Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Ölümüne üretim

Ölümüne üretim
 

Ölümüne üretim, işgücü ile sınırlıdır. İşçiler bitince ne olacak. Klon teknolojisi mi getirecekler!!


Sanayileşmenin hızlı gelişme gösterdiği sektörlerde, bu gelişme, bilgi, beceri ve deneyim ile desteklenmeyince sonuç ÖLÜM olabilir. Eğer iş, ölümüne bir uğraş haline gelmişse sorun var demektir.

Tuzla’da yaşanan ölümler ve sanayi üretiminde RİSK faktörünün gözardı edilmesinin altında yatan gerçekleri tartışmak, bu konuda devletin, şirketlerin ve teknik kadronun yaptığı suiistimalleri su yüzüne çıkarmakta yarar var.

Bugün içinde bulunduğumuz kriz, ekonomik anlamda bir hareketsizliğin sonucu gibi görülmekte ve bu hareketsizlik, alış-veriş yaparak, tüketimi arttırarak çözülmeye çalışılmaktadır. Bu uygulama ishalli bir hastaya su vermemek kadar hatalıdır.

Türkiye kriz ortamının en etkin zarar görenlerinden birisi olarak kendini göstermeye başladı. Yıllarca işsiz dolaşan, anne babasının emekli maaşıyla karın tokluğuna hayatını sürdüren insanların yoğun kalabalıkları oluşturduğu, boşta gezenler cenneti. Cennet mi cehennem mi bilinmez ama boşta gezenlerin çokluğu işsizleri iş konusunda daha saldırgan ve gözü kara hale gelmek zorunda bırakıyor.

İşte bu gözü kara işsizler, iş bulabilmek için, bir iş sahibi olabilmek için, kısacası eve ekmek götürme derdi ile, ne iş olsa yaparım diyecek durumdalar.

Peki bu durumdan kim faydalanıyor.

Bu durumdan faydalanan tam ismi: “Serbest Piyasa!” Bu serbest piyasa denilen büyük para denizinde yüzen balina büyüklüğündeki köpekbalıkları, doymazlık seviyesinde aç ve sömürgen yaratıklar haline gelmiş büyük şirketler ve sermaye gurupları…

Krizin ekonomik dengeleri bozduğu dünyada bozulmayan tek hesap; “serbest piyasa” denilen sistemin hesap sistemi.

Kural basit: ucuza yap, işi kap!

* Bir sipariş alındığında (sözde) sanayi işletmecileri fiyat maliyet verilerini ellerine alırlar.
* Teklif hazırlama aşamasında tüm hammadde, PROSES (Süreç Planları) ve termin (bitiş süreleri) bellidir.
* Müşteriye sunulacak fiyatı belirlerken, üretim sürecinin maliyetlendirmesi yapılır. Üzerine kâr ve ‘know-how’ (kurumsal bilgi) dan kaynaklanan stratejik harçlar eklenir.
* Sonuçta SÜREÇ (İş akış-kontrol diyagramları) PLANLARI göz önüne alınarak fiyat verilir.

Burada en büyük esneklik PROSES (süreç planı ) aşamasındadır.
İşte proje ekibi, satış ekibi ve yönetim üçlüsü masaya oturur. Kılıçlar çekilir. Üç çekim gücünün ortasında kalan PROSES olması gerekenden çok daha kısa bir hale gelir.
Birçok iş aşaması ve kontrol aşaması yok edilmiştir.

Ölümlerin suçlusu budur.

* * *

İşte Tuzla’daki tersaneler de, Trakya’daki kot taşlamacıları da, boyahaneler de, deri fabrikaları da, hep bu mantığın ülkemize getirdiği sanayi kuruluşları.

Yoksa hiç biri kara kaşımıza kara gözümüze gelmiyor.

Cehalet ve siyasetin ülkemiz toplum yapısında iç içe girmesi bu çarkların kolay dönmesinde büyük etkiye sahip.

Cahil insan, öncelikle cahilliğini bilmez. Cahilliğini bilen bilmesi gerekenin yarısını öğrenmiştir.” Yada “Başlamak işin yarısıdır.” Peki neye başlamak? Öğrenmeye!

