Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '18

 
Kategori
İnançlar
 

Ölünce Ne Oluyor? "Ölüp Dirilenler" Ne Anlatıyor? Bilim Ne Diyor? Kur'an Ne Diyor?

Ölünce Ne Oluyor? "Ölüp Dirilenler" Ne Anlatıyor?  Bilim Ne Diyor? Kur'an Ne Diyor?
 

"Ölüp dirilenler" ne anlatıyor?
Bu konuda, bir anlamda doktorların tanıklığında gerçekleşmiş, dünyadaki belki tek deneyimdir: Pamela Reynolds (1956-2010), beyninde normal koşullarda ulaşılmayacak bir yerde, her an patlamaya hazır anevrizma vardır. Doktorlar zaten öleceğini bildikleri için, bir şans vermek amacıyla  çok riskli bir yöntemi seçerler. Vücut sıcaklığını 15,5 dereceye kadar düşürürler. Hipotermi ile kalbi durdururlar. Bu durumda 11 dakika boyunca beyinden sinyal alınamaz. Yani tıbbi açıdan beyin ölümü gerçekleşmiş bir ölü gibidir! Hastanın gözleri, kulakları tamen kapalıdır. Ameliyat başarılı geçer.

Reynolds, daha sonra  bu ameliyat sırasında “yaşadıklarını ve gördüklerini” anlatır. Kendisi ve ailesi, yakınları olan bitenin halüsinasyon olduğuna inanırlar ve  gülerler. Ancak  tıbbi ekip ve operatörler için anlattıkları hiç de komik değildir!

Çünkü, ameliyathanede olanlar hakkında anlattıkları tamamen gerçektir!

Reynolds anlatır (özetle): “Bir şey beni çekti ve başımdan çıkarak vücudumu terk ettim. Vücudumu görüyordum, çok mutluydum.

Doktorun omuzunun üstünden yaptıklarını izledim. Dr.Spetzler’in elinde benim elektrikli diş fırçama benzeyen bir şey vardı. (Kafatasını açmak için kullanılan bir çeşit testere. Sadece ameliyathanelerde bulunan, hastaların göremeyecekleri bir araç.)

Ben beyin ameliyatı olacaktım ama bacağıma bir şey yapıyorlardı. Yanlış bir şey yaptıklarını düşündüm. Birisi “damarları çok zayıf” dedi. Doktor, “öteki tarafı deneyin” dedi.

Saçlarımı tamamen kazıyacaklarını düşünmüştüm ama sadece bir bölgeyi tuhaf bir şekilde kesmişlerdi. Ameliyathanede müzik çalıyordu. (Hangi şarkılar olduğunu söyler ve operasyonda neler yapıldığını anlatır).

Bir ışık noktası görüp oraya doğru gittim. Işık gittikçe genişliyordu. Bu ışığa karışmayı istedim. Ölüyorum diye düşündüm. Tanıdığım ve tanımadığım çok sayıda kişiyi gördüm. Büyükannem öldüğünde yaşlıydı, ama şimdi öyle görünmüyordu.

Cennette olduğumu düşünmedim. İkisi arasında bir yer. Bekleme odası gibiydi.  Mutluydum, dönmek istemedim ama izin verilmedi. Bana çok uzağa gidersem tekrar dönemeyeceğim söylendi.

İnsan gibi görünüyorlardı ama farklı tonlarda ışıktan oluşmuşlardı. Sesle konuşmuyor, farklı bir şekilde iletişim kuruyorlardı.

Amcam, dönmemi söyledi, ben istemedim. Bana, “Çocuklarını görmek istemiyor musun? Kocanı sevmiyor musun? Ve benim kızkardeşimi..anneni sevmiyor musun? “dedi.

Beni itti. Soğuk su havuzuna düşmüş gibi oldum. Soğuktu ve göğsüm acıdı. Sonra defibrilatörün sesini duydum.  

Beyin computer gibi vücudu çalıştırıyor. Ruh ise vücut varsa, enerjiyi yönetiyor. Ölmek kolay... Yaşamak zor!”   

Reynolds, ayrıca, kendi ameliyatı sırasında diğer ameliyathanelerde yapılanlar hakkında da detaylar anlatır.

Hipnoz altında Kelt dilinde konuşan ve o dönemin yemeklerini pişiren var.

