum ve masada yatan bedenimi görebildiğim idi. Doktorlar teyakkuzdaydı ve beni kaybetmekte olduklarını söylüyorlardı. Korkmamıştım. O dönemde melek olduğuna inandığım iki çok nazik insan bana eşlik ediyordu.

Bir hava hışırtısı sesi işittim ve karanlık bir tünelden ışığa doğru itildim. Etrafımda tünelde beni çevreleyen melek olduğuna inandığım başka insanlar vardı. Şarkı söylüyorlardı. Endişeli değildim, kendimi çok sakin ve mutlu hissediyordum. Her şey daha parlak, daha netti; renkler daha canlıydı.

Tünelin sonuna vardığımda büyük bir huzur veren parlak ve ılık bir ışığın içine girdim…”

Klinik olarak öldüğü ilan edilen, uzun yada kısa bir süre sonra yaşama geri dönen çok sayıda insan yukarıdaki alıntıya benzer bir deneyim yaşadıklarını anlatıyorlar.

1982 yılında yapılan bir Gallup araştırmasında sekiz milyon yetişkin Amerikalının ölüme gidip gelme deneyimi (NDE=Near Death Experience=Ölüme Yakın Deneyimler) yaşadığını ortaya çıkardı. Yani her yirmi Amerikalıdan birisi ölüme gidip gelmişti. Bu pek yabana atılacak bir rakam değil.

1997 yılına gelindiğinde ise ABD Haberleri &Dünya Raporu araştırması 15 milyon yetişkin Amerikalının bu deneyimi yaşadığını iddia ettiğini belirledi. Araştırmalar ölüme gidip gelme deneyimlerinin hastalık, ameliyat, çocuk doğurma, kaza, kalp krizi ve intihar teşebbüslerinde yaşandığını ortaya koydu.

Değişik batı ülkelerinde ve Hindistan’da yapılan araştırmalar bu fenomenin evrenselliğini yansıtmaktadır. Margot Grey’in İngiltere’deki, Paola Giovetti'nin İtalya’daki ve Ian Stevenson’un Hindistan’daki araştırmaları buna örnektir.

Ama maalesef insanlar kendileriyle alay edileceği korkusuyla bu deneyimlerinden serbestçe söz etmiyorlar. Halbuki insanlar ölüme gidip gelme deneyimlerini öğrendikçe, bu deneyimi yaşadıklarını ileri sürenlerle alay etmeleri de azalıyor.

Kuşkucular bu deneyimlerin fiziksel bedenin kendisiyle ilişkili olduğunu, her şeyin zihinde olup bittiğini savunuyorlar. Öbür taraftan dünyanın değişik ülkelerinde bu deneyimlerin gerçekliğini kanıtlamaya yönelik yüzlerce araştırma yapılmış ve yapılmaktadır. Cherie Sutherland’ın Avustralya’ya ilişkin kitabında 150’den fazla bilimsel araştırma raporunun bibliyografyasına yer verilmektedir.

Örneğin; Amerika’nın Georgia kentinden kardiyolog Sabom, kalbi durup yeniden çalıştırılan 100 yatan hasta ile yaptığı mülakatta yüzde 61’inin bu deneyimleri yaşadığını belirledi. Bu hastaların büyük bir kısmı ameliyat odasında kendisi bilinçsiz yada ölü sanılırken olup bitenleri bütün teknik ayrıntılarıyla ve tamamen doğru olarak anlatıyordu. Bunun hastaların önceki bilgilerinden yada güçlü hayallerinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını test etmek için bu deneyimi yaşamamış diğer yüzde 39’dan bir kalp krizi geçiren hastaya müdahale eden doktorların takip ettiği prosedürü mümkün olduğu kadar ayrıntılı olarak tanımlamasını istedi. Şaşırtıcıdır ki; yüzde 80’i prosedürleri yanlış tanımladı. Halbuki bu işlemler esnasında bedenini terk ettiğini iddia eden diğer yüzde 61’den hiçbirisi prosedüre ilişkin hiçbir hata yapmamıştı.

Peki neden Türkiye’de bu konuda çok fazla olayla karşılaşmıyoruz? Elbette bu yalnızca Amerika’ya yada Batıya has bir fenomen değil. Türkiye’de hiç küçümsenmeyecek sayıda insan bu deneyimleri yaşıyor. Gazeteci-Yazar Metin Münir yaşadıklarını Ölümden Sonraki Hayatım adıyla kitaplaştırdı. Başka yayınlar da anlatılanlar benzer deneyimler de var. Örneğin; Dr. Muhammed Bozdağ, Sonsuzluk Yolculuğu adlı eserinde bu deneyimi yaşayan iki kişinin anılarına yer vermektedir. En son ünlü armatör İhsan Kalkavan Çin’de geçirdiği trafik kazasında bu deneyimi yaşadığını anlatıyordu.

Türkiye’de bu konuda yeterince araştırma yapılmaması, yaşayanların büyük bir kısmının kendisine inanılmayacağını düşündüğü için yaşadıklarını anlatmaması bu olayın ülkemizdeki boyutlarının ortaya çıkmasını engelliyor. Türkiye’de bu deneyim öyküleri genellikle sözlü kültür yoluyla yayılıyor.

Öncelikle vurgulanması gereken husus; burada bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçekten söz etmediğimiz gibi, yalnızca anlatımlara dayalı, paranormal, bilimselliği hiç araştırılmamış bir fenomenden de söz etmediğimizdir. Yani bir iddia ile ortaya çıkmıyor, bir tespit yaparak o tespiti yorumlamaya çalışıyoruz.

Milyonlarca insanın yaşadığı bir olgu bulunduğunu, bunun gözardı edilemeyeceğini, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de bu fenomenin gündeme getirilmesi, konuşulması, değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz.

İşte burada ülkemizde yaşanan ölüme yakın deneyimlerin paylaşımına bir ortam oluşturmak istiyoruz.

Ne dersiniz? İyi olmaz mı?

Lütfen duyduklarını, bu konudaki fikirlerinizi ve yaşadıklarınızı bize gönderin. Unutmayın yaşamın bu gizemini yaşayıp kendinize saklamaya hakkınız yok.

 
Toplam blog
: 51
: 2739
Kayıt tarihi
: 15.07.06
 
 

1961 yılında Çorum’un Osmancık ilçesinde dünyaya geldim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde li..