Siyasilerin cehaleti, bürokratın gevşeklini, bürokratın gevşekliği de düzenin çarklarının iyi işlememesini tetiklememektedir. Gevşemiş bir makine gibi dişlilerin arasında boşluklar meydana gelmektedir. Bu boşluklar iletilecek hareketin algılanmasında zaman kayıplarına neden olmaktadır.

Yönetenler, ancak ölümler başlayınca yada kısacası testi kırılınca önlem almaya çalışmakta, bu da: trajikomik, rezil, utanç verici durumlara yol açmaktadır.

Tuzla özelinde “algı sorunu”nun ortaya koyduğu sorunlar şöyle sıralanabilir:
1- Devletin, standart bir 'çağdaş devlette' asgâri idari erkin gerektirdiği hakimiyet hissinin, politikacı ve bürokratlar tarafından algılanamamış olmasının,

2- Sektörün (Gemi sanayi -buna ağır sanayi girişimlerini de ekleyebiliriz-), süreç içerisinde oluşan pazar dengeleri sonucu yaşanan talep patlamasını kaldırabilecek bilgi ve beceriden yoksun olmasının,

3- Sanayici olarak adlandırılan, söz konusu firmaların sahibi konumdaki şirketlerin finansal yapısını elinde tutan, idareciler (patron ve profesyoneller), tarafından "yüksek ivmeli üretim modeli analizleri" (EMPM) yada "değişken ivmeli üretim modeli analizleri" (AMPM) gözden kaçırılmış. Kısacası; 'sanayici' tarafından, sanayi girişimciliğinin algılanamamış olmasının,

tüm sorumluluğu algıda yetersizliktir.

Sistem temel olarak şu şekilde işler:

GÖZLEM -> KARAR -> EYLEM

Gözlem: Algı kusurları ile gerektiği gibi işletilemediğinde bu gözlem verilerinden elde edilecek sonuçlara göre karar verecek olan idari yapı kararlarında yetersiz kalmakta, bu da; alınan kararları işletecek olan süreçleri aksatmaktadır.

Ayrıca;

- Gereksiz ve demode bulunarak, “Sosyal devlet” saldırıya uğrarken yanında idari erkin zarar görebileceğini fark etmeyen (birileri varken),

- Özgür para ve ekonomiden dem vurarak, “Serbest piyasa” ipi çözülmüş dana gibi sokaklara salınırken sesini çıkarmayan (birileri varken),

- Türkiye Cumhuriyetinin en büyük atılım hamlesi gerçekleştirilirken, en önemli sektörel planlayıcı olan “Devletçilik ilkesi” rafa kaldırılırken alkışlayan (birileri varken),
.
Yönetime talip olanların, bu politikaları alternatiflerini planlamadan çöpe atması, yada eldeki mevcut sistemleri (yasa ve yönetmelik bazında) iptal ederken yerini boş bırakan (birileri varken)…

sanayi üretimi alanında; devlet, sektör ve yoneticilerin varlığından söz edemeyiz.

* * *

Daha önce “Başarının sırrı” başlığı ile bir yazı dizisi halinde bu “tekstil başarısının altındaki gerçekleri, ülkemizin ‘saygın’ siyasetçilerinin ne hallere düştüğünü açıklamaya çalışmıştım.

Tuzla’da ağır sanayi diye, teknoloji hamlesi diye yutturulan oltanın ucunda bu sefer kocaman bir gemi çapası var.

Anlayacağınız tatlı canlarını riske sokmamak için Türkiye’yi ihya ediyorlar…
Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

Dipnot_________________:
Murat SEVGİ, “Sanayileşmenin hikayesi - 1: ‘Ağaların Sanayi ile Tanışması’ ”, 21-07-2008,
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=121048

Murat SEVGİ, “Sanayileşmenin hikayesi - 2: ‘Başarının Sırrı’ ", 22-07-2008,
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=121239

Murat SEVGİ, “Sanayileşmenin hikayesi - 3: ‘Başarının Sırrı’ ", 07-11-2008,
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=121248

Hakan KIZILAY, "Tuzla'da bir ölüm daha", 24-11-2009,
http://www.onverita.com/blogs/hakan_kizilay/tuzlada_bir_olum_daha#comment-7270

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..