Bazı epilepsi hastalarının, unutulduğu zannedilen eski halk şarkılarını melodisiyle ve kelimesi kelimesine söylemesi veya epileptik rüyalar olarak, insanlığın geçmiş dönemlerine ait bazı olayları detaylarıyla anlatması, yani bu hastaların halüsinasyon ve rüyalarının gerçek bilgiler içermesi, hatırlananların “insanlığın ortak hafızası”na ait bilgiler olduğunu düşündürmekte.

Bazı insanların daha önce yaşamış olduklarını iddia etmesi, detaylı bilgiler verebilmesinin nedeni belki de, uygun frekansta belli bir radyo kanalını dinlemek gibi, geçmişte yaşamış insanların yaşamlarına ait kayıtları beyinlerinin algılaması mıdır?

Kalp nakli yapılanların, daha önce hiç ilgi alanları değilken, kendilerine organları bağışlanan kişilerin  hobilerini edindiklerini, yedikleri yemek çeşitlerinin onlarınkine benzer şekilde değiştiği, hatta bazen onların anılarını hatırladıkları gözlenmiş.

Kalp vücuttaki en güçlü elektromanyetik enerji jeneratörü ve güçlü bir manyetik alanı var.. Bu enerji bilgi kayıtlayıp diğer organlara aktarıyor olabilir.

Bu teze göre beyin tüm vücuttur. Yani hücresel hafıza vardır.

Bilim ne diyor?
Geçen yüzyıla göre daha çok şey öğrendik elbette. Ama geldiğimiz noktada, bir bilim insanının söylediği gibi,  evren hakkındaki bilgimiz, okyanustan alınmış bir bardak su kadar. Okyanusun geri kalanını henüz bilmiyoruz!

Öğrendikçe bildiğimizi zannettiğimiz pek çok şeyi de tam olarak bilmediğimiz ortaya çıktı:

Atomun yüzde 99,999..dan  fazlası boşluktur. Dolayısıyla dünya, biz, gerçek dediğimiz dünya bir görüntüden, hologramdan ibaret.

“Sicim teorisi” ve 11. boyutu da katan M-Teorisine göre, mikro sicimler titreştiğinde evrende bulunan atom altı parçacıkları yani notaları üretiyor.

Bu notaların oluşturduğu melodiler “madde”, bu melodilerin yarattığı senfonilere de “evren” deniliyor.

Kuantum fizikçilerine göre kuantlarda (atom altı parçacık veya zerrecikler) bütünü hatırlayan özel bir hafıza vardır. Ayrıca, hem bilgi toplarlar, hem de  aralarında bilgi alışverişi ve öğrenme vardır.

Kuantlar bidiğimiz zaman mekan ilişkisiden bağımsız hareket ederler. Aynı anda farklı yerlerde olabilirler. Evrenin iki ucundaki iki atom birbirini anında etkileyebilir. 

Bilim adamlarına göre evrenin tüm parçacıkları,  buna  bağlı olarak da  tüm madde ve enerji, evrimin ve yaşamın tarihi yok edilemez bir şekilde kayıtlıdır.

Düşünceler ise, hareketli, enerjisi olan ve radyo dalgaları gibi gönderi yetenekleri olan  bilgi parçacıklarıdır.

Nöropsikiyatrist Peter Fenwick (“The Art of Dying” isimli kitabı da var.) tıbben ölüp sonra tekrar hayata döndürülen insanları araştırıyor. Onun görüşüne göre, “Bu olaylar beynin ve bilincin aynı şey olmadığını gösteriyor.”

Bu konuda araştırmaları bulunan kardiyolog, Pim van Lommel’a göre, “Bilincin ve anıların beyinde yer aldığı hiç bir şekilde kanıtlanmamış bir konsepttir.”

Genel kanı, radyo dalgalarının zaten var olup, ama görünür hale gelmesi için tv’ye  ihtiyaç olduğu gibi, beynin de bilinç için sadece bir aracı unsur olduğu şeklinde..

Sonuçta, bilinç bedensel değişimlerden etkilenmiyor ve yok olmuyor.

Bilinç ne şekilde olduğunu bimesek de ölümden sonra devam ediyor.

Kur'an ne diyor?
Derin uykuda beynin uyumadığı, bir çeşit arşivleme çalışması yapıldığı, gün içinde edinilen verilerin işlenip ayıklandığını, bir kısmının derin hafızaya kaydedildiğini artık biliyoruz.

Kur’an’a göre de, gün içinde bilinçli olarak algıladığımız (göz, kulak, dokunma) ve yaptığımız, düşündüğümüz her şey uyku sırasında kayda geçer.

Hatta pozitif duygu ve davranışlar (sevaplar) ile, negatif duygu ve davranışlar (günahlar) farklı rakamsal değerlere sahiptir.

Ölümden sonraki yaşamı belirleyecek olan da bu kişisel kayıtlardır.[i]

Kur’an’a göre, evrimin var olmasının nedeni-geleceği göremeyen insana - geçmişin örnekleriyle öncekine benzer, ancak bir başka şekilde tekrar yaratılmanın mümkün olduğunun örneklerini göstermektir.[ii]

Kur’an’da anlatılanlara göre,  yeniden yaratılışta insanın önceki yaşamında taşıdığı bedenle ilişkisi kalmıyor. Bizim yerimize bize benzerler yaratılırken, biz  bilemeyeceğimiz  bir başka biçimde yeniden yaratılacağız. [iii]

Her bir insan, “kendi kitabını önünde açık bulacak”,  tüm yaptıklarını, yaşadıklarını tekrar bilecek, kendisi de kendisini yargılayarak neyi, niye hak ettiğinin bilincinde ve kendi kazandığının karşılığı olarak daha üstün veya daha değersiz bir başka biçimde ve bilinç seviyesinde  yine  var edilecek. [iv]

Kur’an’da anlatılanlardan bizim anlayabileceğimize göre,  inançlı insanların  yaptıkları iyilikler (sevaplar), yaptıkları bazı hataları (günahları) nötr haline getirirken (hatta her artı, çok sayıda eksiyi yok ederken), maddi çıkar veya zevk için insan öldürmek gibi suç işleyenlerin kazandıkları hiç bir artı, suç işleyerek kazandıkları eksileri yok etmeye yetmeyecek.

Allah’a ulaşmak, dileklerini gerçekleştirmek (amiyane tabirle torpil yapması için)  için –türbe, yatır, şeyh, din adamı vb.- aracılar edinmek, bazı insanları kutsal-yanılmaz kabul etmek (Buna Peygamberler de dahildir. Hz. Muhammet’in yaptığı yanlışları düzelten ayetler de vardır.[v] ) şirk olarak adlandırılır ve affedilmeyecek tek günah olarak tanımlanır. [vi]

Kur’an’da cennet insanların dünya hayatında bildikleri güzellikler, yeşillikler, sular ile sembolize etmiştir.  

Öte yandan inançsız insanlar, iyi olsalar da, sonraki yaşamı yok saydıkları için, kendi seçimlerinin sonucu olarak bu “yeni yaşamda” yer alamayacaklar.

Onlar için bu itilmişlik, pişmanlık ve yalnızlık, ölümün ve sürenin sonunun olmadığı zamansız boyutta büyük bir acıya dönüşecek. Kur’an bunu cehennem olarak adlandırmış, hissedilecek olanı  herkesin bildiği bir acı olan yanma, ateş ile sembolize etmiştir.

“Bir gündür ki o, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez. (...)Hani sen onurluydun, seçkindin. İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey.” (Dühan,  41, 49-50)

“Şöyle denilir: ‘Unutuyoruz sizi bugün. Tıpkı sizin, bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi” (Casiye, 34)

 

 

 

 

 

 

 



[i]  Ra’d, 11,16o; Fussilet,20,22; İnfitar, 1-11; Casiye,29; İsra, 13-14; Enbiya,47; Kaf,16; En’am, 60-61; Nebe, 9-11,28-29; İnşıkak, 16-20; Tarık,1-4; Nisa,40; Haşr,18; Kehf,49; Mutaffifin, 7-9,18-20; Müddesir,26-30; İsra,85

[ii] Rum, 27; İsra, 99; Nebe, 40-42; Kıyamet, 3-4; İnsan, 28; Kaf, 4; Rum,11

[iii] Yunus,34; Ankebut, 19-20; Vakıa, 57-62

[iv] Kehf, 49; Müddesir, 26-30

[v] Abese,1-10; Tahrim,1; Tevbe, 43; Nasr, 1-3

[vi] A’raf, 3,173-174; Casiye, 6; Zümer,3; Furkan,3; Yunus,18; İsra, 57; Ahkaf, 5

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..